Çalıştığım zamanlarda hafta ortası, "of daha kaç gün kaldı hafta sonuna" idi benim için. Hafta sonuna kadar yetişmesi gereken proje adımlarının sıklaştığı gündü, yeni bir karar veya haberle başlanılan bir hafta ise, fırtınanın azaldığı ama hala tam dinmediği, yeni hafta başlamadan da bitmeyecek göründüğü gündü..pek de iç açıcı değildi yani, karışıktı, kalabalıktı, hızlıydı, telaşlıydı..
Şimdi ise, "hazır ortalık boşken ve sakinken dolaşalım biraz" günü..
"Hafta sonu çok yemişiz, biraz dikkat edelim" demeye başladığımız ama 2-3 gün sonra yine çok yiyeceğimizi bildiğimiz zamanlar..
Kedilerin sularının, mamalarının azalmaya başladığı, ama ne mutlu ki, kimsenin de onları unutmadığı günler..
Bugün de yine bir hafta ortasına yakışır şekilde sokaklardaydık sabahtan..Sakin bir kafede Türk kahvesi ile başladık güne.. Eski günlere inat sade, huzurlu, yavaş ve tadını çıkararak her bir anın..
Günün devamını da yine takılarla geçireceğim..Hep söylüyorum, ev hayatının sizi eşofman, salaş kazak/tayt sarmalına sokmasına izin vermemelisiniz. Hem zaten vakit de varken artık, neden giyinip, kendi elimizden çıkan takılarımızı kuşanıp gezmeyelim ki..Bir zincir, bir metre kurdele yetmez mi süslenmek için bazen de..
İstanbul'da bir hafta ortasında, herkese iyi haftalar..
İstanbul'dan bu şekilde bildiren bir sen varsın sanırım Elif :) Bu şehirde yaşadığını öğrenene kadar, anlattıklarından hep Ege'de bir yerde yaşadığını hayal etmiştim. Görülüyor ki, İstanbul'da da öyle bir hayat mümkün, ne iyi etmişsin, ne güzel geçiriyorsun günleri, sakin, usul usul, layıkıyla...
YanıtlaSil:) Ben de hayallere dalıyorum sen anlatırken güzel güzel, gün be gün daha da yaklaştığım hayallerime, inşallah günü geldiğinde, ben de sana anlatacağım böyle sakin sakin :)
İncir ve cevizin uyumuna bayıldım... O tepsiden hemen kendime hazırlıyorum ben de. :)) Afiyet olsun. sevgiler.
YanıtlaSilElifcim yazılarında hep çalıştığın zamanla bu zaman arasında yaptığın karşılaştırma ve sonuçta şu anki emekli halinin çok daha iyi yönleri olduğunu vurgulayan cümlelerle karşılaşıyorum. Sonra diyorum ki acaba bu kadar dile getirdiğine göre farkında olmadan çalışma hayatına duyulan hafif bir özlem mi var ya da acaba ya da keşke çok mutlu olacağın bir işin olsa yine emekliliğe bu kadar erken girer miydin diye de düşünüyorum. Yani acaba sen zaten çalışmayı mı sevmiyosun yoksa mesleğini mi ya da mesela hiç çalışma hayatına girmesen normal bir ev hanımı olsan nasıl hissederdin merak ediyorum. Bir sonraki yazında bunlardan bahsetsene birazcık:) Sevgiler:)
YanıtlaSilAslında galiba yıllarca beklediğine kavuşma hali benimki, tam da hayal ettiğim gibi, ne güzel hali..İş hayatım yurtiçi-yurtdışı hareketliydi çok, erken yaşlarda iyi mevkilere yükseldim, ama hep evi özledim ben, galiba tembelim aslında biraz..İlk çalışmaya başladığım yıllarda erken emeklilik için sigortaya bile başladım düşünsene..Ama hep ev hanımı olsam ne olurdu, onu bilemiyorum bak..
SilBen de Ege'de yaşadığınızı sanmıştım önceleri,sanırım Anadolu yakasının karşı tarafa göre daha sakin olmasıyla ilgili bu.Kolye çok zarif olmuş,yastığınıza da bayıldım ayrıca keyifle kullanın.
YanıtlaSilYıllarca çalıştık, biraz da rahat edelim o yoğun ve sorumluluk dolu günlerin meyvelerini yiyelim.
YanıtlaSilYıllarca karda buzda işe gittiğim için, o zamanlar emekli olup başkaları sabah işe giderken pencereden onlara bakmayı hayal ederdim. Emekli oldum ama şimdi de eski kışlar olmuyor, kar yağmıyor :)
Sevgilerimle
Aynen yahuu, ben 4 saat yolculuk yaptığımı bilirim, karlı yollarda mahsur kaldığımı hatta..Şimdi kar yağsın salep içeyim camın önünde derdindedeyim ama, küresel ısınma keyif bırakmadı işte :))
Sil