Olsa da anlatsa, astıklarımla anlattıklarımı, çakılan her çiviyle aslında cümlelerime noktalar koyduğumu..
İki melek hobi odama davet ediyorlar neşeyle evime her gireni...İlk evlendiğim yıllarda almıştım, daha o yıllardan kaptırmışım gönlümü...
Mutfak demek, su değil, yemek değil, sıcak bir kahvedir, turtadır, pastadır, kurabiyedir benim için...Bu, duvardan seslenen çerçeve öyle söylüyor, mutfağa girip su içerken bu sese kulak verin, tutmayın beni, size kurabiye yapmama, pastalar yapmama izin verin sadece...
Kapıdan girince hemen gördüklerinizden kelebeklerimiz. Naiftir kelebekler, kırılgandır, çoğunluğu tırtıl olarak, çalışmaktan sürünerek geçirilmiş bir ömrün en renkli, en güzel sonudur. Ne anlatayım başka, bizi anlatıyorlar işte kapıdan içeriye başını her uzatana...
Girdiğiniz evlerde duvardaki çiçeğe, nazar boncuğuna, testiye, kaşığa, her ne varsa asılı, iyi bakın, duvarların dili vardır belki de...Belki de o "tanıdık"larınızı, yani tanıdığınızı sandıklarınızı ilk defa duvardaki boş bir çivi deliğinden tanıyacaksınız kulak vermesini bilirseniz...
interesting :)
YanıtlaSilhttp://www.manmedya.com/
Bir akrabam eğer evde yemek kokusu varsa o evde sıcaklık vardır derdi.Duvarların dili olduğuna bende inanırım,onlar bizi yansıtır bakmasını,duymasını bilmek gerek.
YanıtlaSilBeyaz çerçevelere bayıldım çok güzel olmuş Elif'ciğim.Ellerine sağlık.
Sevgilerimle..