Fırtınalı bir günü ardımızda bıraktığımıza ve Pazar günü beklenen yağmurlara kadar rahat olduğumuza göre, bugünü dışarıda geçirmek lazım dedik sabah sabah. Güneşi görür görmez eşim kendini öbür sevgilisinin yanına attı, arabacığını parlatmakla, okşamakla geçirdi sabahı, ama serin ama güneşli bir sonbahar başlangıcının en güzel aktivitesi bence, tam da sonbahar-kış kıyafetlerini ortaya çıkarma zamanında vitrinlere göz atmak, eldeki kıyafetlerle yapılabilecek kombinleri tespit etmek, koleksiyona eklenecek gerekli parçaları belirlemek, vedalaşılacak parçalara karar vermek.
Ama öncesinde hafta içi oldukça boş olan alışveriş merkezlerinden birinde güzel bir yemek, hatta biraz da hareketli dinozorları seyrederek eğlenmesi bonusu..Şu İstanbul'da ne zaman ne ile karşılaşacağınız hiç belli olmuyor özellikle de sonbaharda..Şehir koskoca bir lunaparka benziyor..
Sonbahar bu kadar kendini hissettirmeye başlamışken, Şile bezi püfür püfür tunikler yerlerini gömleklere bırakmalı, peştamallar, banyo raflarını süslemek için yerleşip, bambu havlulara bırakmalı sahneyi..
Yaz benim için pamukluysa, kış yün..O yüzden bu tür dokumaları da yaza yakıştırıyorum ben, kış için, gördüğümde bile içimi ısıtan bir şeyler istiyorum elimin altında..
Ama tabii dönüşte yapamadım gardırop, raf vs. değişikliklerini bugün..Aklımda uçuşan fikirlerle döndüğümden, her yılbaşını değil, her sonbaharı yeni bir başlangıç gibi hissetmem sebebi ile tam olarak şarj olmak üzere olan pilimi hemen boşaltmaya hazır olmadığımı hissettiğimden durdum..Bekledim, bekleyeceğim bir kaç gün daha belki..Ama hafta sonuna, gardıroptaki değişikliklerim başlamış olacak, raflarımdakiler de yer değiştirmiş ve bayrama "yeni yılın yeni ben'i" olarak girmiş olacağım, kesin..
"Yeni sezonun yeni renklerini gördüm" diye, "bir kaç değişik fikir aklımda kaldı" diye yeni bir ben yaratamaz mıyım kendimden? 40'tan sonra ne yapsam olmaz mı dersiniz? Yoksa Anka kuşu gibi her bahar, hatta sonbahar, küllerinden yeniden doğabilir mi insan? Hadi doğmak çok radikal oldu diyelim, değişmenin, gelişmenin, dönüşmenin bir maksimum yaşı var mı ki? Dinozorlar değişmedikleri için mi yokoldular değiştikleri için mi yoksa?
Yün ipliklerin tezgahlarda masala dönüştüğüne şahit olmuş sevgili Moon, sen söyle, masala dönüşemez mi insan da bu yaştan sonra? Pasta yapmayı orkestra yönetmeye benzeten sevgili Sebuş, sen söyle, hangi malzemeden ne kadar koyacağını bilirse, adam edebilir mi insan kendini de?
Sizler söyleyin dostlar, bu sonbahar yeniden yaratabilecek miyiz hepimiz kendimizi?