30 Ekim 2014 Perşembe

Kepekli Poğaça


İyi günler, herkes iyi mi? Günleriniz nasıl geçiyor? Benim günlerim zayıflamaya çalışmakla, yani sebze ağırlıklı bir şeyler pişirip, azar azar yiyerek ve bolca yürüyüş yaparak geçiyor bu aralar.

Bir süre daha böyle devam edeceğim, çünkü kendime hedef koydum, yeni yıla istediğim kilo ile gireceğim. Ama sanıyorum bu beslenme düzenini pek bozmayacağım artık, çünkü midemi çok rahat ettirdi, çok iyi geldi sağlığıma..İstediğim gibi giyinip süslenebilmek de işin bonusu..

Bu motivasyon sebebiyledir ki, moda dergileri ile bolca vakit geçirir oldum, elimdekilerden neyi ne ile giyerim, nasıl yaparım bunlara kafa yormaya başladım bu aralar. Bir ara daha detaylı anlatırım her şeyi..Ama kesin olan şu ki, insan iş hayatından eve geçince ilk zamanlar hiç bir şey giymiyor, sonra spor bir şeyler giymeye başlıyor, bu arada bolca yiyor, içiyor, zaten farklı şeyler giymeye başlamak zorunda kalıyor..Sonra bu yeni kilolar sağlığı için tehlike oluşturmaya başlayınca ve rahat ev hayatının iyice de tadına varmaya başlayınca, tekrar güzel giyinmek istiyor, kendisini aynada bakımlı, alımlı, genç görmek istiyor. Sanıyorum yaşadığım değişimin dönüşümün özeti bu.. 

Neyse, beni tanıyorsunuz, koşullar ne olursa olsun, mutfaktan uzak kalmam mümkün değil, hem pişirmeyi seviyorum, hem de yemeyi. Ve bu yüzden de her zamanki gibi pişirmeye ve yemeye devam ediyorum, sadece biraz daha sağlıklı ve biraz daha az..Bu pamuk mu pamuk poğaçalar da böyle işte, kepekli unla vicdan rahatlatanlardan :))

3 su bardağı Un     
1,5 su bardağı Kepekli Un     
250 gr.Margarin     
20 gr.Instant Maya     
2 Yumurta     
2,5 tatlı kaşığı Toz şeker     
1 tatlı kaşığı Tuz     
¾ su bardağı Ilık Süt     
İçi: 
1 su bardağı Rende Beyaz Peynir    
 ½ demet Maydanoz     
1 Yumurta     
Üzeri için: 
1 Yumurta Sarısı

Un, küp küp kesilmiş margarin, maya, yumurta, toz şeker, tuz ve ılık süt yoğurulur. Oda sıcaklığında üzeri kapalı olarak 25 dak. Dinlendirilir. Hamurdan yumurta büyüklüğünde parçalar koparılarak un serpilmiş tezgahta yuvarlanarak 10 dak. Daha bekletilir. İç malzemesi bir kapta karıştırılır. Elle kahve fincanı tabağı büyüklüğünde açılan hamurların ortalarına peynirli iç konularak kapatılır ve yağlanmış tepsiye dizilir. Oda sıcaklığında 30 dak. Daha bekletilir. Üzerlerine yumurta sarısı sürülerek 200 C fırında 20 dak. Pişirilir.


Afiyet Olsun. Şimdi ben gidiyorum, biraz daha bir şeyler pişirmeye ve yemeye..

28 Ekim 2014 Salı

Sakin ve Yumuşacık


Merhaba dostlar, nasılsınız?

Bugün sessiz, sakin Anadolu Kavağı fotoğrafları ve yumuşacık bol baharatlı bir çikolatalı kek tarifi paylaşacağım sizlerle. Fazla söze gerek yok, başka İstanbul yok, çikolatalı kek gibisi de.. 




100 gr.Bitter Çikolata   
4 Yumurta                     
3 su bardağı Toz şeker   
1 su bardağı Sıvı yağ  
1 su bardağı Süt           
 4 çorba kaşığı Kakao     
2,5 su bardağı Un         
1 pk.Kabartma Tozu
2 pk.Vanilya                 
1 çay kaşığı Tarçın         
1 çay kaşığı Zencefil    
150 gr.Ahududu
1 diş ezilmiş Karanfil    

Bir kapta yumurtalarla şeker çırpılır. Yağ, süt ve kakao eklenip 3 dak.daha çırpılır. Karışımdan 1 su bardağı ayırılır. Kalan karışıma rendelenmiş çikolata, kabartma tozu, vanilya, tarçın, karanfil, zencefil ve un eklenip tekrar çırpılır. Yağlanmış kek kalıbına dökülerek 180 C fırında 40 dak.pişirilir. Ilık kekin üzerine ayırılmış kakaolu karışım dökülür. Ahududularla süslenir.

Afiyet Olsun.



Bu hamakta saatlerce uyumak, bu sandalyede oturup bir şeyler okumak var ama, iş çıkış saattinin trafiğine yakalanmadan eve dönmeli..Güzel İstanbul'umun tek kötü tarafı da bu, herkes burada :))

Görüşmek üzere..

27 Ekim 2014 Pazartesi

Yine Kanaviçe, Yine Ekmek


İyi günler dostlar, yılın sonuna ve kışa iyiden iyiye yaklaşırken, sıcak evin keyfini sürüyoruz bu günlerde..Aynı zamanda yeni yılla birlikte, iş hayatıma nokta koyup ev hayatıma başlayışımın 5. yılına gireceğim, zaman ne çabuk geçiyor? Çalışırken yağmurla uyanılan her sabah trafik sıkışıklığı, işe geç kalma telaşı, uygun kıyafet tespiti, akşam eve dönüş çilesi sebeplerinden iç sıkıntısı olurken, evde geçen zaman içinde bu yağmurlu sabahlar daha yavaş ve uzun bir kahvaltıyı, cama vuran damlacıkların sesinde sabah kahvesini, evin loşluğunda müzik dinleyerek çevirilen kitap sayfalarını hatırlattığından sevindiriyor insanı.. 

Tabii ev keyfi dışında tenha alışveriş merkezlerinde vitrinlere bakmak, filtre kahve içmek, kitapları incelemek de yağmur günlerde sevdiklerimizden oldu bu süre zarfında..Ama yine de evde, fırından yükselen kokuları içimize çekerek, çaylı kahveli keyifler her zaman ilk tercihimiz, ne kadar özlemişsek artık evi :)) 


Soğuk havalarda evde oturup bir şeyler işlemek de başka bir zevk..En son işlediğim ekmeklik örtüsünü paylaşayım sizlerle..Kendinden desenli etamin üzerine işledim, kenarlarına saçaklar yaptım..Sevimli bir desen, işlemesi zevkli, kullanması zevkli..Umarım fotoğraflarına bakması da zevkli olur sizler için..



24 Ekim 2014 Cuma

Kim?


Biz şanslı çocuklardık hayatı oyunlarla öğrendik, kendimizi oyunlarla tanıdık..Yarıştığımız sadece kendimizdik, zaman değildi o yıllarda..

Çamurdan kale yaparken yazın kumdan kaleleri gibi, hastalıklarla savaşmayı öğrendi küçük bedenlerimiz. Camcının bıraktığı macun parçasından pişirdiğimiz ekmekçiklerimizi gazoz kapağından tabaklarımızla ikram ederken, karın doyurmanın o kadar da zor olmadığını öğrendik, zalime kulluk etmedikten sonra..

Düştük, kalktık, eve koşup üzerine oksijenli su döktüğümüz yaramızı kendimiz sararken kapının arkasında, insanın yarasını kendisinden başkasının saramayacağını öğrendik. Ağlamadık, dik durduk, sonrası da hep böyle geldi zaten..

Acıktık, bir dilim ekmeğin üzerine biraz Sana, biraz toz şeker, ya da daha güzeli tuzlu tuzlu bir kaşık salça, elimizde ekmeğimiz koşarak döndük oyun alanlarına..O küçük ekmek dilimini kim bilir kaç parçaya böldük mahalledeki çocuklarla paylaşıp yiyebilmek için, birbirimizin burunlarındaki salça izlerine bakıp güldük ve ekmekten çok paylaşmanın insanı doyurduğunu öğrendik..

Mahallenin her teyzesi için bakkala giden çocuklardık biz, oyun arasında terlediğimizde içtiğimiz bir bardak su karşılığında ve o teyzeler oyunların kurallarından oyuna dalıp üzerimizden çıkardığımız hırkamıza kadar herşeye karışma hakkına sahiptiler. O zaman öğrendik sevmek için sahip olmaya, korumak için aynı evde yaşamaya gerek olmadığını.. 

Biz, dizlerinde yara kabukları ile büyüyen çocuklar, hep o nasırların üzerinden doğruluyoruz büyüdüğümüzde de her seferinde. Peki, çocukken düşmesine fırsat vermediğimiz o çocuklar ayağa nasıl kalkacak? “Alma”yı pek de iyi öğrenmiş bir nesile, “verme”yi kim öğretecek? Bilgisayarda oynarken elleri kirlenmeyen, bir hizmetli ordusu ile gözünü dünyaya açmış bu çocuklar için "emek" eski bir sinema adı olarak mı kalacak sadece? Sevmeyi az, saymayı biraz, korumayı eksik, paylaşmayı sadece mecbur kalırsa bilen pırıl pırıl çocuklar bir gün bize "neden" diye sorarlarsa, neden onları dünyaya hiç hazırlamadan büyüttüğümüzün cevabını kim verecek?  

23 Ekim 2014 Perşembe

Mısır Ekmeği


Selam dostlar, bugün neler pişirdiniz? Yazdan kalma bir günü yaşarken mutfaklarda durabildinizse tabii..

Sağlık açısından biraz Akdeniz tarzı beslenmeye çalışıyoruz, ağırlık kırmızı etten çok balıkta olunca, yanında mısır ekmeği de süper oluyor..Dışarıdaki mısır ekmekleri biraz kuru geliyor ama bana, kek gibi yumuşaklarını seviyorum ben..Zaten az ekmek yiyoruz, yedik mi tam olsun istiyoruz galiba:)) 

Sıcacık, fırından yeni çıkan bir mısır ekmeğini yemek için, üzerine biraz da tereyağı sürerseniz, balığa gerek yok aslında ama, tutuyoruz işte kendimizi biz olabildiğince..Yalnız uyarmadı demeyin, dikkat, 1 dilim asla yetmiyor :)).

5 su bardağı Mısır Unu     
2 su bardağı Süt     
2 çorba kaşığı Toz şeker     
1 pk.Instant Maya     
1 Yumurta     
50 gr.Margarin     
Tuz

Bir kapta mısır unu, ılık süt, şeker, maya, yumurta, küp küp kesilmiş margarin ve tuz yoğurulur. Yağlanmış bir kalıba bastırılarak yerleştirilir. Oda sıcaklığında 40 dak. Bekletilir. Üzerine biraz sıvı yağ gezdirilerek 175 C fırında 35 dak. Pişirilir.    

Afiyet Olsun. 



22 Ekim 2014 Çarşamba

Hobilemece Servisleri


İyi akşamlar sevgili dostlar, nasılsınız?

Ekmeklerimi beğenmenize çok sevindim. 

Çoğunlukla dışarılardayım, içeriye girdiğimde ise mutfakta..Ama bu sefer amerikan servislerimle buradayım..

İkea'dan alıp runner ve yastık yaptığım kumaştan artanlarla da amerikan servis diktim. Doyamadım bu kumaşla dikmelere anlayacağınız. 

Bu güzel kumaş, mağazadaki topun sonuydu, yani ayrıca çok kıymetli benim için, son santimetresine kadar değerlendirmesem olmazdı..Mağazadaki görevli kalmadığını söylese de yılmayıp rafları talan edip bulup çıkardığım bir son parça hem de, daha da değerli..


Bu arada tabii ben talanla meşgulken bizimkinden yükselen "kalmamış demek ki", "hem ne için lazımdı ki" gibi caydırıcı mırıldanmalarına hiç kulak asmadım, yıldıramadı beni sözleri. 

Sizlerden başkası nasıl anlasın ki ne ile neyi kombinleyerek hayalini kurduğum sofraların bende yarattığı heyecanı, mutlulukla yenen yemeklerin hayali gözümün önünde dikiş makinası önünde geçirdiğim zamanın tadını..Elimden, gönlümden çıkanları yanyana dizip, karşısına geçip seyre dalarken yüzüme yayılan gülümsemeyi..

Daha da güzel heyecanlarla, hayallerle, gülümsemelerle buluşmak dileğiyle..


21 Ekim 2014 Salı

Sonunda Ekmek Kokuları Etrafı, Moda Caddeleri Sararken


İyi akşamlar,

Günlerdir ekmek tarifi paylaşacağım ama, yeni sezonun trendlerini takibe daldım, uğrayamadım ki buralara..
Military bir şeyler yapıp kamuflajlara mı bürünmeli bu kış, yoksa zımbalı bir bot ve daha zımbalı bir mont çekip biker mı olmalı, loaferlarla kolej stili mi, yoksa cool kadın olmak adına bir chelsea yeter mi bu kış? Bunlarla meşgulüm bu aralar..Neyse ki bir yaşa geldiğinizde alt yapıyı oluşturacak malzemelerin çoğu zaten elinizde oluyor da, en baştan gardırop oluşturmanın o maddi yükü ve dükkan dükkan gezmenin manevi sıkıntısını yaşamadan bir şeyler yapabiliyorsunuz kendi çapınızda..Herkese tavsiyemdir, "evdeyim", "bir eşofmanla geçiyor günlerim","çalıştığım zamanlardaki gibi giyinmeme gerek yok" demeyin, en çok da "kendiniz için yaşadığınız emeklilik günlerinizde" ve en çok da "kendiniz için" taranın, boyanın, giyinin.. Rahat olsun giydikleriniz ama şık da, aslında en fazla gözlerine güzel görünmeniz gereken sevdikleriniz, aileniz, yıllarca sabahları evden çıkıp işe giderken gördükleri o hoş kadını, bu kez artık evin salonunda görsünler. Şimdi kendiniz için, aileniz için süslenme zamanı, şimdi yıllarla demlenen kişiliğinizi hayatınıza; güzelliğinizi aynalar, tarzınızı kıyafetlerinize yansıtma zamanı...  

Ama her şeyden önce şimdi sözümü tutma zamanı, şimdi Yumurtalı Örgü Ekmeklerin zaman..

Tarif Anna Olson'dan..Pamuk gibi bu ekmekleri yerken yumurtalı olduğunu hiç anlamayacaksınız..


¾ su bardağı Ilık Süt     
2,5 çay kaşığı Instant Maya     
¼ kahve Fincanı Toz şeker     
2 Yumurta     
¼ kahve fincanı Sıvı yağ     
3+1/4 su bardağı Un     
1 çay kaşığı Tuz
Üzeri: 
1 Yumurtanın Sarısı     
2 çorba kaşığı Süt     
Susam

Tüm malzeme yoğurulup, üzeri örtülerek oda sıcaklığında 90 dak. Bekletilir. Hamur 4 parçaya bölünür. Her parça da 3’e bölünür. Her parçadan 2 uzun çubuk yapılarak, birbiri etrafında döndürülüp, halka yapılır. Yağlanmış fırın tepsisine dizilerek 45 dak. daha oda sıcaklığında bekletilir. Yumurta sarısı sütle çırpılarak ekmeklerin üzerine sürülür. Susam serpilerek 175 C fırında 20 dak. Pişirilir.

Afiyet Olsun. Sizi daha fazla "şöyle olsun, böyle olun" diye sıkmaya gerek yok, ama "hayattan tat almanıza yarayacak güzelliklerin hiç birini ıskalamamaya gayret edin" demeden de duramıyorum işte yine de..


Not: Sanıyorum ilerleyen günlerde sevgili Esen Can'ın çılgın kuzularıyla kumaş podyumlarda görebilirsiniz beni, onun da söylediği gibi "sen şarkılar söyle içinden, boşver" diyerek.. 





17 Ekim 2014 Cuma

Format


Bazen, format atmalı insan hayatına..Zamanla yüklenmiş tüm programları kaldırıp, en baştan, en baştan yüklemeli..

Çerezleri unutmalı, fabrika ayarlarına dönmeli..Korkunun, önyargının, kuralların henüz oluşmadığı günlere dönmeli, en baştan yazmaya başlamalı hikayesini..

Kendimi adam etmeye uğraşıp durduğum bu hayatımda gördüm ki, ne zaman "tamam mı ne?" desem, durgunlaşsa denizlerimin suları, ne zaman taşlarım yosun tutmaya başlasa, anlıyorum ki daha en başındayım hayatın, hatalarım,i eksiklerim, çiğliklerim hepsi hala duruyorlar tüm heybetleriyle karşımda..

Olsun, yılmamalı, yeniden, yeniden başlamalı insan kendisini bir hamur gibi yoğurmaya ve her seferinde daha çok adama benzer bir şey çıkarmaya çalışmalı kendisinden..Daha çok yürekli, daha çok vicdanlı, daha çok insan..Böyle geçsin bu sonbahar, belki bir umut vardır hala bir gün bir başka sonbahara daha adam girebilmek için..

"Adam olmaz, dedin senden/adam nedir, dedim içimden"

16 Ekim 2014 Perşembe

Ekmekli Ekmek Torbası


Dışarıda vakit geçirmenin bence en güzel yollarından biri, bu devasa şehre uzaktan, şöyle tepeden bakarak demli bir çay içmek..Yanında da biraz çikolatalı kek..Tatlı bir sohbet..Elinde sevdiğinin sıcak eli..Hafiften, arkadan biraz klasik Türk müziği..Mesela bu öğleden sonra Çamlıca'da yaptığımız gibi.. Tabii elimdeki işlerden birini daha bitirdikten sonra..Bu ekmek torbası gibi..



Torbayı kurulama bezinden diktim. Hem hava alan bir dokusu olduğundan, hem de bir kenar, bir de taban dışında dikilmesi gereken bir yeri olmadığından..Ağız kenarına bir de kurdele diktim tabii aslında kordonu geçirebilmek için, ama o da düz dikiş zaten, ne olacak ki? Kordonun çıktığı kısımları makinanın ilik açma fonksiyonu ile açtım, ilk deneme olmasına rağmen, gayet başarılı..



Bilmem üzerindeki kanaviçeyi anlatmaya gerek var mı? Neşeli bir model, işledim, diktim torbanın üzerine..Renklerinde biraz değişiklik yaparak tabii, torbama uysun istedim çünkü..

Bu güzel torbaya güzel de ekmekler lazım..Yarın bütün evi güzel bir ekmek kokusu sarsın istiyorum. Burada olup da kokuyu sizler de duyabilseniz, hatta pamuk gibi ekmeklerimden tadabilseniz keşke.. 

15 Ekim 2014 Çarşamba

Cevizli Kurabiyelerle Mutfağa Dönüş


İyi akşamlar arkadaşlar, yaz geri geliyor galiba, havalara baksanıza...

Ama nasılsa mont, kazak, şal ve bilumum göbek saklayıcı giyeceklere az kaldı diye, ben yine kurabiye kokuları arasındayım ve yine bir kurabiye tarifim var..Kıtır kıtır bu kurabiyemi herkesle paylaşmak istedim bu akşam..

Bir de şekli güzel bu kurabiyelerin..Pek rustik tarz sevmiyorum ben kurabiyelerde, hazır alınmış gibi olsun istiyorum hep, resim gibi olsun, karşısına geçip seyretmek istesin insan yemeden önce..Ama zor da değil tabii bu şekilleri vermek, plastik bir kurabiye kalıbı, hatta çocukların oyun hamuru kalıplarından biri, biraz da kuru yemiş..Hamuru böyle güzel olduktan sonra, her şekli alır zaten alimallah..

250 gr.Margarin                 
1,5 su bardağı Pudra Şekeri     
3 Yumurta              
1 pk.Vanilya
1 çay kaşığı Karbonat         
1 Limon                                   
4 su bardağı Un     
1 su bardağı Bütün Ceviz İçi

Küp kesilmiş margarin, şeker, vanilya, 1 yumurtanın sarısı, karbonat, limonun rendelenmiş kabuğu ve un yoğurulur. Hamur oklavayla açılıp, çay bardağı ile daireler kesilir. Kurabiyeler tepsiye dizilip üzerlerine fırçayla kalan yumurtanın sarısı sürülür. Üzerlerine birer yarım ceviz bastırılır. 175 C fırında 15 dak. pişirilir.     

Afiyet Olsun.

Okuldan dönüşte çocuklar için bir sürpriz olarak da hazırlayabilirsiniz, benim gibi dışarı çıkarken çantaya atıp dışarıda çayla ve sevdiğinizde birlikte yemek için de..Önemli olan, sizin veya başka birilerinin yüzünü güldürmesi..Onun için paylaşıyorum bu tariflerin en kolaylarını, en garantililerini, en güzellerini, en yakışıklılarını sizlerle..

Ne dersiniz? Yemeden önce uzuunca seyredilecek kadar yakışıklı olmamışlar mı sizce de?


14 Ekim 2014 Salı

Kumaş Boyama ve Buralarda Hayat



İyi akşamlar dostlar, bu akşam yine boyadığım kumaşımla karşınızdayım..

Bu aralar ancak küçük işler çıkıyor elimden..Her ne kadar sırtıma ince bir yağmurluk alsam da, hala t-shirtlerle, yazlık bermudalarla dolaşılıyor bu bulutlu ama ılık havalarda İstanbul'da..Ve tam da bu mevsimde tadı çıkarılacak öyle çok yer var ki buralarda..

Hıdiv Kasrı en sevdiğim yerlerdendir hafta içi..Sakindir, pek kimse olmaz, masalar boştur, bolca yeşildir sonra, kuşlar, sincaplar ve kediler sizi bekler ağaçların arasında..Servisi hızlıdır, yiyecekleri nefistir..

Her ne kadar bugün menüde dün yaptığım Karamelli Pasta olsa da, oranın da kahvaltısını anmadan geçemeyeceğim tüm pisboğazlığımla :))


Oradan, sizin de seveceğinizi düşündüğüm bir kaç fotoğraf paylaşmak istedim. Bu şehri, bu şehirdeki sınırsız sayısız gezilecek yeri ve bir kaç yıl önce kavuştuğumuz bu dingin hayatı seviyorum. 


Bu aralar boyamaktan biraz yoruldum, çokça dışarılarda olacağım..Böyle bulutlu ve ılık günleri seviyorum..

13 Ekim 2014 Pazartesi

"Biz" Günü


Biz, "ben" yerine "biz" olmayı seçtik, "sen" haline dönüşmeden..Sevinçleri, kederleri, zafer ve yenilgileri hep "bizim" saymaya karar verdik..Birbirimizde yok olmak değildi seçtiğimiz, birbirimizin yanında var olmayı istedik..Hep farklı, hep başka açılardan bakalım, ama aynı yönde olsun bakışlarımız istedik..Herkes özgür olsun, herkesin kendi kararı, kendi hayatı, kendi "ben"i olsun, ama hep "biz" olsun o iki yarım "ben" diye düşündük. İşte yıllar önce bugün biz, "biz" olduk..   

10 Ekim 2014 Cuma

Yok, Öyle Olmuyor O İşler



Şimdi sen, altındaki son model pahalı arabaya güvenip kırmızı ışıkta geçiyorsun ya, araba alamayacak kadar fakir olduklarını düşünerek öfkelendiğin yayalara söverek ve camdan sigaranı fırlatarak, işte üzgünüm ama o araba sana bu hakkı vermez..Hatta kendi sığlığını saklayabilmek adına hep daha yüksek arabalar, hep egondan daha büyük arabalar peşinde koşsan da, biz “direksiyonun ardında kaybolan sen”i her görüşümüzde yine de tanıyoruz, saklanamıyorsun işte gerçeklerden..
O elindeki derisi kullanılan hayvandan kat be kat daha pahalı çanta, seni o kadarlık adam yapar sanıyorsun, ama öyle olmuyor o işler..Üzerindeki çulu çaputu tek satın aldığın yer olduğuyla övündüğün o pahalı markalardan aldıklarını daha ilk giydiğin anda dahi, aynada gördüğün öncekinden daha da değersiz biri..
Sıkça, daha da pahalısının satıldığını her fark ettiğinde  değiştirdiğin eşyaların dekorasyon, daha yenisi çıktıkça eve doldurduğun, elinde, cebinde, çantanda, gittikçe küçülen, incelen, daha da akıllanan ama şen kahkahalarla “hiç kullanamadığını” anlattığın o ıvır zıvır teknoloji olmuyor sen böyle yapınca, görgüsüzlük deniyor buna bizim buralarda.. 
Gittiğin ama her seferinde övünerek “hiçbir yerini görmeden döndüğünü” anlattığın seyahatler, en çok yıldızı olan, en çok her şeyi dahil otellerde “neredeyse bütün günü odada uyuyarak geçirdiğini” anlattığın tatiller, kibirden ağzından salyalar akarak büyüklüğünden -sözde- şikayetçi olduğun büyük, birkaç senede bir daha da büyük evler, yıllardır gitmemekle hava attığın yazlıkların, para ödeyip gitmediğin spor salonları, hiç yüzmediğin havuzlar, sürekli anlattığın aldıkların, alacakların, yine alacakların…Herkes “kazandı” desin diye insanlığını kaybedişlerin, “oldu” desin diye, “zengin” desin diye acınası çırpınışların.. 

Yok, öyle olmuyor o işler..Aldığın kadar değil, verdiğin kadarsın bu hayatta..Verdiğin emek kadar yükselirsin insanların arasında, gösterdiğin güleryüzle değerlisin..İhtiyacı olanla paylaştıkça, israf etmedikçe, malı-mülkü kendinin ve başkalarının hayatını güzelleştirmek için kullandıkça büyüksün..Her sohbette harcadığın paraları, aldığın eşyaları, alım-satım karlarını, ne zeki olduğunu, ne çok para kazandığını anlattıkça değil, alınıp satılamayan şeyleri konuştukça konuşulmaya değer bir insansın..Sevilmek için gerek yok bu kadar rezilliğe, sevginin fiyatı yok ki..Sustukça biz senin karşında, hasetten tutulduğu için sustuğumuzu zannederken sen, biz senin yerinde olmak için can atmıyoruz, o komik haline gülmemek için dilimizi ısırışımızdandır sessizliğimiz…      

9 Ekim 2014 Perşembe

Fesleğen Kokusu


Selam dostlar, dünü planladığım gibi Marina'da geçirdim, ama bugün evdeyim. Dün de söylediğim gibi bir şeyler pişirme günü yaptım bugünü, mutfak günü yani..Ama hava yine güzel, kapalı ama soğuk değil, belki akşamüstü kahvesinden önce biraz dolaşır, vitrinlere bakarım, dönüşte ikramlarım hazır nasıl olsa..


Fesleğenli Böreklerim güzel görünmüyorlar mı ama? Adı börek ama, ince, insanı şişirmeyen bir hamuru var ve ısırdığınızda içinden genzinize doğru yayılan bir fesleğen kokusu..

125 gr.Margarin               
5 su bardağı Un     
3 çorba kaşığı Yoğurt     
1 tatlı kaşığı Tuz  
1 tatlı kaşığı Karbonat      
1 çay bardağı Su    
½ demet Fesleğen          
7 Kiraz Domates
200 gr.Tulum Peyniri        
2 Yumurta

Yağ eritilip bir kapta un, yoğurt, tuz, karbonat ve suyla yoğurulur. Hamur top yapılıp 20 dak. Oda ısısında bekletilir. Domatesler 4’e bölünüp, kıyılmış fesleğen ve tulum peyniri ile karıştırılır. Hamur unlanmış tezgahta 3 mm.kalınlığında açılır. Çorba kasesi ile büyük yuvarlaklar kesilir. İçlerine peynirli harç konup, ikiye katlanarak kapatılır. Yağlanmış tepsiye dizilip, üzerlerine yumurtaların sarısı sürülür. 180 C fırında 30 dak. Pişirilir.  

Afiyet Olsun, görüşmek üzere..

Bu arada, elimde hala kumaşlar ve boyalarla dolaşıyorum evin içinde...Takipte kalın..

Sevgili Beyza, bundan sonraki kumaş boyamalar sana gelsin..Beyza'yı tanıyorsunuz değil mi? Henüz tanışmayanlar için burada Bir Dünya Fikir


8 Ekim 2014 Çarşamba

Pratik Hobilemecelerden Biri


Merhaba arkadaşlar, İstanbul'dan selamlar..

Dışarıda bahara benzer bir sonbahar havası var, güneşli, serin..Evde durulacak hava değil anlayacağınız, ama ben yeni bluzumu göstermeden gitmek istemedim..

Artık iyice ucuzlayan t-shirtlerin en ucuzlarından birini aldım ve Martha Stewart stencıllarım ve kumaş boyalarımla süsledim. Kuruyunca, ütüledim. Bu kadar, yapması 15 dakika, ütülemesi ondan da kısa..Pratik mi? Pratik..Hesaplı mı? Tabii, t-shirt 5 Lira, kumaş boyaları ile kaç zamandır boyamadığım yer kalmadı, bu minik şişeler kullandıkça artıyor mu ne? Ben hobilemecenin böylelerine bayılıyorum, bana bunlarla gelsin gelen :))

Bu güzel havayı Marina'da geçirmeli, yarın belli olmaz, hava bulutlanırsa evde kalıp bir şeyler pişirmeli..Bakalım, kısmet..


Yine görüşmek üzere

7 Ekim 2014 Salı

Çapraz Çörekler


İyi günler çörek severler..

Bu yıl da benim için hayli zor geçti, biliyorsunuz. Artık daha yalnızız bayramlarda, sağlığımıza daha çok dikkat etmemiz gerekiyor bir de tüm yaşanan ayrılıkların yanı sıra..Ama yaşamı bırakmak, küsmek de ne mümkün..Bayram gelince sevinilecek, acıkılacak, yenilecek, gülünecek..O son dakikaya kadar elimiz mahkum, nefes alınacak..

İşte bu duygularla karmakarışık bayramın son günü için baharatlı, hoş kokulu bir şeyler istedim. Biraz da mayalı olsun dedim, yumuşacık. Şekersiz ama tatlı olsun dedim. Kuru meyveler istedim, biraz da incecik glazür..

Sadece bayrama değil, sonbahara çok yakışacak bir tarif bu. Anna Olson'dan..Çok pratik, tek zor yanı, yemek için beklemesi:))

¾ kahve fincanı Ilık Süt     
2 tatlı kaşığı Instant Maya     
1/3 kahve fincanı Toz şeker    
3 Yumurta     
1 çay bardağı Sıvı yağ     
4 su bardağı Un     
3 çay kaşığı Tuz     
½ çay kaşığı Tarçın    
¼ çay kaşığı Karanfil     
¼ çay kaşığı Yenibahar     
1 çay kaşığı Muskat     
1 çay kaşığı Limon Kabuğu Rendesi     
3 kahve fincanı Kuru Üzüm     
¼ kahve fincanı Kuru Meyve Karışımı
Üzeri için: 
3 çay kaşığı Su    
½ kahve fincanı Toz şeker     
Vanilya
Glazür: 
¾ kahve fincanı Pudra Şekeri     
1 çorba kaşığı Süt   

Hamur malzemesi yoğurulur ve üzeri kapalı olarak oda sıcaklığında 90 dak. bekletilir. Hamur dörde bölünüp, her parça tekrar dörde bölünür. Yuvarlanıp, yağlanmış fırın tepsisine dizilir. Yine oda sıcaklığında 45 dak. Daha bekletilir. 175 C fırında 30 dak. Pişirilir. Bu arada bir cezvede su, şeker ve vanilya ısıtılır. Fırından çıkan çöreklerin üzerine sürülerek, soğumaya bırakılır. Bir kasede sütle pudra şekeri karıştırılıp, çöreklerin üzerine çay kaşığı ile gezdirilerek süslenir. Çöreklerin üzerindeki glazür kuruduğunda servis yapılır.

Afiyet Olsun.

Not: Sevgili Nurdan'ın (Nurdan'ın Yeri) etiketlerim için olan önerilerine bayıldım. Ama en çok da anahtarlıkta kullanımı fikrine..Çok orijinal değil mi? Sanki o iş için özel yapılmış gibi olmaz mı etiketlerim? Bu bahaneyle anahtarlığı da mı yenilesem? Ah Nurdan'ım, neler açtın sen başıma benim :)) 

6 Ekim 2014 Pazartesi

Kanaviçe Etiketler


Tamam, sizi yine "çuval bezi" diye anlatmaya başlayarak sıkmak niyetinde değilim ama, bunları da paylaşmasam olmazdı.. 

İşlemesi çok zevkliydi, atmasın diye hem etaminin hem de çuval bezinin kenarlarını dekupaj tutkalı ile fırçalamak ve sonucunu beklemek çok heyecanlıydı, bittiğinde seyretmesi ise ayrı bir mutluluk oldu. 

İlham perisi havalar soğuduğundan beri bizim evde sanıyorum ve hiç de şikayetçi değilim tabii bu durumdan. Artık oldukça sakin geçen bayram günlerini değerlendirmeli tabii bu durumda hazır periyi yakalamışken. Zaten bayram ikramlarını da sağlık durumları açısından hafif/az/sınırlı tutunca, bir incecik orman meyveli tart, biraz kızarmış muzdan ibaret olunca yani hepsi, oldukça boş vakit de kalıyor insana peri ile hasbihal için.

Tabii diyecek bir şey yok etiketlerimin güzelliklerine, ama eşimle benim baş harflerimizi taşıyan bu etiketleri ne yapacağıma daha karar vermiş de değilim. Fikirlerinize açığım, ne yapsam, nasıl kullansam, sizin aklınıza neler geliyor?

3 Ekim 2014 Cuma

İyi Bayramlar


Ağzınızın tadı hep yerinde olsun, sevdiklerinizle bol neşe içinde bir bayram geçirin, herkese iyi bayramlar

Eski Dantellerden Lavanta Torbaları


Merhaba kızlar, nasılsınız? Ben iyiyim, bir de ocaktan eve yayılan kuru patlıcan dolmalarının kokusunu içime çektikçe daha da iyi oluyorum şu an :)) 

Kullanmadığım dantel örtüleri hep bir yerlerde kullanmaya çalışıyorum, kutularda kapalı kalmalarına da gönlüm elvermiyor çünkü..

Sehpaların büfelerin üzerinde de pek kullanmadığıma göre, ne zamandır aklımda olan bu fikri hayata geçirdim işte sonunda. 


Kare örtüleri motiflerin birleşme yerlerinden kesip şeritler elde ettim. Tülden hazırlayıp içine lavanta doldurduğum yastıkçıkların üzerine geçirip, diktim. Sonrası kurdele bağlama, süsleme, falan filan işte..

Tam ortadakiler de, lületaşı küpelerim. Ağabeyim üniversite diploması elinde Eskişehir'den dönerken getirmişti bu küpeleri bana. Yıllar her şeyi olduğu gibi takı modasını da değiştirince kullanmaz olmuştum ama, hep bugün için saklamışım meğer..Sırası gelen, saklandığı kutulardan çıkıyor, hayata katılıyor yeniden, kaldığı yerden..Ne garip..


2 Ekim 2014 Perşembe

Mavi Şile ve Mavi Camlar


İyi akşamlar..Aslında yorgunum biraz ama, sizlerle bir şeyler paylaşmadan da duramadım. Şile'de, tam da Şile'de geçirilecek bir günde, serin ama soğuk olmayan, çarşının boşalmadığı ama sessizleştiği bir günde deniz kenarındaydık..Şimdi, önceden hazırladığım çikolatalı ıslak bir keke eşlik eden sıcak ve limonlu bir bardak çayla bilgisayarın başına geçtim sizlerle mavi Şile fotoğrafları ve yeni mavi camlarımı paylaşmak için. 



Yine turkuaz rengi transparan cam boyası kullandım. Bu sefer tuzluk olarak satılan bu cam şişelerin dış taraflarını boyadım, yine fırında pişirdim. Şekillerini çok beğendiğim bu şişeleri de mavi cam koleksiyonuma kattım..



Görüşmek üzere 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...