Şimdi sen, altındaki son model pahalı arabaya güvenip kırmızı ışıkta geçiyorsun ya, araba alamayacak kadar fakir olduklarını düşünerek öfkelendiğin yayalara söverek ve camdan sigaranı fırlatarak, işte üzgünüm ama o araba sana bu hakkı vermez..Hatta kendi sığlığını saklayabilmek adına hep daha yüksek arabalar, hep egondan daha büyük arabalar peşinde koşsan da, biz “direksiyonun ardında kaybolan sen”i her görüşümüzde yine de tanıyoruz, saklanamıyorsun işte gerçeklerden..
O elindeki derisi
kullanılan hayvandan kat be kat daha pahalı çanta, seni o kadarlık adam yapar
sanıyorsun, ama öyle olmuyor o işler..Üzerindeki çulu çaputu tek satın aldığın
yer olduğuyla övündüğün o pahalı markalardan aldıklarını daha ilk giydiğin anda
dahi, aynada gördüğün öncekinden daha da değersiz biri..
Sıkça, daha da pahalısının
satıldığını her fark ettiğinde değiştirdiğin eşyaların dekorasyon, daha yenisi
çıktıkça eve doldurduğun, elinde, cebinde, çantanda, gittikçe küçülen, incelen,
daha da akıllanan ama şen kahkahalarla “hiç kullanamadığını” anlattığın o ıvır
zıvır teknoloji olmuyor sen böyle yapınca, görgüsüzlük deniyor buna bizim
buralarda..
Gittiğin ama her
seferinde övünerek “hiçbir yerini görmeden döndüğünü” anlattığın seyahatler, en
çok yıldızı olan, en çok her şeyi dahil otellerde “neredeyse bütün günü odada uyuyarak
geçirdiğini” anlattığın tatiller, kibirden ağzından salyalar akarak
büyüklüğünden -sözde- şikayetçi olduğun büyük, birkaç senede bir daha da büyük
evler, yıllardır gitmemekle hava attığın yazlıkların, para ödeyip gitmediğin
spor salonları, hiç yüzmediğin havuzlar, sürekli anlattığın aldıkların,
alacakların, yine alacakların…Herkes “kazandı” desin diye insanlığını
kaybedişlerin, “oldu” desin diye, “zengin” desin diye acınası çırpınışların..
Yok, öyle olmuyor o işler..Aldığın
kadar değil, verdiğin kadarsın bu hayatta..Verdiğin emek kadar yükselirsin
insanların arasında, gösterdiğin güleryüzle değerlisin..İhtiyacı olanla
paylaştıkça, israf etmedikçe, malı-mülkü kendinin ve başkalarının hayatını
güzelleştirmek için kullandıkça büyüksün..Her sohbette harcadığın paraları,
aldığın eşyaları, alım-satım karlarını, ne zeki olduğunu, ne çok para
kazandığını anlattıkça değil, alınıp satılamayan şeyleri konuştukça konuşulmaya
değer bir insansın..Sevilmek için gerek yok bu kadar rezilliğe, sevginin fiyatı
yok ki..Sustukça biz senin karşında, hasetten tutulduğu için sustuğumuzu
zannederken sen, biz senin yerinde olmak için can atmıyoruz, o komik haline
gülmemek için dilimizi ısırışımızdandır sessizliğimiz…
Ah be Elifim....
YanıtlaSilİçindeki yazar geri donmus Elifcim, çok özlemişim yazılarını, yine hariks yazmışsın, hepsine ayrı ayrı katılıyorum, özellikle şu beş yildizli otellerin içine girip kendini hapsedip hicbir yer hiçbir eser gormeden dönerek harika bir tatil yaptim yedim içtim yattım diyenlere ben de çok gülüyorum, gitmesinler demiyoruz tabi ama bir Sideye de gidip bir kusadssina gidip onca guzelim eseri görmeden hatta merak etmeden donenlere söylüyorum ben, yazık onlara değil mi Elifcim can bogazdan gelir ve çoğu zaman boğazdan gider:))
YanıtlaSilBir çok şey bir araya gelip, çok hiddetlendirmiş seni ama mümkün olduğunca boş vermeye çalışmak en iyisi çünkü yazsan da, söylesen de gene sen gibiler anlayıp, tartıp, düşünüyor, onlar ne yazık ki aynı nakarat, aynı aynı... :))
YanıtlaSilelif
YanıtlaSilağzına sağlık,eline sağlık,gönlüne sağlık
sevgiler
AGZINA GÖNLÜNÜ SAĞLIK:)) nE GÜZEL DE YAZMIŞSIN,GÖRMEMİŞLİĞİ VE CEHALETİ
YanıtlaSilalınıp satılamayan şeyleri konuştukça konuşulmaya değer bir insansın..
YanıtlaSilbu sözü çok sevdim
cehalet ve eğitimsizlik, sonradan görmelik, param kadar konuşurumculuk, mış gibi hayatlar, pahalı olan herşeyin zevkli, küçük mutlulukların hasır altı edildiği bir insanlık:(
YanıtlaSilnereye gidiyoruz bilmiyoruz, nerden geldiğimizi bilmediğimiz için:(
Genel toplum özetimiz işte.