31 Ekim 2011 Pazartesi

Antreye Devam


Ne yaptım, ne ettim, kaldığım yerden devam edeyim anlatmaya. Bu da portmantonun içindeki koku kesesi. Gratis'ten aldım, içindeki taşlar kokulu, bir de kadın ayakkabısı var sanıyorum lüle taşından.

Bu yeni değil, ama öyle seviyorum ki bu halıyı, hatırını kırmak istemedim. Çin Halısı mı ne diyorlardı buna ben aldığımda. Açık renk olmasına rağmen temizliği inanılmaz kolay. 


Yerdekinin hatırı kalmasın, ama tam tepesinde sallananın da hatırı var, değil mi?


Bu benim kuşlu panom, hatırlarsınız. Üzerindeki puantiyelerin renklerine uygun kulpları hızlı yapıştırıcı ile yapıştırıp, dolabın içine astık. Şemsiyelik, şapkalık falan olarak kullanmak üzere.


Bu kelebekli çerçeveler sarı yaldızlıydı ben Koçtaş'tan aldığımda. Bir süre de öyle kullanmıştım zaten. Sonraaa, aldım elime beyaz boyayı, önce boyadım, sonra zımparaladım. Sarı beyaz bir şeyler oldular ve şimdi bu haliyle beyaz dolaplarıma çok güzel uydular.



Bunlar da yine çok sevdiğim melekler ve nazar boncukları ile birer duvar süsü. Biri salon girişini biri de hobi odamın girişini süslüyor, hatta koruyor da diyebiliriz şu nazar olayını daha da abartıp :)

Tuzlu Daireler


3 su bardağı Un   
60 gr.Margarin    
Tuz    
1 çay kaşığı Karbonat  
3 çorba kaşığı Yoğurt  
2 Yumurta  
Susam

Un ile ufak doğranmış margarin yoğurulur. Tuz, karbonat, yoğurt ve 1 yumurta eklenir. Salyangoz gibi sarılıp üzerine yumurta sürülür ve susamla süslenip fırında 15-20 dakika pişirilir.

Afiyet olsun.

29 Ekim 2011 Cumartesi

Pekii, Neler Yaptım Bu Kadar Zaman?

Ne zamandır, boya diyorum, dekorasyon diyorum, yenilemelerden bahsediyorum ya, neler yaptım anlatayım artık uzuun uzuun.


Antreden başlamak lazım değil mi, ee adı üstünde, "enter". Burada, ıvır zıvır malzemenin bulunduğu dolaba kendinden mavi yeşil desenleri olan plastik örtülerden alıp, raflarına serdim. Ayakkabı cilalı kullan at bezleri de (otel odalarından toplama, bir yerlerde satılıyor mu sahiden bu faydalı şeyler?) aynı plastik örtüyle kapladığım bit kavanoza doldurdum.


Bu dolaba bu minik sepetlerden aldım, içleri öyle çok şey aldı ki, neredeyse tüm dağınıklığı bunlar topladı.


Bu da elbise fırçalarımdan biri, Marmaris'ten almıştım.


Bu da başka bir elbise fırçam, şeklinden anlayacağınız gibi Hollanda'dan almıştım. Bu şekildeki seramik bir obje ve içine uygun bir fırça ile çoook daha güzeli yapılabilir tabii.

Tchibo'dan aldığım atkı/fular askılarından biri. Özellikle atkılar için çok kullanışlı olacağını tahmin ediyorum ve belki bencillik yapacağım ama, sırf bu cicimi bolca kullanabilmek için (ve dolapta yıllar içinde birikip utanmasa yüzleri bulacak atkı-bereleri artık sonunda kullanabilmek için) kış gibi bir kış bekliyorum. 


Bu miniş de, belki hepinizde vardır artık bir tane, alışveriş çantası, katlıyken bu çilek görünüşüne bayıldım, portmantoya asıverdim süs niyetine.

Patatesli Pay

3 Yumurta                      
1 su bardağı Sıvı yağ      
1 su bardağı Yoğurt    
1 tatlı kaşığı Tuz    
1 çay kaşığı Pul biber      
1 su bardağı Maydanoz  
3 Patates                     
2 su bardağı Un
1 paket Kabartma Tozu  
1 çay kaşığı Karabiber    
Susam

3 yumurta çırpılır. İçine sıvı yağ, yoğurt, tuz, pul biber, karabiber ve ince kıyılmış maydanoz eklenerek çırpmaya devam edilir. Patatesler soyulup, küçük küpler halinde doğranır. Karışıma patatesler, un ve kabartma tozu ilave edilerek karıştırılır. Yağlanmış bir kalıba dökülerek üzerine susam serpilir. 160 C fırında 50 dakika pişirilir.

Afiyet Olsuunn :)

28 Ekim 2011 Cuma

İki Renkli Kurabiye

Şimdi artık evi yerleştirdiğime göre, havalar da soğumaya başlayıp daha çok yemek yemek isteyeceğimize göre, bir de artık kış geldi, eşle dostla evlerde daha çok vakit geçireceğimize göre, yiyecek bir şeyler de paylaşmak istiyorum bundan böyle sizlerle.

Aslında benim hayalim, belki de bundan bir 10 yıl sonra, şehirden uzakta bir yerlerde, 4-5 masalı, sadece çay, kahve ve yanına bir şeyler veren küçücük bir cafe. Belli mi olur, belki burada paylaştıklarımdan oluşur menüsü de. 

İsterseniz, cafemi açınca gelip orada tadabilirsiniz bu tarifleri, o kadar beklemek istemezseniz de buyurun burada. Hiç birinden pişman olmayacaksınız, hepsinin çok kolay, tam kıvamında ve hata yapmanıza imkan vermeyen tarifler olduğunu göreceksiniz. Ben neredeyse her gün yeni bir yemek tarifi deneyen bir meraklı olarak, aksinin ne kadar hayal kırıklığı yarattığını, insanı kızdırdığını falan biliyorum, o yüzden en çok dikkat edeceğim konu bu olacak.

Haydi bakalım, bu ilk tarifimle bir defa daha merhaba herkese, yemek seven, yapan ve yiyen herkese afiyetlerle:

İki Renkli Kurabiye:

125 gr.Margarin    
1 su bardağı Pudra Şekeri    
1 Yumurta    
1 paket Vanilya  
2,5 su bardağı Un
1 paket Kabartma Tozu                                       
1 çorba kaşığı Kakao   

Küçük küçük kesilmiş margarin pudra şekeri ile ezilir. Üzerine yumurta, vanilya, un ve kabartma tozu eklenerek hamur yapılır. Hamur ikiye ayırılır. Yarısına kakao karıştırılarak tekrar yoğurulur. Her iki hamur da açılarak üst üste konur. Tekrar açılarak rulo yapılır ve buzlukta 20 dakika bekletilir. İnce ince dilimlenerek 175 C fırında 25 dakika pişirilir.    

Sonra da, soğuyunca, eğer hepsi yenmez de artan olursa, böyle fotoğraftaki gibi teneke bir kurabiye kutusuna doldurulup, saklanır, saklanır derken muhafaza edilir anlamında değil, evdekiler bulup bitirmesinler diye :)

27 Ekim 2011 Perşembe

Melekler de Yenilendi


İşte her şeyi beyazlatma çalışmalarıma melekli abajurumu da dahil ettim, onu da alıp İstanbul'a getirdim.


Ve boyadım.


Önce beyaza, sonra kirli beyaza boyadım.



Sonra kabartılı yerlerini, özellikle de güllerini altın yaldız boyaya batırılmış fırça darbeleri ile belirginleştirdim.


Salonda televizyonun arkasında kullandığımız duvar kağıdından artan bir parça ile de abajurumun kalpağını tekrar kapladım. Çok kolay, abajura göre duvar kağıdını kesiyorsunuz, benimki gibi deseni olan bir kağıtsa, desenini görünecek şekilde ortalıyorsunuz tabii. Duvar kağıdı yapıştırıcısını biraz suyla jöle gibi yapıp, kalpağa dürüp, üzerine kağıdı yapıştırarak, hem iyice yapışmasını sağlamak hem de arada top top yapıştırıcılar kalmasını önlemek için bir bezle bastırarak siler gibi yaparak kağıdı yapıştırıyorsunuz. 
Bu boncuklar da kurdeleye dikili olan o hazır boncuk bordürlerden. Eski abajurdakini söktüm, kağıdı yapıştırdıktan sonra önce bu kurdeleyi, üzerine de kahverengi olan bordürü silikonla yapıştırdım.

Salonda, duvar kağıdı olmayan bir duvarın önünde, çaprazındaki duvar kağıdı kaplı duvara göz kırpıyor. 

25 Ekim 2011 Salı

Yine Yine

gözyaşı

Her darbede yıkılıyoruz, silkinip, hayat devam etmeli diyor, yaşıyoruz, bir şeyler yapıp paylaşıyoruz, bir sonraki darbeye kadar. Sarsılıyoruz, yerimizden kalkıyoruz şöyle bir, yıkılmayalım diye tutunuyoruz birbirimize, ayakta duruyoruz.
Ama bu kadar sık aralıklarla oldu mu, insan bir an düşeceğinden, ve bu sefer bir daha asla ayağa kalkamayacağından korkuyor.

Sabır diliyorum hepimiz için, ölenlere rahmet diliyorum, hepimizin başı sağ olsun. Yine sarsıldık, yine birbirimize dayanıp ayağa kalkma zamanı ve hayata devam etmenin. Gidenlere üzülürken, yanımızdakilere şöyle bir bakıp, onlar hala yanımızdalar, diye sevinecek kadar bencil bir şey yaşamak belki de. Ama olsun, kalanlar için, belki de zamansız gidenler için yaşamaya devam etmeli en çok da. Sıramız gelene kadar....

23 Ekim 2011 Pazar

Bu Sefer de Bayram Şekerliğimi Yeniledim

Elime geçeni beyaza, kreme boyadığım bu dönemde hadi dedim, bayram şekerliğimi de İstanbul'a getireyim de, onu da boyayayım bakalım, dedim.


Yine Butter Cream ile boyadım, ortasına güllü, melekli yuvarlak bir resim yapıştırdım, dört köşesine bir peçeteden kestiğim pembe gülleri yapıştırdım. Ortadaki resmin kenarına da bir kaç tane bu güllerden ekledim. 






Hem kenarlardaki güllerin üzerine hem de orta kısmı çevreleyen çizgiye biraz uçuk pembe boya ile dokundum, kremsi pembemsi genel bir havası olsun istedim çünkü.


Şekerliğimin dış kenarına ise önce çatlatma verniği sürüp, sonra kreme boyadım ki, alttan eski sarı yaldızları çatlakların arasından görünsün, biraz hareket gelsin dış kısmına da, diye.

 

Bilmiyorum söylememe gerek var mı ama, tabii, tüm boyamalar, yapıştırmalar bitince de biraz zımpara darbeleri ile eskittim tabağımı. Şekerlik diye yola çıktım ama, şimdi aklımdan geçen aktara gidip biraz kurutulmuş tomurcuk pembe gül alıp, pembe güllü bu kasemin içini pembe güllerle doldurmak ve gül kokusunu salonuma taşımak.

22 Ekim 2011 Cumartesi

Yenilemeler ve Yine Kalemlik


Ee, şimdi biliyorsunuz kalemliğe filan ihtiyacım oluyor. Her şey için de yeni malzeme mi alacağım, az kullanılanları yenilemek en iyisi. Ben de daha önce taraklık olarak yaptığım kalemliği bozdum, böyle yaptım.



Maviye boyadığım kalemliğin üzerine dekupaj kağıdından kestiğim parçaları yapıştırdım. Bazı yerlerine sedefli boncuk boya ile minik mini,k noktalar ekledim, kuruyunca parıl parıl parladı o yerler. Özellikle ilk fotoğrafta görünen yusufçuk'un kanatlarına yaptığım benekler süper oldu, yusufçuk deseni kullanarak bir şeyler yapacak arkadaşların aklında bulunsun.

Kenarlarına da beyaz sutaşı yapıştırdım bu sefer, dekupaj kağıdımın desenlerine daha uygun oldu.

Böylece mavi beyaz odamın bir parçası daha tamam, bir de masa ayarlasam, üzerine yerleştireceğim hemen kalemliğimi.

21 Ekim 2011 Cuma

Yenilemeler


Şimdi salonla oynuyorum ya, elime geçeni daha açık renge boyuyorum, ağartıyorum, eskitiyorum. Bu çalışmalardan nasibini bu mumluk da aldı.


Aslında koyu kahverengiydi, Çanakkale'den almıştım. Oraları bilenler hemen tanıyacaklardır.

Butter Cream boyamla boyadım, eskittim. Pek bir ferahladı, deniz kokulu, sakız tadında bir şey oldu.


Tek sorun, şimdi salonda koyacak doğru yeri henüz belirleyememiş olmam. Ama yakındır, o bulur kendisine uygun yeri yakında, bekliyorum, demliyorum şimdi.

20 Ekim 2011 Perşembe

Kanaviçe Süslemeli Kalemlik


Ayıcıkları sevdiğimi de biliyorsunuz artık, hobi odası hazırlıklarımı da. E zaten kanaviçe aşkımı sağır sultan bile duydu. İşte hepsi bir araya geldiğinde bu kalemlik çıktı ortaya.

Üzerinde iki ayıcık kız var, bu da diğeri işte. Parfüm kutusunu boyayıp etaminimi üzerine yapıştırdım, kenarlarını da desenli bordürle süsledim.


Yapmak isteyenler için kızlarımın yakından fotoğrafları bunlar da. 


Özellikle kız çocuğu olanlara şiddetle tavsiye ederim, pembe beyaz yapıverin birer tane.

19 Ekim 2011 Çarşamba

Şişe Elbiseleri




Şişe elbiselerini seviyorum, görünce almadan duramıyorum. Mesela bu garson yeleğini Belçika'dan aldım getirdim.


Bu hizmetçi elbisesi Pabetland.


Bu mutfak önlükleri Tchibo.

Bunlar da benimkiler. Televizyonda Yenimahalle Halk Eğitim'den öğretmenler yapmışlardı, o zamandan beri aklımdaydı. Sonunda elimdeki krem rengi keçelerden bir hanım bir bey de ben yaptım. 


Hanımın önlüğü iki yanından kurdelelerle bağlanıyor.Ön taraftaki etek ucunu tığ işi dantellerle süsledim. Danteller annemin genç kızlığından kalma.


Önlüğün yakasında da önündeki cebinde de hazır çiçekler kullandım.


Arkasında da çiçek şeklinde 2 düğmesi var, e nasıl giyecek kadıncağız önlüğünü? :)


Bu da beyin yeleği. Bu arkadan bağlanıyor. Dantelleri yok tabii ama, köstekli bir saati ve papyonu var.


Hanımda olduğu gibi beyin de yakasında aynı çiçekten var (çiçek şeklinde bir düğme aslında bu). Aynı yerde çalışıyorlar ya, işletmenin yaka kartı o :) 
 
Televizyonda anlatan öğretmenlerimize, adlarını hatırlamasam da, buradan teşekkür edip, sevgiler yolluyorum. 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...