30 Aralık 2014 Salı

Gelene Bak


Geçen yıl ne oldu, neden oldu, öyle olmasaydı ne olurdu? Bunları tekrar tekrar düşünmenin yok bir anlamı artık..Giden gitti, biten bitti..Önümüzdeki maçlara bakalım artık, gelen yıla bakalım..Sağlık isteyelim, huzur, mutluluk isteyelim, umudumuz olsun her şeyin güzel olacağına..Sonra her şey güzel olsun, sadece güldüğümüz anları ve yıl boyu hissettiğimiz sevginin sıcacıklığını hatırlayacağımız bir yıl sonuna erişelim yeniden..Sen, siz, onlar, biz, hepimiz, tam kadro, seneye yılbaşı kutlamalarında yine birlikte olalım..Noel Baba, bize bunlarla gel, iyilikler, güzellikler getir, üstünü biz tamamlarız, ama umudumuzu kırma bizim, korkutma..İyi düşünelim, iyi olsun, ama her şeyden önce sağlık olsun..

Mutlu yıllar..

29 Aralık 2014 Pazartesi

Fındıklı

Bugün aslında evde olmak değildi planımız ama, yağmurla, fırtınayla uyandık, kar geliyormuş zaten..Dışarıda uzun zaman geçirilecek bir hava değil, ama evde geçirilecek en güzel günlerden biri işte..Arada bir dışarıyı seyredip, kah fondaki müziğe eşlik edip, kah sıcak bir şeyler içerek geçen bu günde, kahvenin yanına da pratik ama lezzetli bir şeyler hazırladım, hemen fotoğrafını çekip sizlerle paylaşmak istedim.


İçinde sadece fındık olan kurabiyecikler yaptım, kahvenin yanında nefisler, ama bayram şekeri gibi kullanılabilirler. 10-15 dakikalık bir çalışma, işte fındıklı kurabiyelerim:

440 gr.Toz Fındık
3 Yumurta Akı
110 gr.Pudra Şekeri
15 gr.Kakao
80 gr. Sıvı yağ

Pudra şekeri dışında tüm malzeme yoğurulur. Ceviz büyüklüğünde koparılıp yuvarlanan parçalar pudra şekerine bulanıp, yağlı kağıt serili tepsi,ye dizilir. 175 C fırında 10 dak. pişirilir.

Afiyet Olsun.. 

Acaba kalkıp başka bir şeyler daha mı pişirsem, bu bir kaç gün evde geçecek ve uzun olacak gibi görünüyor..

Yılbaşına kadar buralara uğrayamayacak olanlara şimdiden iyi yıllar diliyorum..


28 Aralık 2014 Pazar

Hala O Taşlar


Salondaki sehpanın üzerini değiştirdikçe, mevsimler değişiyor sanki bizde..En önemli faydalarından biri kitap okurken veya televizyon seyrederken ayak uzatmak olan bu sehpamız, aynı zamanda evin de merkezi sanki..Tatilden gelirken getirdiğim beyaz taşlarıma peçete dekupajı yaptığımda da, ilk önce onları tam da burada, evin merkezinde sergilemek istedim.  


Önce boyamayı düşündümse de, kıyamadım onların mermersi doğal damarlarını kapatmaya..Öyle yapıştırıverdim işte peçeteleri, önce damarlarla karıştılar birbirlerine, ama neyse ki kuruduklarında tamamen belirgin hale geldiler yine mavi çiçeklerim..Sanki taşın içinden görünen birer mavi çiçek fosiliymişlercesine..



Hafif gri-beyaz, hafif mavi çiçekli ve denizden yeni toplanmışlar gibi ıslak tatil taşlarımın asıl yeri banyo ama, önce biraz evin merkezinde soluklanmayı hak ettiler. E ben de bir kaç bardak pazar çayı eşliğinde bir şeyler okuyarak dinlenmeyi hak etmemiş miyim artık?


27 Aralık 2014 Cumartesi

Dantellerle Buluşma


Dikiş konusunda çok usta olduğumu söylemek zor, ancak bir kaç küçük süsleme yapacak kadar..Dikiş konusunda öğretmenlik yapabilecek diplomaya sahip bir anne için utanç kaynağıyım yani aslında..Ama hiç eğitim almadan bu konuda, sadece genlerden gelenlerle ortaya çıkanlar ancak bunlar işte.. 


Belki sürekli diksem, bu işe versem kendimi tamamen olacak bir şeyler de, ben sıkılıyorum, çok uzun süre aynı konuda, aynı şeyle ilgili çalışmak bana göre değil. Bir pişirdiğim yemeği bile tekrar pişiremiyorum ki dikişte o sabrı gösterebileyim..


Ham dantel, kurdele vs. hem de böyle danteller dikilmiş havlular satan bir hanım gaza getirdi beni aslında..Havluların üzerindeki dantellerden satıp satmadığını sorduğumda, yurt dışından geldiği için elinde fazlasının bulunmadığını söylemesiyle, sadece kadınların bildiği ve sadece birbirine karşı kullandığı o kurnaz oyunu oynadığımızı anladım, anlamamış gibi yaptım. Sonrası? Sonrası doğru Eminönü..Almayanı dövüyorlar orada bu "ithal ve nadir bulunan" dantellerden..

Bir kaç metre dantel, bir kaç havlu..Aldım, diktim, süsledim..Karşısına geçip seyrettim ve şükrettim. Hala kafamın çalışmasına, İstanbul'u tanımama, elimden bu kadarcık da olsa dikiş gelmesine ve hayatım boyunca sadece ve sadece nefsim için başka birisini kandırmaya kalkışmayan içimdeki o saf kız çocuğuna..

Saflığını kaybetmeyen, kaybetmemek için direnen herkese sevgiler...


26 Aralık 2014 Cuma

Yılbaşı Ruhu


Bu yıl henüz havaya giremedim..Yeni yıla da pek giresim yok aslını isterseniz. "Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime" halindeyim bu aralar..Bu yıldakilere alışmıştık, iyiydi böyle, yeni yıl gelmese, yeni sıkıntılar, hastalıklar getirmese...Ama yok, umut yakışır yılbaşlarına, direnmek lazım, güçlü olmak lazım..Biraz kırmızı, biraz yeşil, biraz beyazla ruhu neşelendirmek lazım.. 


Şeker hamurlarıyla oynamak iyi geliyor insana, insanın içindeki çocuğa..Bu cupcake'lerin tarifi de çok kolay ve tam kahve yanı için, mevsim ve sebep ne olursa olsun..

320 gr.Un
300 gr.Toz Şeker
170 gr.Margarin
120 gr.Süt
12 gr.Instant Maya
2 Yumurta
1 pk.Vanilya
Tuz
Renkli Şeker Hamurları

Şekerle oda sıcaklığındaki margarin mikserde çırpılır. İçine yumurtalar eklenir. Un, süt, maya, vanilya ve bir tutam tuzla çırpılıp, kek kağıtlarına paylaştırılır. 180 C fırında 20 dak. pişirilir. Fırından çıkıp soğuduklarında şeker hamurları ile süslemeler yapılır.

Afiyet Olsun. Yağmurlu bir İstanbul akşamından herkese selam olsun.. 


25 Aralık 2014 Perşembe

Yalancı Bahar


Bahar geri gelmiş gibi..Evlerde durulmuyor, insanın içinde bir kıpırtı, bu yalancı bahara inanası geliyor..Biz de bu öğleden sonra Pendik'te Marina'ya gitmekten alıkoyamadık kendimizi. Açık havada güneş altında oturup iyice içimize çektik güneşi..

Dönerken de bir kaç demet çiçekle evimizden içeri sokmak istedik bu yalancı baharı..Bostancı'yı bilenler bilirler, her yerde çiçekçilerle karşılaşırsınız bizim buralarda.. En güzel kokulusundan bir kaç demet, bütün salona yaydı o güzel baygın kokusunu.. Ve vazonun yanından sarkıttım bahar rengi yeni küpelerimi..Yani sadece küpe halkasına geçiriverdiğim boncuklarımı..Bu yalancı bahar kandırıverdi işte hepimizi, yoldan çıkarıverdi..

Herkese buralardan sevgiler, güneşli güzel günler..




24 Aralık 2014 Çarşamba

Haftanın Ortası


Çalıştığım zamanlarda hafta ortası, "of daha kaç gün kaldı hafta sonuna" idi benim için. Hafta sonuna kadar yetişmesi gereken proje adımlarının sıklaştığı gündü, yeni bir karar veya haberle başlanılan bir hafta ise, fırtınanın azaldığı ama hala tam dinmediği, yeni hafta başlamadan da bitmeyecek göründüğü gündü..pek de iç açıcı değildi yani, karışıktı, kalabalıktı, hızlıydı, telaşlıydı..



Şimdi ise, "hazır ortalık boşken ve sakinken dolaşalım biraz" günü..


"Hafta sonu çok yemişiz, biraz dikkat edelim" demeye başladığımız ama 2-3 gün sonra yine çok yiyeceğimizi bildiğimiz zamanlar..


Kedilerin sularının, mamalarının azalmaya başladığı, ama ne mutlu ki, kimsenin de onları unutmadığı günler..


Bugün de yine bir hafta ortasına yakışır şekilde sokaklardaydık sabahtan..Sakin bir kafede Türk kahvesi ile başladık güne.. Eski günlere inat sade, huzurlu, yavaş ve tadını çıkararak her bir anın..

Günün devamını da yine takılarla geçireceğim..Hep söylüyorum, ev hayatının sizi eşofman, salaş kazak/tayt sarmalına sokmasına izin vermemelisiniz. Hem zaten vakit de varken artık, neden giyinip, kendi elimizden çıkan takılarımızı kuşanıp gezmeyelim ki..Bir zincir, bir metre kurdele yetmez mi süslenmek için bazen de..  

İstanbul'da bir hafta ortasında, herkese iyi haftalar..

23 Aralık 2014 Salı

Acıkanlar İçin


Hava güneşli, ama güneşe aldanmamak lazım, soğuk ısırıyor insanı..Biraz yürüyüş yapıp, markete uğrayıp, hemen kaçıyoruz eve..Daha çok Sezen Aksu dinleyerek, sıcak bir şeyler içerek ve okuyarak geçiyor bu aralar günlerimiz..Ama acıkıyoruz, nasıl bir şeyse insanoğlu, her şey duruyor, unutuluyor ama mide asla.. 

Böyle miskin günlerde ekmek yapmak da en sevdiğim işlerden..Arada gidip yoğurup, sonra kendi halinde mayalanmaya bırakırken o bekleme zamanları ayrı bir zevk, ama fırında pişerken eve yayılan o koku yok mu? Evde olmak demek o koku..Sağlık demek, iyilik demek, güzellik demek..Fırından alınan hiç bir taze ekmek o evde pişen ekmeğin yerini tutmuyor, tutamıyor.


Her ekmek tarifi benzer tabii bir birine, benim bu sefer pişirdiğim sandviç ekmeğinin tarifi ise şöyle:

½ kahve fincanı Su   
1 çay bardağı Yoğurt   
65 gr.Margarin   
4 su bardağı+5 çorba kaşığı Un
1 tatlı kaşığı Tuz       
1 çay kaşığı Toz şeker   
2,5 çorba kaşığı Bal
4 çay kaşığı Maya     
1 Yumurta                     
Susam, çörek otu, keten tohumu, haşhaş, vs.

Derin bir kapta maya, şeker ve ılık su karıştırılıp oda sıcaklığında 10 dak.bekletilir. Başka bir kapta yoğurt, bal, erimiş margarin, yumurta, tuz ve 5 çorba kaşığı un karıştırılır. İçine mayalı karışım ve kalan un eklenerek yoğurulur. Hamur yağlanmış bir kaba alınıp, üzeri streç filmle kapatılarak oda sıcaklığında 1,5 saat bekletilir. Yuvarlak bir fırın kabı yağlanır. Hamurdan limon büyüklüğünde parçalar koparılarak yuvarlanır ve birbirine değecek şekilde fırın kabına yerleştirilir. Kabın üzeri streç filmle kapatılarak oda sıcaklığında 40 dak.bekletilir. Hamurların üzerine biraz su sürülüp, susam, çörek otu vs. serpilerek 180 C fırında 20 dak.pişirilir. Fırından çıktığında üzerine biraz su serpilir.

Afiyet Olsun.



Ben bu tazecik ekmekleri kendi yaptığım reçellerle yemeye bayılıyorum. Hele kuru kayısıları bir gece suda bekletip, ertesi sabah iyice tombullaşmış o kayısılardan pişirdiğim reçeller, sulu ve şişkin kayısı parçaları ile reçelden çok tatlıya benziyorlar. 



Ama en keyifli hali, sevgilinizle açık havada biraz üşüyerek, biraz yorularak ama bolca gülerek yapacağınız bir yürüyüş sonrasında sıcak bir çayın yanında..Reçel, bal, kaymak bahane, sevgi olsun yanında bir tutam, yeter..


22 Aralık 2014 Pazartesi

Sakin, Titiz, Uslu ve KIsa


Bu yastıkları Susanna'nın 2010 Ekim sayısından işledim. Neredeyse bir yıl olacak, hızlıca işledim ama, yastık haline gelmesi için epey demlenmeleri gerekti :))  





 

Ne zaman aklımdaki kitapları almak için kitapçıya girsem, kendimi ne kadar frenlemeye çalışsam da başaramıyorum, bir kaç da kanaviçe dergisi ile çıkıyorum..Böylece netten bulup "bir gün mutlaka" sırasına koyduğum şemaların arasına bir de dergilerdekiler ekleniyor. Liste uzayıp gidiyor yaşanacak günler azalıp dururken...Var mıdır ki bir yolu aynı anda her şeyi yapıp, tüm listeleri tamamlayıp öyle yaşlanmanın?


21 Aralık 2014 Pazar

Asker Yeşili


Yeşili severim..Moda oldu bahanesiyle evdeki yeşilleri giyinip kuşanırken, moda olmadığı zamanlarda da sevdiğim için giyerim yeşilleri..


Şimdi, hiç bir yılı zaten savaşsız geçmeyen dünyamızda bir defa daha militer kıyafetlerin oda olmasını fırsat bilip, bulduğum en yeşil ve ucuz t-shirtlerden birini ütüyle yapışan askeri armalarla süsledim..Armalar t-shirtten daha pahalı, fotoğraflamak ise armaları yapıştırmaktan daha uzun sürüyor..Daha ne olsun..

Kışın hırka içlerini süsleyecek ama yaz gelir gelmez tüm armalarım fora...O kadar uğraştık, o kadar para harcadık, olsun artık o kadar, değil mi? :))


20 Aralık 2014 Cumartesi

Sıcacık Bir Hafta Sonu


Havalar soğudu..Hafta sonları güneşli de olsa, o kalabalıklara karışmak yerine sıcacık evimizde kalmayı tercih ediyoruz. Kısa yürüyüşlerimiz dışında tabii..Kalabalıkların o telaşını camın önünde seyretmek her şeyden daha keyifli hafta sonları..

Gün boyu kaloriferin yanında, sıcak çaylarla, kahvelerle yanında da şöyle muzlu, kıtır kıtır cevizli, tatlı kremalı bir cupcake ile..Bizim hafta sonu keyfimiz de bu.. Tarifini de vereyeim bu şık cupcake'lerimin denemek ve bu lezzeti yaşamak isteyenler için..
 

3 Muz     
1 su bardağı Toz Şeker    
2 Yumurta     
1 çay bardağı Sıvıyağ     
1 çay bardağı Süt     
1 pk.Kabartma Tpzu     
1 pk.Vanilya     
1 çay kaşığı Karbonat     
2 su bardağı Un     
1 avuç Ceviz
Sade Frosting İçin: 
250 gr.Pudra Şekeri     
80 gr.Margarin     
25 gr. Süt      

Kek malzemesi ve küçük küçük doğranmış muz çırpılır. Kek kalıplarına doldurularak 175 C fırında 20 dak. Pişirilir. Kekler fırından alınıp soğumaya bırakılır. Üstü için bir kapta oda sıcaklığındaki margarin pudra şekeri ve sütle çırpılarak krema haline getirilir. Soğuyan keklerin üzerine sürülür. Kekler cevizle süslenerek servis yapılır.


Afiyet olsun..Daha önce denemediyseniz bir hafta sonunu da böyle sıcacık evinizde kaloriferin yanında sıcak içecekler ve keklerle geçirin, müptelası olacaksınız bu sıcacık hafta sonu keyfinin..

19 Aralık 2014 Cuma

Ya Bugün Sonsa?


Sözlüğümde yoktur benim "sonra"lar, "bir ara"lar, "bakarız"lar.. Böyle söyleyip ertelediğim bir şey varsa bilin ki, hiç bir zaman yapmayacağım onu, hayata dair bulmuyorum demektir ertelediklerimi..Ben hep "ya bugün son gün ise" diye yaşarım günlerimi..

Canınızın canı pasta mı çekti? Tam da zamanı işte şu an kalkıp hemen yapmak için, çünkü ya bugün sonsa? Gardıroptaki en güzel ceketi giymenin tam da sırası işte köşedeki gazete bayisine koşuverirken bu sabah..Televizyon karşısında peynir ekmek atıştırırken ne güzel olur o yaldızlı incecik porselenden misafir tabakları..Okunacak kitaplar yığınına bi yerlerden başlamalı ki bitirmeli insan, ne kadar zamanımız kaldığını bilmiyoruz ki..Seyredilecek tüm filmler, iştahla hemen bir bir izlenip silinmeli listelerden..Aranacak uzak yaşlı akrabalar, bir sonraki cenazede karşılaşmayı beklemeden ve onlarınkine de çok az kalmadan aranmalı bu akşam sırayla..Misafir havlularının zamanı tam da bu akşam, misafir çarşafları bu gece kullanıma açılmalı..Dolaplarda bekleyen, hem de sizi değil başkalarını bekleyen her şey ortaya saçılmalı bu akşam ve hepsinin ışıltısının, yeniliğinin, parlaklığının, yumuşaklığının, harika kokularının tadına varılmalı bu akşam, her şeyin sonuymuş gibi..

Etrafımızdakilere hemen şimdi onları neden ve ne kadar çok sevdiğimizi söylemeliyiz..Bu akşam uykuya dalmadan önce, onların varlığını hissederek ve belki de ilk defa onlardan başka hiç bir şeyi aklımızdan geçirmeden sıkıca sarılmalıyız ve uykuya dalmadan önce son düşündüğümüz bu sevgi olmalı burnumuzda onların kokularıyla uykuya dalmalıyız..Yarın bu saatlerde ne halde olacağımızı kim bilebilir ki? Yarın sabahı göreceğimizi? Yarım kalan sözlerimizi tamamlamaya, içimizde büyüttüğümüzün yarısından bile azını gösterebildiklerimize yarın sarılabileceğimizi kim garanti edebilir? 

Ya bugün sonsa her şey için? Kim ve ne telafi edebilir beklerken ve bekletirken kaçırdıklarımızı? 

18 Aralık 2014 Perşembe

Boyunluk


Siyah kabanıma uygun olsun diye bir kaç günde örüverdim bu moher boyunluğu..36 ilmekle başladım, 3 ters, 3 düz..Yaklaşık 140 cm. olunca kapattım ve iki ucunu birleştiriverdim..

10-15 minik cam boncuk diktim iplikleri görünmeyecek şekilde, şöyle serpiştiriverdim anlayacağınız. Minik minik ışıldasınlar istedim atkı üstüne düşmüş kar tanelerinin erirken göze çarpan o ışıltıları gibi...

Hızlı ve şık, daha ne olsun?  


17 Aralık 2014 Çarşamba

Siyaha Dönüş


Bugün kapalıydı hava, hatta ara ara yağmurlu..Yine dışarılardaydık, evin dışında ama daha kapalı, korunaklı yerlerde..Kapalı bir havada Hıdiv Kasrı..Bahçedeki sandalyeler ne kadar soğuksa, hüzünlüyse, duvarlarında klasik Türk müziği nağmeleri yankılanan kahvaltı salonu o kadar sıcak ve neşeli.. İşte, beyaz da hüznün rengi oluyor eğer boşsa, yalnızsa, ilgisiz kalmışsa..

Ben bu aralar takı yaparken genellikle siyahı tercih ediyorum. Hüzün çağrıştırmıyor bana siyah, biraz çayın demi gibi yaşanmışlık hissettiriyor, her şeye uyum sağlamayı hatırlatıyor, duruluğu, sadeliği, sessizliği ifade ediyor..Elimden çıkanlar bu aralar daha çok siyahlar ama hepsinin ayrı bir hikayesi var, hepsinin ayrı bir ruhu..Bu yıl rengim siyah galiba..Ama en neşelisinden, en umut vereninden, en parlağından, en dinamiğinden..Durmak, sıkılmak, boşvermek yok..Siyahın bile en hızlısından..


Bu gömlek yakası nasıl hüzün verir ki insana? Sizin de içinizi neşeyle kıpır kıpır kıpırdatmıyor mu dantelin o kıvrımları?


Eski bir kemerin parçaları deri ile buluşup bileklik oluverdiler..


Zincirler ve taşlar..Birlikte ördüm hepsini..


Kat kat deri ipler, çeşit çeşit gümüş boncuklarla..Deri ceketlerin içine iyi gidecek..


Son bir kaç yıldır sarı zincirler beyazlarla içiçe..Metal tokalı kemerleri kolyeye uydurma derdine de son..


Metal denilince, kalp olmadan da olmuyor..


Bir kaç figür bir zincire dizildiler mi, neşeli bir bileklik oluveriyor..


Sadece halkalar, modern bir görüntü oluşturmuyorlar mı? Anahtarlık halkaları bunlar, aklınızda bulunsun elinize geçerse, boşa harcamayın...


Artan zincirlerden yeni bir tane daha..Şık oldu, albenili oldu..Artmış gibi değil, olmasa eksik olurmuş gibi oldu..

Güzel bir mekanda huzurla, neşeyle başlayan günün sonuna şıkır şıkır kolyelerle bezeli bu post iyi oldu...


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...