30 Nisan 2015 Perşembe

O Çocuk


O çocuğu özlüyorum bazen.. Şu fotoğrafta mahcup, başını kaldırıp objektife bakamamış, hatta galiba biraz da gözlerini kısmış güneş girmiş gözlerine, o çocuğu işte..

Henüz fotoğraf çekimlerinde "çok mutluymuş", "dünyanın hakimiymiş", "hep de böyle gülermiş 32 dişi ortada" pozlar vermeyi öğrenemediğinden olsa gerek dalgın, düşünceli, gözlerinde hüzün bulutları olan o çocuğu..

İşte bu fotoğrafta, gerçekten de sırıtmış, küçük tombul bileğinde rengarenk plastik halka bilezikler, bu yaz tatilinin süsü de onlarmış işte ve gülmüş, sevinmiş küçük kız, burada gerçekten sevinmiş, ama sanki yeni bırakmış ağlamayı da, gözlerinde kalmış son göz yaşlarının buğusu..

Gençliğe girerken ayrı düştüğüm o küçük kız çocuğunu, beni yani, üniversitenin son yıllarında yeniden keşfedivermiştim de, söz vermiştim bir daha onu ihmal etmeyeceğime, terk etmeyeceğime..Şimdi, sanki evimde bir çocuk varmış gibi, baktığım, ilgilendiğim, şımarttığım bir çocuktur o küçük kız benim içimde her zaman..Dizlerimin üstünde karşısında çöküp hatırını sorduğum, pamuk şekerler aldığım, kucağıma yatırıp ince telli tavşan kuyruğu saçlarını okşadığım..

Hüzün gözlü o kız çocuğu, yaş ilerledikçe tek hesap verdiğim, onu üzmemek için tek gayret ettiğim o küçük kız çocuğuna şarkılar söylerken yine bu sabah, sizlere de hatırlatmak istedim..Kaybettiyseniz bulun siz de içinizdeki o çocuğu, onu ilgisiz bırakmayın, onu sevdiğinizi göstermenin yollarını bulun..Herkesten sonra geriye, size tek kalacak o küçük çocuktur, onu kaybetmek, yaşama sevincini kaybetmektir, kaybetmeyin..Kimsenin onunla aranıza girmesine izin vermeyin, kaybettirmeyin.. 


28 Nisan 2015 Salı

Koşarken Kısa Molalar


Hayatın o koşuşturmacasına küçük bir mola vermek için seviyorum ben sahildeki bu kısa piknikleri..Tekrar koşmadan önce enerji topluyor insan. Havalar da ısındığına göre, beklenen bahara kavuştuğumuza göre nihayet, piknik günleri resmen başladı bizim için..


27 Nisan 2015 Pazartesi

Küçük Şeylerle Mutlu Olmam Ben


Kadın çayından koca bir yudum aldı, denize baktı şöyle bir, güneşin ısıttığı saçlarını eliyle düzeltip, yanına eğildi, "hayatımın en güzel anlarından biri "dedi.. Adam güldü, "ne küçük şeylerle mutlu oluyorsun" dedi.."yok" dedi kadın, "asla, asla küçük şeylerle mutlu olmam ben. Büyük şeylerin peşindeyim hep ve bunlara sahip oldukça, daha da fazlasını isterim.."

"Şu an, burada oturacak sağlığımın olması bu anı hayatımın en güzel anlarından biri yapıyor işte, hasta yattığım günleri düşününce bu anın kıymetini bilmemek mümkün mü? Şu çayı içebilecek sağlığımın yanında, bir de bu çayı alabilecek param var cebimde, mutlu olunmaz mı buna? Başımı kaldırınca denizi görebiliyor gözlerim, burnum kokusunu alabiliyor, küçük şeyler dediğin hayatımızı zenginleştiren bu duyularımız olabilir mi hiç? Yılın neredeyse 250 gününü yağışsız geçiren bir şehirde yaşıyoruz, bütün sıkıntılarına rağmen sırf bunun için bile sevilmeye değmez mi İstanbul? Yağmurlarında ıslanan saçlarımı güneşlerinde ısıtırken, saçlarımın olduğunu bir defa daha fark edip, buna sevinip, saçlarımı sevmişim, az mı? Deniz kenarında bu çayı içerken aklımdan derlerim geçmiyor da, bir sonraki bardağa limon atsam mı diye düşünebiliyorsam, büyük şey değil mi bu zenginlik? Hepsinin üstüne, sen, hayatımı paylaştığım sen, seninle birlikte içtiğim bu çay, her şeyin, en fazlanın da fazlası, hayal edilemeyecek kadar zenginlik değil mi?" 

Değil mi?


24 Nisan 2015 Cuma

Kahvaltı Masasına Eklemeler


Selam sevgili Hobilemece'ciler, bir haftayı daha bitirdik mi yine? Zaman nereye uçup gidiyor böyle hiç bilmiyorum..Soğuktu, ısındı derken neredeyse Nisan da bitiyor.

Kahvaltı takımıma uygun bir ekmeklik örtüsü paylaşmak istedim sizlerle..Kurulama bezinden yaptım, desenini takımıma çok benzettiğimden ve bu bezlerin hava alan, kolay temizlenen hallerinden, tabii bir de gözalıcı renklerinden dolayı.. 



Köşelerine de yine takımıma uyması için keçeden papatyalar diktim. Sonra da biraz kuru pastelle son dokunuşlar..



Kepekli ekmek, peynir, zeytin, çay..Bir de yanında bol karanfilli bir armut marmeladı, tamam işte, daha fazlasına gerek var mı? Dallardan sarkan şu zeytinlerin altında bir kır kahvaltısı için biraz daha zamana ihtiyaç var galiba bu sene ama, olsun, bahar gelmiyorsa, evde baharı yaşarız bir süre daha..Sağlık olsun..


23 Nisan 2015 Perşembe

Tam Zamanı


Tarifler vardır, beklerler, uygun zamanı, uygun misafiri, mevsimini, özel bir günü, boş bir günü, keyfimizi,bekler, bekler..

Ömrü "yaklaşık olarak" ortalayınca, "bekletmeme" zamanları başlıyor..İlk fırsatta, mevsimi gelir gelmez, hemen önümüzdeki ilk kutlama yemeğinde diye aceleyle sıraya sokuyor insan bazı tarifleri..

İşte ben de son bir kaç yıldır kandil geldi mi kandil simidi yapıyorum hemen, en nadide, gözümden ve ev halkından sakındığım tarifleri yapıp yapıp tabaklara diziyorum. İşte bugün de tam zamanı kandil simitlerinin..

Bu seferki sevgili arkadaşım Ebru'nun güzel tarifi..Bir Pastacı Masalı'ndan.. Gün bitmeden, bu sefer hazırını alarak değil, evin içine tereyağı ve mahlep kokuları yayarak, kandili kandil gibi geçirmek için kandil simidi..Tam zamanı.. 


20 Nisan 2015 Pazartesi

Minik Tatlı Şeyler



Heyy, merhaba sevgili Hobilemece'ciler, aslında şöyle bir etrafa bakınıp çıkmaktı niyetim bu akşam ama, minik tatlı bir şeyler paylaşmadan duramadım yine sizlerle.. Evdeki tatlı şeylerin üzerine dışarıda rastladığım ve biraz süt-biraz ekmekle küçük bir sohbet etmeden yanlarından ayrılamadığım 5 kardeşin tadı da hala damağımda..



Çikolatalı toplar lezzetliler, trüften sert, ısırmalık toplar..İşlerken iyi geliyor insana, gözünü keskinleştirip, parmaklarını hızlandırıyor hatta :)) Bilgisayar başında da iyi geliyorlar insana yine bu faydalarından dolayı..


Aslında ikramlık, bayramlık vs. gibi tüm afilli tanımlamalara uygun olsa da, bana her gün bayram ve biliyorsunuz bu dünyada misafir olduğumuzun farkında olduğumuzdan kendimizi ağırlıyoruz her daim biz ve yapıp yapıp yedik işte..Ama yerken dedim ki, "unutmayayım, bitmeden fotoğraf çekmeyi atlamayayım, paylaşayım, seven olur, ilgisini çeken olur, anlatmadan durmayayım.."

100 gr Hazır Krema     
100 gr. Bitter Çikolata     
80 gr Sütlü Çikolata     
24 tane Yulaflı Bisküvi 
Hindistan cevizi

Bir tavada kremayı ısıtılıp, içine çikolatalar atılır ve karıştırılarak ateşten alınır. Oda sıcaklığına geldiğinde içine bisküviler kırılarak eklenir ve yoğurulur. Küçük toplar yapılarak hindistan cevizine bulanır. Buzdolabında bekletilir. Sertleştiğinde servis yapılır.

Afiyet Olsun, ama tarif tam olarak bitmedi daha..Bu minik minik topları "değdi-değmedi" diyerek mideye indirip, silip süpürdükten sonra...  


Şöyle sırtüstü uzanıp yatmalı..Ya da biraz bakım zamanı demeli, bu minik tatlıların doğallığında yaşanmalı her şey, plansız, programsız, öncesine takılıp kalmadan, sonrasını hesaplamadan..En tatlısı da bu galiba becerebilen için..
 


15 Nisan 2015 Çarşamba

Hobilemece Önlüklere Bayılır, Bilirsiniz..


Mutfakta bir şeyler uğraşmak kadar, mutfak önlüğü kullanmaya da bayılıyorum biliyorsunuz, hatta dikmeye de..Bu sitedeki bu modeli görünce de dayanmak ne mümkün, üstelik öyle güzel anlatılmış ki her aşaması, galiba bu siteden devam edeceğim dikişlere.. 



Poplinden diktim, daha önce kendi denemelerimde çok ince gelmişti bu kumaş, ama çift taraflı dikince, hatta ön kısmın üst parçasında araya bir de flanel kumaş kullanınca, oldukça tok duruyormuş meğer, acemilik işte..




Bu da arkası, yani istenirse çift taraflı kullanmak da mümkün, ben ceplerini öyle sevdim ki, sanıyorum tek taraflı kullanmakta ısrarcı olacağım..



Mutfağın en güzel yanlarından biri önlükler bence, önlüğümü taktığım an kendimi önemli bir pasta şefi sanıyorum, o an sadece işime konsantre oluyorum ve unutuyorum dışarıdaki dünyayı..Biraz müzik, süslü servis tabaklarım ve Tanrı'nın bizim coğrafyaya lütfu çeşit çeşit sebzeler, meyveler, saymakla bitiremeyeceğiniz yiyecek-içecek çeşitleri, bir sürü kültürden etkilenmiş zengin bir mutfak kültürü..Mutluyum ben mutfakta, bu mutluluğu şık önlüklerle taçlandırmadan olur mu hiç? 


14 Nisan 2015 Salı

Biberlisi


Çok çalıştık, çok yorulduk, şimdi de enerji toplama zamanı..Haftanın bir kaç günü balık yemeye çalışıyoruz, ama salata-balık ikilisinin eksik kalan karbonhidrat bölümü, yani genel anlatımla, "doyurmama" durumunda bu minik ekmekler çok iyi oluyor, özellikle balık günlerinde ekmek pişiriyorum yani..

Aslında temelde hepsinin tarifi birbirine benzese de, içlerine eklenen farklı birkaç malzeme ile tamamen başka oluyorlar, bu kısmı büyülüyor galiba beni ekmek yapmanın..  


O zaman Biberli Ekmeklerin tarifine geçeyim ben, akşama balık pişireceklerden ekmeği denemek isteyenler olur belki, lafı çok uzatmayayım bugün..

3 Yumurta     
50 gr.Margarin     
1 çorba kaşığı Toz Şeker     
1 tatlı kaşığı Tuz     
1,5 çorba kaşığı Kırmızı Toz Biber     
250 gr. Un     
1 tatlı kaşığı Instant Maya 

Bütün malzeme yoğurulup, üstü kapalı olarak oda sıcaklığında 45 dak. bekletilir. Hamurdan parçalar koparılarak unlanmış tezgahta küçük ekmekler halinde top top yuvarlanıp, yağlı kağıt serilmiş bir fırın tepsisine aralıklı olarak dizilip, üzerleri bıçakla çizilir ve yine üstü kapalı olarak oda sıcaklığında 30 dak. bekletilir. 180 C fırında 20 dak. pişirilir.   

Afiyet Olsun.


13 Nisan 2015 Pazartesi

Sıcak Günleri Beklerken


Selaaam, herkese mutlu ve sımsıcak bir hafta diliyorum sevgili Hobilemece dostları, nasılsınız? Harika, üretimle şu aralar hasret kaldığımız güneşle ve bol oksijenle geçti bizim hafta sonumuz. Yani yine dolu, yine sakin, sessiz, tam da sevdiğimiz gibi.. 

Bu arada, ne zamandır bir şeyler boyamıyordum, evdeki buz kovasını yeniledim, boyadım, süsledim yani..Kumaşlara iplere çok dalınca ihmal ettiğim bir dostla vakit geçirdim yani biraz..


E bu havalar elbet ısınacak, elbet soğuk bir şeyler içeceğiz yemeklerde, elbet buzlara daldıracağız şişelerimizi, ben hazırlanayım da, gelsin sıcaklar artık, dedim bir dilek diler gibi kayan yıldıza bakarak..


Parlak yüzey astarı sürdüğüm metal kovanın üstünü enamel boya ile pon pon fırça darbeleri ile "pat pat-pat pat" boyarken, kullandığım resimdeki gün batımına da uysun diye griler, pembeler, kremler, beyazlar bir çok farklı renkte de "pat pat-pat pat" dokunuşlarla bezedim kovamı. 


Şimdi artık hazırım, limonatalar mı yapsam, meyve şerbetleri mi doldursam şişelere de daldırsam buzların arasına, Ramazan'da bu kadar insaflı olmayacağını bildiğim havaların sıcağına karşı, dilimizi damağımıza yapıştıracak o hararete karşı, denize karşı..

Neyse, henüz gelmediğine göre o zamanlar, dönüyorum yine kumaşlarıma, iplerime, ne demiş şair, "ille görmek için mi beklenir güzel günler, beklemek de güzel"..  


10 Nisan 2015 Cuma

Bitenlerin İlki


Merhaba Hobilemece dostları, elimdekilerden bitenlerin ilki ile karşınızdayım işte..



Kanaviçe bu havlum Dekoratif Nakış'ın 8. sayısından..Ama bu sefer x'larla değil, düz ipliklerle..Kolay ama bir o kadar da farklı ve göz alıcı değil mi?


Tabii işlemeli bir havlunun ön dikkat gerektiren yeri arkası, ipler uzun olup parmaklara takılmayacak, arkası karma karışık görünüp, ön yüzünün güzelliğini unutturmayacak..


Banyom mavi-beyaz olmasına rağmen rengini öyle sevdim bu havlunun, bir de bu renk katmak istedim araya, yok yok, misafir havlusu falan değil, düpedüz kendimize, kullanıp kullanıp eskitmek, kendimizi şımartmak için..


Galiba bu yeni çıkan kitapları-dergileri, kumaşları-havluları bulup bulup eve taşımayı seviyorum ben,i belki de üstüme başıma bir şeyler almaktan bile çok..
Öğrendikçe, denedikçe mutlu oluyorum..

Şimdi, havalar ısınmadan bitirmeyi planladığım buz kovama son dokunuşlarla uğraşacağım. Hafta sonu elimdekileri bitirmeye çalışmakla geçecek yine ve yine bir çok ıvır-zıvır dükkanını gezip bir dolu fikirle ve yeni başlanması gereken projeyle döneceğim eve..

Olsun, sağlık olsun da, her şey biter, her şey başlar, ağızlarda tat olsun..


9 Nisan 2015 Perşembe

Bütün İşlerin Arasında Bir de Kakaolu Tart


Merhaba dostlar, daha yeni oturuyorum desem yalan olmaz..Yemekle uğraştım, havlumu tamamladım, kurdelesini falan diktim, biraz runner'ımı işledim, mutfak önlüğümün dikişlerini tamamladım, hobi odama biraz çeki düzen verdim, arada bir de pratik mi pratik bir tart yaptım, onu da mideye indirip ancak gelebildim. 

Bitenleri zaten paylaşacağım, sabırsızlanıyorum hatta, ama kakaolu tarttan başlayalım. Pek pratik tariflere yüz vermem biliyorsunuz. "yalancı bilmem ne", "falancadan pratik filanca", "ev yapımı-yani şişirmece feşmekan" gibi tarifleri sevmiyorum ben. Hayatta aceleye getirilmemesi gereken şeylerden birdir benim için yemek, hiç vakti,m yoksa peynir ekmekle doyar, tereyağı reçelle tatlandırırım ağzımı, ama pişireceksem, "allahına kadar" derler ya, öyle olmalı benimkiler..Özenilmeli, uğraşılmalı, yavaştan alınmalı yemek aşk gibi, dost sohbeti gibi, alışveriş gibi :))


Ama bu tarif pratik işte, yapacak bir şey yok, pratik ama farklı ve hiç de pratik gibi değil, başka bir şey bu, özellikle de kreması..Negro bisküvilerden kullandım ben ama canınızın istediği her türlüsü de olur..Pembe Marshmallow şekerleri ile yaptım ki, beyaz isteyen hatta mavi isteyen için de seçenekler mevcut tabii şekerleme raflarında..Kreması tabanın üzerine ilk döküldüğünde oldukça sıvı görünebilir gözünüzü ama durun, buzdolabına girer girmez sertleşiyor, tam kıvama geliyor..Şekerimizi zıplatmayalım, verdiğimiz kiloları geri almayalım diye yavaştan gitsek de bu "kahve yanında tatlı bir şeyler" konusunda, el yapmak istiyor, dil tatmak istiyor, evin beyi zaten dünden hevesli, iki ileri bir geri idare ediyoruz işte..Ama bu tart, her tür işin arasında ortaya çıkarılıverecek bir ikramlık, anlatayım bakın...


300 gr. Kakaolu Kremalı Bisküvi
50 gr.Bitter Çikolata
50 gr.Margarin
125 ml.Süt
125 gr.Pembe Marshmallow
375 ml.Hazır Krema
1 pk.Toz Krem Şanti

Bisküviler, çikolata ve erimiş margarin rondodan geçirilir. Dibine stretch film serilmiş bir tart kalıbının dibine, yanları yüksek olacak şekilde bastırılarak yayılır. Buzdolabına kaldırılır. Bir tencerede süt ısıtılıp, içine marshmallowlar atılır. Krema eklenir. Tencere ateşten alınıp içine krem şanti ilave edilerek çırpılır. Tabanın üzerine dökülür. Tekrar buzdolabına kaldırılır. Krema donduktan sonra tartın üzeri bisküvi kırıkları ve şekerlerle süslenir.

Afiyet Olsun, elimdeki biten işlerle tekrar görüşmek üzere..


7 Nisan 2015 Salı

Bir Kahve İçelim mi?


Pek de kahve içilmeyen bir evde büyüdüm ben, zahmetliydi bir kere kahve pişirmesi, belki masraflı, belki öyle uzun keyif zamanlarını hayattan çalamayacak kadar meşguldü ev halkı, belki dünyevi keyiflere öyle özel bir tat, özel bir servis, özel bir an ayırmak istemeyecek kadar vazgeçmiş..Ya da öylesine, sadece tercihleri çaydan taraf olduğundan hep, bütün gün ocaktan hiç inmeyen, kışları ise sobanın üstünde sürekli tısırdayan o büyük ağır çaydanlıktan taraf olduğundan..

En kahveli günler dayımların bizi ziyaret ettikleri o bir kaç hafta olurdu evde, annem, sanki dayımla yengemin gizli bir örgüte üye olduklarını fısıldar gibi fısıldardı kulağıma "dayınların her sabah kahvesi vardır" diye ocağın küçük gözünün başında köpüklü bir kahve yapabilmenin tüm konsantrasyonu, özeni ve marifeti ile..

Benim için de ilk gençlik yıllarımda pek gereksiz, pek "evliliğe hazırlanan ev kızı" çağrışımları yapan, pek "avam" Türk Kahvesi, ben daha bir fincan adamakıllı köpüklü, hani "üzerinde takunyayla gezilecek" cinsten köpüklü bir kahve pişirmeyi ve başkalarının pişirip tepsiye koyduğu bir fincan kahveyi tabağına döküp saçmadan taşıyabilmeyi öğrenemeden, neyse ki modernleşiverdik bir gün.. Memlekete hazır kahvenin gelişi ile birden "muasır medeniyetlere" ulaşıverdik. Bizim minicik evcilik oyunlarındakilere benzer fincanlarımıza benzemeyen o maşrapa gibi fincanlara, şimdiki adıyla kupalara doldurup doldurup içerken, bahanemiz vize-final gecelerinde uyanık kalabilmekti, okul kantinlerinde sohbet edebilmekti, iyiydi bu kahve, güzeldi, büyüdüğümüzü sanırdık tepemize dikip her fincanla..

Benim kahveyi sevmem son 5-10 yıllık meseledir özetle..Tadından çok anlamını severim kahvenin. "Bir kahve içelim mi?" demek, "her şey yolunda, haydi huzurla bir de kahve içelim" demektir bizde, "bu kararı vermeden önce bir konuşalım" demektir, "biraz yorulduk ama değdi, mutluyuz şu an" demektir, "baş başayız, iyiyiz böyle, haydi var mısın birlikte susmaya" demektir, "anlatacak çok şey var, dur biraz,  haydi gel konuşalım"  demektir, hayattan bir an çalıvermektir sadece kendimiz için hiç bir bedel ödemeden ve karşılığını hiç beklemeden..Türk Kahvesini yanında çikolatayla, lokumla, hurmayla, kuru kayısıyla, kuru incirle,  Hazır Kahveleri waffle ile, kepekli bisküviyle, ev yapımı keklerle, kurabiyelerle, ama illaki yanında sevgiliyle severiz biz. 

Şimdi, bu akşam, her şey yolundayken, huzurumuz, sağlığımız yerindeyken çok şükür, post yazmaktan yorulmuşken parmaklarımız ve okumaktan kurumaya başlamışken gözlerimiz, baş başayken, böyle iyiyken ve susarken, anlatacak daha pek çok şey de varken hazır, bir kahve içelim mi?   


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...