29 Aralık 2017 Cuma

Güzel Şeyler



Güzel şeyler buluyor insan nette..Hepsini denemek istiyor, sıraya koyuyor vurulduklarını ama, bazılarını görür görmez aşık oluyor, hemen sahip oluvermek istiyor..





Bu kavanoz etiketlerine bayıldım, hemen ozalitçiye koşturdum kendinden yapışkanlı şeffaf stickerlara bastırmak için..Sonrası üstlerine birer kavanoz kapağı ayarlamak, bizim gibi küçük, küçücük bir aile için 
zaten azar azar alınıp tüketilen hangi malzemenin hangi boy kavanoza uygun olacağını belirlemek..

Sevdim etiketlerimi..Yeni yıl hep böyle sevdiklerimizle geçsin, bize mutluluk veren şeyleri hayata geçirmekle, onları kullanacak sağlıkla ve dostlukla geçsin, güzellikleri iyi insanlarla paylaşarak..Güzel şeyler istiyorum bu yıl yeni yıl, sadece güzel şeyler..

Hepinize mutlu yıllar.. 








8 Aralık 2017 Cuma

Zaman Fırtınası




Nasıl da geçiyor zaman..Bir şeylerle meşgul olunca daha da hızlı..Ne zamandır bir şeyler paylaşmayışım tembelliğimden değil aslında, içime dönüşümden galiba..Kendimi ararken, bulurken, kaybederken, sabahları yeni kararlarla kalkıp, akşamları başka kararlarla yatarken, yapıp, bozup, silip, baştan başlarken ve her yeni yılda insanın yaşı kaça gelirse gelsin bir defa daha Anka kuşu gibi kendi küllerinden yeni bir "ben" yaratabildiğine şaşırırken geçivermiş zaman..Çalışmalar hala devam ediyor, çevreme verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dilerim, "bensel dönüşüm" de, "kentsel dönüşüm" misali hiç bitmiyor bizim buralarda, ama hayat beklemiyor..Olduğu kadarıyla yola devam, artık birazını atın terkisinde dörtnala koşarken halledeceğiz, çaresi yok..



Mesela olduğum yeri sevmekle geçti zaman..Gittiğim yeri de..Özlemek, gitmek ama dönmek, hep dönmek..Olayım bu benim, düzeni, belli bir tarzı, sessizce durmayı ve sessizce dönmeyi seviyorum demek ki..Ne var? 

İçime baktığımda gördüğüm beyazlık değilmiş, biraz natürel olsa da renk ister olmuşum galiba artık, kremlerim, vizonlarım hep yanımdalar ama biraz da renk sever olmuşum artık demek ki..

Ve bir de baktım ki, aradığım Simurg aynadan her sabah bana yansıyanmış..Güzelmiş, küçükmüş, ne hissediyorsa oymuş ve vicdanı ile keyfi dışında prangası yokmuş insanın, hayatta her şey insanlar içinmiş, insanlıkta ayıp yokmuş, günah her insanın ruhuncaymış..Dur bakalım, sondaja devam, bir şeyler buldukça anlatırım..



Ve eski puro kutusu..Simitlik-ekmeklik vs. niyetiyle başladığım ama galiba ocağın yanında içine bir şeyler depolayacağım bir kutu..Renkli..Eskitmeli, yağlı boyalı..Biraz doğal hali, biraz renkli-resimli iç tabanı..Dışarıdan daha da farklı, şaşırtıcı bir hali, uzaktan tanınmayacak bir değişimi..Benim gibi, sizin gibi, herkes gibi.. Zamanın fırtınasına maruz kalmış her şey gibi..










  

12 Eylül 2017 Salı

Ördükçe Mavi





Penye iplerle aşk hiç bitmiyor..Sepet dediğin renk renk, biçim biçim, doyulmuyor ki..Onsuz yaşanmıyor ki..



Beyaz ne kadar zarif duruyorsa bu iplerde, renk o kadar neşeli, kullanışlı, günlük..İp kalınlaştıkça ağırlaşan sepetler, inceldikçe küçülüyor, naifleşiyor, sanki birer pırlanta tek taş kutusuymuş gibi..Zaten bizim nesil tektaşını kendisi alırdı, öyle yetiştirilmedik mi biz..Sepetlerimizi kendimiz örmeye, evimizi kendi el emeğimizle süslemeye merakımız o zamanlardan..Ondandır bu dik duruş, bu mücadeleden yılmayan ruh bizde..Hep Ondan.. 

6 Eylül 2017 Çarşamba

Şeker Tadındadır Eve Dönüş



Bazen oraya varmak değil, yolculuğa hazırlıktır güzel olan..Her zaman "orası" değildir size dünyada cenneti yaşatacak, bazen de "bildiğiniz, tandığınız, sıkıldığınız"dır mağaranız..Bir defa daha denedim, bir defa daha öğrendim ve bir defa daha bağlanfdım köklerime, prangalarımı bir defa daha okşadım geri dönüşte ve "tatilin kısası makbulmış", "insanın evi gibisi yokmuş", "insan dönüp dolaşıyor, yine memleketinde soluklanıyormuş" dedim, dedim, dedim..




Bir gün birden aklıma gelivermesi ile hemen bir şekerliğe dönüşüverdi bu cam dondurmalık..İçi başka, dışı başka ama bütün boyası dışında..Cam boyayanlar anladı hemen tabii..Dışı iki kat, ilk katı beyaz, sonraki lacivert..Görüntü hoş oldu..Benim yeni minik sığınağım gibi, küçük, sempatik, deniz kokulu, işe yarar, evet çok pahalı değil, çok janjanlı, çok havalı değil, ama bizden işte, bizim..Boyadan çok sevgi akıttım ben bunun üstüne, biz sığınağımızı mobilyadan çok sevgiyle, umutla döşedik.. 

Şimdi hem orada hem buradayken, hem İstanbullu, hem değilken, hem uzaklarda, hem çok yakınlardayken, ev başka..İnsanın asıl evi başka, memleket çok başka..İstanbul..

30 Ağustos 2017 Çarşamba

Bayram Kahvaltısı İçin



Bayram kahvaltısı, kahvaltıların en özelidir bence..Pazar kahvaltılarına göre daha erken saatlerde, sabah serinliğinde yapılmasına karşın, güzel giyinmiş, mutlu, umutlu, telaşlı misafirleri olur bu sofranın ve sanki günün devamında çikolatasından tatlısına, çeşit çeşit yemeklerinden içeceklerine menüde bekleyen bir sürü lezzet yokmuş gibi, o bolluk-bereket, renk, koku dolu kahvaltı sofrasından herkes bolca yemeye bayılır..Bayramdır ya, sayılmaz o gün kaloriler, zaten bayramda yenenler de kilo yapmaz, boşveerrr...



Bu ekmek, Kakaolu ve Muzlu..Tam kahvaltılık bir ekmek..Hem bir gece önceden pişirildiği için sabaha hazırlamak çok pratik oluyor hem de benim gibi kahvaltıda balla reçelle kek sevenlerdenseniz, bu hafif tatlı ama tam bir ekmek dokusundaki sürpriz tam size göre..Bayram sofralarına layık bir özende, ama sizi bayram sabahında yormayacak bir çeşit..

190 gr. Un     
2 çorba kaşığı Kakao     
1 tatlı kaşığı Karbonat     
Tuz     
2 Yumurta     
3 Ezilmiş Muz     
180 gr.Yoğurt     
85 gr.Esmer Toz Şeker     
25 gr.Çikolatalı Fındık Ezmesi     
2 çorba kaşığı Sıvı yağ     
Üzeri: 30 gr.Kıyılmış Fındık İçi

Bir kapta tüm hamur malzemesi karıştırılıp çırpılır. Yağlanmış kalıba dökülür. Üzerine fındık içi serpilir. 180 C fırında 30 dak. pişirilir. Oda sıcaklığına gelince streç filme sarılarak bir gece buzdolabında bekletilir. Ertesi gün dilimlenerek servis yapılır. 

Afiyet Olsun..

Ve herkese mutlu bayramlar şimdiden..Günleriniz bayram kahvaltısı gibi sevdiklerinizle birlikte, lezzet ve kahkaha içinde geçsin..

27 Ağustos 2017 Pazar

Arada


Hani gitmekle kalmak arasında kalır ya bazen insan, yazmakla durmak, bitirmek ve devam etmek, konuşmak ve susmak..Oralardayım işte bu aralar, sessizliğim ondan, "ne yapıyorum, niye yapıyorum, kime yapıyorum, yapıyorum da ne oluyor, amaan artık yapmayacağım, belki biraz ara, sonra yaparım yine"ler, hepimizde zaman zaman olduğu gibi..

Blogum..Hiç kimse sesini duymazken yine de bir şeyler mırıldanarak hayatı kendisi için daha renkli hale getirebilmek için..Belki de bir yerlerden kendisini duyduğunu hayal ettiği, hiç yüzünü görmediği, hiç tanımadığı tek bir kişi için ilham olabilmek, bir sabah neşesi, bir umut olabilmek için..Belki de suya yazı yazmak, geçip giderken bu dünyadan hızla, ve her geçen saat daha da hızla, ardında çiçek kokulu hafif bir rüzgar bırakabilmek... Vakit öldürmek bu camın önünde, vakit öldürtmek canı sıkılan birilerine kendi camlarının önünde belki de sadece..Üretmeye sebep yaratmak, ürettiklerine "aferin" almaya çalışmak, kendini, evini ve hayatını "BBG Evi"ne çevirmeden paylaşmak, fikir almak, fikir vermek, gelişmeye çalışmak, değişmeye uğraşmak..Bakalım, çıkacak bu yolun sonu belki bir yerlere, sıklıkları azalsa da sohbetlerin, belki devamı hep gelecek, bilmiyorum..      



O arada, yani yokken, yani düşünürken derin derin, hayata devam, işlemeye, üretmeye, süslemeye..Her şey eskisine benzer devam etse de, başka diyarların kokusunda, rüzgarında, kendini kaybedip baştan bulurken insan, ne güzeldir o yeniden keşif anları..Aynadaki o her günkü akis değildir artık, daha çok sever insan bir süre ayrı kaldığı minderi çökük koltuğunu, ve daha gerçekçidir artık o çekmece köşelerinde umutları ile toz toplayan "kalabalık misafirler geldiğinde kullanılmaya hazır" bekleyen 12 kişilik yemek takımlarına ihtiyacı konusunda..Atamadıklarını atmak, bırakamadıklarını bırakmak, başlayamadıklarına başlamak daha kolaydır şöyle bir kaç metre öteye çekilip uzaktan bakınca hayatına.. 

"Siz bu satırları okurken ben çok uzaklarda olacağım" der her hüzünlü mektup başlarken vedaya..Vedaya gerek yok, yakında ya da uzaklarda, buluşuruz yine arada..Hele bir düşüneyim, kendimden gideyim, kendime döneyim, kendimi özleyeyim biraz, özleteyim de kendimi, görüşürüz yine arada..Belki bir şarkının her sesinde, belki bir sahil meyhanesinde... 

14 Haziran 2017 Çarşamba

Geçiyor, Çok Hızlı Geçiyor Zaman



Buralarda saatten çok, hatta hava durumundan da çok insan zamanın geçtiğini meyvelerden, sebzelerden anlıyor, enginarı takip ediyor, çileğin azalması, karpuzun bollaşmasından anlıyor mevsimin artık gerçekten de değiştiğini..Bir de çiçeklerden.. Her şey başladığında burada, o bildik mini mini kır papatyalarının arasında öbek öbek de bu kocaman, aslında bahçelerde görmeye alıştığımız bu papatyalara rastlardık yürüyüşlerimizde..Sonra, birden ortadan yok oluşlarıyla, yerlerini eflatun çiçekli, çalı benzeri bir türe bıraktılar..Sahnedeki yerini sırası gelen bir sonraki arkadaşına devredip, o zarif adımları ve seyircisinden de çok sanatına saygısı ile başını eğerek verdiği selamı ile perdenin arkasına çekiliveren bir balerin gibi.. Şimdi, onlar da eksiliyorlar yol kenarlarından günden güne, zakkumlar, hatmiler yukarı dallarda coşarken, altlar daha çok sararmış otlara ve mor çiçekli dikenlere kalmaya başladı..Zaman hızlı geçiyor, hele de saat kullanmayınca çook daha hızlı..    

12 Haziran 2017 Pazartesi

Dolabımın İçi, Canımın İçi..



En sevdiğim iştir aslında dolapların o görünmeyen raflarını, çekmecelerini düzenlemek..Bazen benden başka hiç ama hiç kimse görmeyecek bile olsa, severim dolap düzenini ben..Konularına göre, bazen renklerine göre, boylarına göre, her düzen bana uyar :))

Genellikle dolap içlerini severim, gözümün önünde dağınık-karışık-düzensiz bir şey görmeye dayanamadığımdan, pek "vitrin" insanı da değilimdir ama, sonunda bir "Hemnes" sahibi de biz olduk.."Şöyle mi, böyle m"i diye çeşitli versiyonlar denedikten sonra, galiba oldu ruhuma göre..Yemek masasının arkasına yerleştirince, illaki bir raf da yemek kitaplarına ayrılmalıydı, kurabiye kalıplarına, renk renk kurulama bezlerine ama sadece en şık, en vitrinlik olanlarına ."Her şey ıslak kalsın" dedirtecek kadar süslü, kullanmaya kıyılamayacak kadar afili..

Bu arada bir çekmece mutfak önlüklerine, bir çekmece masa örtülerine, ama mutlaka bir çekmece de artık kendimizden başka her bir şeye bağladığımız şarj kablolarına.Bilgisayarda folder, evde çekmece..Seviyorum ben düzenleme işlerini..Ya siz?

9 Haziran 2017 Cuma

Miskin



Şu aralar hiiiç bir şey yapmıyorum. Hayatımın en tembel, en boş zamanları..Miskin oldum ben..45'i vurdu saatler ve Sinderalla'nın Külkedisi'ne dönüşmesi gibi miskin oldum..Boş boş bakıyorum etrafa, uyuyorum, yiyorum, dolaşıyorum, o tanıdık, bildik "Ben"i başka bir şeye çevirmeye çalışıyorum eski "ben" gibi olan her şeyi bırakıp..Pek düşünmeden, ne eskiyi, ne yeniyi, pek hatırlamadan geçmişi ve planlamadan geleceği..Kedi gibi, köpek gibi, kuş gibi..Hava durumuna göre yaşıyorum o günü, mantığımı kaldırdım, kalbimin sesi ile davranıyorum..Belki hep vardı içimde, yaşlandıkça çıktı ortaya, miskin oldum ben..

Not: bir kaç ay önce tamamladığım bir işleme ile olsun istedim bugün bu miskinin merhabası..Nadas bitsin, yeni tomurcuklar yeşerecek biliyorum, neyse ki heybe dolu, ele-güne yayın yapacak bir kaç işleme, bir kaç tarif var, dar zamanda atıverilecek ortaya..Şimdi gidiyorum, dönerim yine kalbime estiğinde..  

26 Mayıs 2017 Cuma

Başka başka



Başka başka bir yerlerden yazıyorum şu an sizlere, başka başka bilgisayarlardan, başka başka rüzgarlar açık balkon kapısından içeri dolarken, bool oksijenin şehirli bünyedeki sarhoşluğuyla başka başka bakarken hayata..

Neredeyse yerleştik, bir kaç kadınca eksiklik var hissettiğim, onlar da tamam olmak üzere..Kalanı o yeni kokulara kendimizinkinin sinmesi ile geçecek biraz zaman..Her şey başka başka, en çok da kokular..Eskilerden en tanıdık koku, gelirken işlediğim lavanta kesesinin içinde bizimle gelen o iç bayıcı-tatlımsı-çocukluğumun çekmecelerinden yayılan o eskimiş koku, bir avuç lavantamın kokusu..

Şimdi, hala "ben"im bu aynadaki, hala elimde bir parça etamin var üzeri renk renk ipliklerle işlenmekte olan, hala aynı sessizce gülüşüm, sessizce ağlayışım, sessizce sevişim o hep sevdiğimi..Ama başka başka işte yine de bu yavaş ve sakin şehirde hayat, sadece "an"ı yaşamaya yetiyor vakit, paylaşmaya, fotoğraflamaya, sizlere anlatmaya vakit kalmıyor pek o "anlar"ı yaşamaktan..Başka başka her şey, alıştıkça geleceğim, anlatacağım sizlere herşeyi..

6 Mayıs 2017 Cumartesi

Biraz Mola


Bir süre sesim çıkmazsa, beni facebook sayfamdan takip edebilirsiniz..Şarj edeyim kendimi, kötü elektriğimi atıp, iyisi ile döneyim yine aranıza.. Görüşmek üzere..

https://www.facebook.com/Hasmavi-935645956461504/


4 Mayıs 2017 Perşembe

Hobilemece'de Sepet Sepet


Sadece örerek değil, dikerek de sepetler hazırlıyorum..Evin her yeri için çok kullanışlılar..Aslında çoğunu bitirdiğimde tablo gibi karşıma koyup seyretmek istiyorum ama, onlar kullanmak için..Eskitmek, sonra tekrar yenilerini yapmak, kullanırken birlikte anılar biriktirmek için.. 


Bu sepetin doğuşu biraz ani oldu..Bu kalın mı kalın temizlik bezi elimde kalıverince bir an, sepete dönüşüverdi işte..Yazık bu dokuda, bu kalınlıkta, bu şıklıkta bir şeyi yerlere, tozlara, yağlara sürmek, değil mi? İçine bir astar, kenarına mantarcıklar..Kendi soyundan diğer kurulama bezlerine kucak açtı işte..



Ve diğeri..Sert duruyor, neredeyse plastik kutu gibi..İçinde yapışkanlı tela var..Dok Tela, şu yakalarda kullanılanlardan..2 sap taksanız çanta olur, benim gibi bu işleri yeni yeni çözmeye çalışanlara fikir olsun, bilgi olsun, ilham olsun..Cesaret versin bir de tabii, her işin başı cesaretle "ya Allah" diyerek girişivermek işe, muhtaç olduğunuz kudret içinizde :))   



Bu da bonus olsun, mantarcıkların şeması..İstediğiniz her yere..Benim bebeklik ağız bezimizin kenarları da mantar işliydi, bebek eşyalarına da çok yakıştırırım bu yüzden..Hem hobicilere hem de tüüüm Mayıs bebeklerine hediyem olsun naçizane..Mutlu hafta sonları 


Ahşap Boyama


Ne zamandır eski sıklıkta boyamasam da bir şeyler, bu aralar özlemim arttı galiba, boyamaya biraz daha vakit ayırmak istiyorum. Biraz kutu, biraz tepsi, falan filan..Biraz renklerle, boyalarla oynamayı özlemişim galiba..


Bu ortası cam tepsi, biraz boynu bükük duruyordu, pek tercih edilmiyormuş galiba, nasıl boyanacağına karar vermekte zorlanıyormuş görenler..Ben peçete yaptım camını ve kenarlarını..Eskittim de..Hatta kalktım gittim yapı marketten yeni kulplar bile aldım ona. Görüp yanından geçip gidenler utansın, var mı ondan güzeli artık:))



Bir de kutu..Pasta malzemeleri, kabartma tozu, vanilya, kakao, paketinde bir dolu ıvır-zıvırı saklasın, ama kendisi saklandığı dolabın kapağı her açıldığında cıvıl cıvıl cıvıldasın istedim..Ekoseler, puantiyeler, kırmızılar, maviler..Bir şeyler pişirmem gerektiği her zaman içimde açan renk renk çiçeklerin renklerinde..Boyamaya devam, özlemişim..hem de çok..


1 Mayıs 2017 Pazartesi

Romantik


Bazen, aniden tüm kalbimle vurulduğum, masallardaki gibi "bin can ile aşık" olduğum şemalarla karşılaşınca, elimdeki işi gücü bir kenara bırakıyor ve işliyorum..Soluksuz, uykusuz, durmadan, dinlenmeden.. Taa ki o fotoğraf ellerimin arasında canlanana kadar, beni içindeki hikayeye çekene kadar..İşte onlardan biri..Bisikletli..Çizgi film tadında değil mi? Hem de çook gerçekçi..




Bu da daha masalsı, daha romantik..Zaten adı da "romantik kuşlar"..Kırlangıçlar..Çocukluğumdan kalma bir sevinç..O inanılmaz çamurdan yuvanın içinden uzanan minicik kuş kafaları ve daha küçükten bize öğretilen kuş yuvalarına duyulması gereken saygı..Anlamını ancak anlıyorsa da insan, hayvana, hayvanın emeğine, ailesine ve Tanrı'nın yarattığı insan dışındaki her şeye saygı duymanın ve doğayı hayranlıkla izlemenin önemi ile yetiştirilirdi eskiden çocuklar, şimdilerde kaç ailede kaldı, bilmiyorum..Yoksa yüzyılın son romantikleri, bir bizler mi kaldık?  


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...