31 Ekim 2015 Cumartesi

Evde


Yılın bu zamanlarında evde geçen günleri seviyorum..Sadece evde vakit geçirmekle kalmıyor, eve biraz daha renk, biraz daha farklı aksesuarlar eklemeyi de seviyorum, evdeyken evle olmayı seviyorum yani aslında.. 

Yastıkları değiştirerek, vazoları, içindeki çiçekleri, mumları vs. değiştirerek "evcilik" oynarken soğuk kış günlerinde evimde, şimdilerde bebeklerle de süsler oldum. Tabii kuşsuz olmaz..Keçe kuşumla bir renk katmak istedim şimdi de, daha çok evde geçen zamanları, bir küçük kuşun kanadına yüklediğim hayallerle süslemek istedim, tekrar baharı görebilme umudumu bir küçük kuşun narin vücudunda seyretmek istedim..Ben bu küçük kuşla bir anda mevsimi değiştirirken evin içinde, iklimler,n insanın ruhunda olduğunu fark edip, bir defa daha şaşırdım..   



30 Ekim 2015 Cuma

Portakal Kokusu, Defne Kokusu, Mutluluğun Kokusu


Kış gelip de mevsimlik meyve seçeneklerimiz azalsa da, meyveli lezzetlere veda etmeye gerek yok, değil mi? Parlak renkleriyle portakallar, mandalinalar tezgahlarda yanıp sönerlerken hem de..

Biraz portakal kokusu, biraz biraz defne kokusu, yanlarına biraz vanilya kokusu, tamamdır işte evi doldurmaya yeter de artar bile..


3 Defne Yaprağı     
½ Portakal     
1 çorba kaşığı Margarin     
2 Yumurta     
1 çorba kaşığı Yoğurt     
1 çay kaşığı Vanilya     
1 su bardağı Un     
½ pk.Kabartma Tozu     
1 kahve fincanı Toz Şeker     
Tuz       
Portakal Kabuğu Şekerlemesi

Yağ bir cezvede eritilip, defne yaprakları içine daldırılarak 1 saat bekletilir. Sürenin sonunda yağ, yapraklar içinden çıkarılarak derin bir kaba alınır. Üzerine şekerlemeler dışındaki tüm malzeme eklenerek çırpılır. Silikon kek kalıplarına paylaştırılan keklerin üzerine şekerlemeler serpilerek 175 C fırında 20 dak. Pişirilir.        

Afiyet Olsun. Kış boyu evlerinizden portakal kokusu, kek kokusu, mutluluğun kokusu eksik olmasın..   



28 Ekim 2015 Çarşamba

Kızlarımdan Biri


Sizin evleriniz kalabalık mı bilmiyorum ama, bizim ev giderek kalabalıklaşıyor. Diktiğim bebekler arasında en sevdiklerim, özenle elbiselerini hazırladığım bu kızlarımdan bir yenisi daha katıldı aramıza tüm zarafeti, güzelliği ve inceliğiyle..


Jarse kumaş kullanmanın çeşitli zorluklarına rağmen, en minik detayına kadar her şeyi ile tamamlandığında, değdi bütün çabalara..Salonda bir süre misafir ettikten sonra raftaki yerine kuruldu bile..





27 Ekim 2015 Salı

Mantar Zamanı


Belki de evlerin en ihmal edilen köşeleridir dolap içleri..Aslında özellikle mutfak dolapları en çok açıp kapadığımız, düzeni ile en çok hoşumuza giden, bu düzen karışıklığa dönüştüğünde en çok sıkıntı veren kısımları belki de..


Böyle güzel mantar desenli bir keçe seçmemin sebebi bu..Ama asıl sebep, tabakların birbirini çizmelerinden kurtulmak..Bazı tavalar için de kullandığım ve o zamanlar hazır aldığım keçeleri kalıp olarak kullanarak, mantarlı keçelerden tabaklar için de hazırladım bir kaç tane..Sonra?

Sonrası yine, bu güzel desene ve yumuşacık keçelere doyamama, bu keçe ile yapılabilecek yeni işlerin hayali, planlar, program, projeler ve böyle devam eder gider :))


22 Ekim 2015 Perşembe

Sonunda Ben De


Ne zamandır etrafında dolaşıp, elime alıp bırakıyordum. Ne yapacağımı, nasıl bir şey yapacağımı bilemiyordum. Nereye kullansam derken kıyamıyordum, süsleyeceğim diye çirkinleştirmekten korkuyordum. Sonunda ben de bu işlemeye hazır kumaşlardan masama uygun uzunlukta aldım ve "az çoktur" diyerek, en miniklerinden, en seyreklerinden bir kaç küçük gül deseni işleyip, neredeyse beyaz hali ile bırakarak tamamlamadım örtümü..


Daha da seyrek işlem niyetiyle başladıysam da, motiflerin ve renklerin güzelliğinden hızımı alamayıp biraz daha devam ettim, ama iyi de olmadı değil hani..


Şimdi pembeli, güllü servislerle ve bu örtüyle kuracağım sofraların hayali ile pek bir keyifliyim..Sonunda diyorum, sonunda ben de...



21 Ekim 2015 Çarşamba

Güller, Pembeler, Neler Neler


Bu aralar en çok dikiş makinasının başında heyecan duyuyorum. Gençlik günlerinden beri dikiş dikenlerin gözü kapalı uyguladığı her yöntem benim için öyle yeni, öyle inanılmaz ki, sanki dikiş makinası tıkırdatmıyorum, uzay mekiği kullanıyorum. 

Elimde diliş kitapları, kumaşlar, makaslar, ıvırlar, zıvırlar..Kendi kendime kendime kafa tuttum, kendimi aşmaya çalışıyorum. Kesiyorum, dikiyorum, bozuyorum, baştan alıyorum her şeyi..Olsun, değişiyorum, gelişiyorum, bir şeyler katıyorum işte bendeki Elif'e..Pembe pembe güllerimi işlemeye de devam ederken bulduğum her şeye, nette görüp çok özendiğim bir de iğnedenlik için işleyiverdim o kumaş, iğne, iplik yığınlarının arasında..

Peki diktiklerim mi? Ortaya bir şeyler çıkardıkça paylaşacağım, şu an daha çok kendi kendine oynayan çocuk seviyesindeyim, ama uğraşıyorum, deniyorum, yakında farklı olacak elimden çıkanlar, biliyorum.. 




20 Ekim 2015 Salı

Meyvelerin Kralı


Elmayla, portakalla geçen kışlarımızın rengiydi Muz..Her zaman olmazdı, olsa da pahalıydı ve bu yüzden en çok da yılbaşı akşamlarının zengin sofralarına özeldi..Zaten nadir buluştuğumuzdan, muzun kendisi ile bir şeyler pek yapılmazdı, muzlu gofret, muzlu puding o işi görürdü, muzun kendisi başlı başına bir ziyafetken, bir şeylere eklemek, katmak, katıştırmak krala yakışmazdı..


Sonra, birden çağ atlayıverdiğimiz yıllar gelip, çikita muzlara kavuşunca, hem de yaz kış her mevsim, her boy, her marka muza kavuşunca ama bu sefer de muzlarımızın tadını kaybedince, katık oldu bizim kral, bir şeylerin içine eklemeden yenmez oldu..Ama olsun, kral kraldır, tahttan düşse bile hatırı var. 


İşte bu muzlu milföy pastacıkları, tam da mevsiminde bu kral için ve krallara layık..Özellikle kreması müthiş oldu, tam dışarıda satılanların tadında, kremanın tarifi Deniz Orhun'dan...Sadece kreması için bile denemeye değer..

8 Kare Milföy Hamuru     
25 gr.Margarin     
Pudra Şekeri     
2 Muz     
Kreması: 
1,5 su bardağı Toz Şeker     
500 gr.Süt     
1 çay bardağı Nişasta    
2 Yumurta    
4 Yumurta Sarısı     
Tuz     
1 pk.Vanilya     
2 çorba kaşığı Hazır Krema

Milföy Hamurları biraz çözülünce ortadan ikiye kesilip, üzerleri çatalla delinir. Bir parçanoın üzerine eritilmiş margarine sürülüp, pudra şekeri serpilip, diğer parça üzerine kapatılır. Hamurlar fırın tepsisine dizilip, üzerlerine artan margarine sürülerek 2000 C fırında 20 dak. Pişirilir. Pişirme sırasında hamurlar kabardıkça çatalla delinerek, kabarıklıkları söndürülür. Bu arada bir tencerede şeker, süt, nişasta, yumurta, yumurta sarıları, bir tutam tuz ve vanilya muhallebi kıvamına gelene kadar pişirilir. Ocaktan alınıp soğumaya abırakılır. Oda sıcaklığına geldiğinde üzerine krema eklenip mikser ile çırpılır ve buzdolabına kaldırılır.

Pişen milföy hamurları oda sıcaklığına geldiğinde enlemesine 3 parçaya ayırılır. Katların arasına krema torbası ile krema sıkılıp muz dilimleri yerleştirilir. En üstüne pudra şekeri serpilerek servis yapılır.

Afiyet Olsun.

Önemli Not: Bu tür tüm pastalarda olduğu gibi yan yatırıp yemeği unutmayın, yoksa katlar kayar gider ellerinizin arasından :)) 


18 Ekim 2015 Pazar

Bugün Tam...


Hava serin ve kapalıydı, çok soğuk değil aslında, tam da sevdiğim o ılık ve bulutlu havalardan, İstanbul'un yumuşacık sonbahar günlerinden biriydi..Bugün tam sokaklarda gezilecek, sinemaya gidilecek, dışarıda bir yerlerde oturup dostlarla bir şeyler içilecek günlerdendi aslında..Ama pazar olmasa..

Hafta sonları mümkün olduğunca dışarıda kısıtlı zaman geçirme huyumuz devam ediyor..Kalabalıklara kapılıp caddelerde akmak; masa kuyruğunda, masa bulunca garson bekleme kuyruğunda, garsonu bulunca siparişi bekleme kuyruğunda zaman geçirmek istemiyoruz hala..

O zaman en iyisi evde müzik eşliğinde pişirmek, yemek, içmek, dikmek, boyamak..Bugün tam "ev kedisi" olma günüydü özetle..Bugün tam sevdiğimiz günlerdendi..     

17 Ekim 2015 Cumartesi

Çukulata


Bu akşam kısacık bir "merhaba" diye seslenip kaçıyorum..Tonlarına da tadı kadar bayıldığım çikolata ile..Yalnız bir kuralım var, çikolata denmeli, çukulata değil.. 

Koyu tonları ile biraz hareketlendirsem de, krem ve toprak tonlarına gidiyor elim bir şey alacaksam veya boyayacaksam. Bir de krem yanına pek çok rengin yakıştığı bir ton, beyaz kadar çiğ değil, sıcacık geliyor hem de bana..Bir İkea, bir hediye, bir paşabahçe ve bir el yapımı, bu köşede buluştular, poz verdiler işte..Bir şarkının notaları gibi farklı tonlarda, bir arada..

16 Ekim 2015 Cuma

Saygı Duyarım


Hayvansever bir anne sebebiyle evde beslenmesi mümkün bütün hayvanları besleyerek büyüdüm. Köpekler hakkındaki duygularım en farklılarıdır, onları kardeşim zannederek büyüdüm neredeyse..Ama kedilere ayrı saygı duyarım ben, farklıdırlar, özeldirler..

Mesela kendileri isterse gelir sevdirir kendini, yoksa hiç yanına uğramaz..Bu dürüstlük hangimizde var? O an havamızda olmasak bile kırmamak için, üzmemek için, yarın belki işimiz düşer diye güldüğümüz, konuştuğumuz, sevgi gösterileri yaptığımız olmaz mı hiç? Nezaket, olgunluk veya iş bilirlik diye adlandırsak da, dürüstlük müdür bu? 


Aynı evde büyürken, çok nazınız geçer hayvanlara..Elinizden çok çekerler açıkçası..Dövmek diyemem ama, çekiştirdiğim, canlarını sıkacak kadar oyunları uzattığım çok olmuştur. Hepsi de tam itaat halinde, bir süre sonra unuturdu, hele yemek vakti hiç dayanamazlardı küslüğe..Ama kedim Sarman..Küstü mü küserdi o, kırılgandır çünkü kedi, unutmaz, bir lokma ekmek için yalakalık yapmaz..Gururunu kuyruğu gibi dik tutar..Kimde var bu gurur? 


Adam seçer..Kendisine iyi davrananı da unutmaz, kötü davrananı da..Kinci mi? Yok, daha çok gerçekçi..Kimsenin birden "iyi"leşemeyeceğini, kimsenin de aniden "kötü"leşemeyeceğini bilir, "fıtrat"a inanır, diyelim kısaca. Öyle değil midir ama? Değiştiğine inandığımız için defalarca kazık yemekten usanmadığımız dostlarımıza şöyle kuvvetli bir pati yapıştırmak hiç mi geçmedi içimizden hayat boyu?


Sebep sonuç ilişkisi kurar..Bazen günlük rutininiz sizden iyi çözer..En yakınlarınız bile hala o alışkanlıklarınız çözememişken, o ip uçlarını yakalayamamışken bu boyda bir cücenin boyunun üstündeki bu sezgisine şapka çıkartılmaz mı hiç?

İnatçıdır, ağzının tadını bilir, sağlığına dikkat eder, ama her şeyin başında kişiliklidir..Saygı duyulmaz da ne yapılır, söyleyin bana..



15 Ekim 2015 Perşembe

Bir Sepet Havuç


Bizim mutfaktaki köşeyi biliyorsunuz artık çoğunuz, kahve köşesi..İnekli aksesuarlarla birlikte orada asılı inekli panoyu bu sonbahar bir sepet havuçla değiştirmek istedim. Aslında işleyeli, asalı epey zaman da geçti ama, sırasıdır, sonbahar kayıp gitmeden ellerimizin arasından, sonbahara en yakışan sebzelerden biti olan havuçlarımı paylaşmak istedim.



Böyle gergince çerçeveye yerleştirmesi de yine Levent'e düştü..Tamamladığım işlerin neredeyse tamamına son dokunuşlar eşimden yani..Bıraksam, bu aralar üzerine daha çok eğilmeye çalıştığı gitarı ile ilgilenecek biraz ama, hobici eşi olmanın tüm yükü omuzlarında :))

Eğer mutfağınızda bir resim, bir pano, ocak başında daraldığınızda başınızı kaldırıp görünce sizi gülümsetecek bir şey yoksa, bu sonbaharı buna ayırın bence..Mutfağa sizden bir imza, bir anda sıcacık yapıverir orayı, göreceksiniz..



14 Ekim 2015 Çarşamba

Boş


Zor zamanlardan geçiyoruz, çok zor..Ne zaman biraz rahatladık sansak, biraz gülümsemeye çalışsak, boğazımıza düğümleniveriyor, acılarla savruluyoruz, ölümleri 7 gün 24 saat duydukça, dinledikçe, izledikçe, yaşadığımızdan utanıyoruz..Boş geliyor her şey, boş..

Bu kış güneşi, ruhumuzu ısıtmıyor işte..Bizim buralarda güneşin sıcaklığını bedenlerinde hissedenler kendini denize atıveriyor hala serinlemek için, ama yürek yangınını serinletir mi hiç soğuk sular?


Evi güllerle beziyorum, eşyaların, örtülerin, şunların bunların yerlerini değiştiriyorum, ama ruha ferahlık vermiyor ki mekandaki değişiklikler böyle zamanlarda.. 


Hazır aldığım bir şeylere eklemeler yapıyorum, kendi dokunuşlarımı katıyorum işte, dikiyorum, oyalanıyorum, ama acı büyüdükçe çıkmıyor ki akıldan öyle el işiyle, dikişle, nakışla..Bebek dikmeyi öğrenmeye çalışırken bir yandan, bir yandan da utanıyorum saf bebeklerime bu kirli dünyada yer açmaya çalışmaktan ve kendi saflığımdan korkuyorum..Gül işliyorum masa örtülerine, kan damlıyor gül goncalarından, iğneyi tutan parmaklarımdan, daha dün gülen, söyleyen, umut eden insanların yüzlerinden..Saksı boyuyorum bir yandan da, renkler koyu, renkler soluk, renkler renksiz bu günlerde, boşuna gayret..

Yemekler pişiyor, yemekler yeniyor, tadı acı, kokusu ekşi, doyurmuyor, acıktırmıyor, kandırmıyor..Kitaplar okunuyor, dergiler, gazeteler, nelerden bahsediyorlar, kimlerden, hangi günden, neden? 

Kullanılmayanları ihtiyaç sahipleri ile paylaşmalı, kış gelmeden kışlıkları kışı bizden soğukta geçirenlere ulaştırmalı, ama bu kış her kıştan daha mı soğuk geçecek, yüreklerimiz de mi donacak bu kış, bekliyorum, korkuyorum..

Bir şeyler paylaşmak için klavyeyi önüme çekmek boş geliyor böyle zamanlarda, net üzerinden çene, acı, bilgiçlik yarıştıranlara göz atmak boş, boş geliyor bakmak, görmek, durup düşünmek..Ama tırnaklarını yaşamın etine geçirmeli insan, biliyorum. İnadına ayağa kalkmalı, acıyı da sevinci de "bizim" saymalı, ağlamalı önce, sonra bir bulutun ardından gülen bir güneşle ısınıvermeli ıslak yanakları ve gülümsemeli, tarif edemediği acısını tarif edemediği bir umuda çevirip, derin bir nefes alıp doğrulmalı..Umut dışında, yaşamak dışında, iyi günler için çabalamak dışında her şey boş, biliyorum.. 


9 Ekim 2015 Cuma

Güllü ve Lepiska Güllü


Bu sene pek bir güllerden gider oldum, haydi hayırlısı..Güllerden ve pembelerden..Bilmem, pek romantizmle açıklamak doğru değil de, biraz güzelliğe, biraz aydınlığa, biraz umuda hasret kaldığımızdan son yıllarda belki de..



Biraz da "diy" tabii.. Evdekileri allayıp pullayıp, boyayıp peçeteleyip yani bir ruh verme, yeni bir nefes katma merakı, "her gün" rutinine bir heyecan, bir hoşluk, bir dokunuş katma hevesi..İkea peçeteleri bir yerlerde değerlendirebilme telaşı...


Tavsiye ediyorum, evde her zaman kullandığınız bir şeyleri masa örtünüze, peçetenize, tabağınıza uygun hale getirivermek hem kolay, hem sofranızın havasını bir anda değiştiriveriyor. Güllüsü, gülsüzü farketmez, o an gönlünüze, kafanıza ne esiyorsa..Nasılsa başka bir zaman, başka bir havadayken yine değişiklik yapma şansınız hep var, hep olacak.. 

Benim bu reçelliğimin kahverengi ahşap kısımları cilalıydı, öncesinde hafif bir zımpara yetti de arttı bile, ama tek dikkat edilecek nokta mümkün olduğunda parçaları ayırıp, boya-peçete işleri bittikten sonra birleştirmek sonra akanı, taşanı temizlemekle uğraşmamak adına....Ama biraz gelişigüzel sürülüvermiş boyalar, biraz hata, biraz eskitme emeğinizi daha da değerli kılar aslında..Hayatınız gibi bazen tesadiflerle, bazen hatalarla, bazen anılarla şekillenmiş..Boşverin, eliniz değdi ya, mükemmelik aramayın, sizden bir parça oluversin o da, sizin gibi, sizden biri gibi..


Ve bir güllü daha..Serap Hanım bizimle Leydi Lepiska Bebeklerinin yapımını paylaştı bugün..Öyle sabırlı, öyle cesaretlendirici ve öyle bizim dilimizden konuşabilen bir öğretmen ki, ilk workshop'ta yaptığım bebeğe bir bakar mısınız? 

Bostancı'daki Küçük Mucizeler Dükkanı'nda workshop'lar hep devam ediyor, hem dersler hem de alışveriş için göz atmanızı öneririm. 

Herkese mutlu bir hafta sonu diliyorum..



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...