İnsanoğlu kuş misali...Kanatlarını çırptıkça farklı yerlerde..Böyle kuşlar gibi gökyüzünde kaybolarak geçti meslek hayatımın neredeyse yarısı...Gidilen şehirlerde otel odalarında geçen aylarda, artık turist değil, oralı olur insan, esnafla selamlaşmaya başlar, ören yerlerinden çok sokak aralarını tanımaya başlar...Lüks restoranlardan mahalle aralarındaki esnaf lokantalarına geçer, dışarıdan bakanların gördüğü şehri değil, içinde yaşayanların bildiği şehri görmeye başlar. Hafızasında hep başka şeyler kalır oralara dair, benim hafızamda kalan şehirlere bakıyorum bugün, eski evlerimi, okullarımı, arkadşlarımı hatırlamak gibi, bir duyguyu hatırlamak gibi oralara dair hafızamda kalanlar, bir kartpostala bakmak gibi değil benim şehirlerim:
Ağlayankaya’dan aşağı pırıl pırıl
havasıyla Manisa, Akdeniz şehirlerinin tüm güzelliklerini bir arada toplamış Mersin,
beyaz şekerinin tadı modern caddelerinden akan Konya, dalgaları
kayalıkları döverken iyot değil, kömür ve alın teri kokulu Zonguldak, denizinden çok
yolculuk telaşının havaya kokusunu saldığı Tekirdağ, dik yokuşları sahildeki güzel evlere uzanan Samsun, eennn
geniş yolları ve meydanlarıyla Kayseri, eennn yüksek yüksek apartmanlarıyla ikinci
memleketim Adana, Ekim’den sonra tadı başka Muğla, eski
evlerinin dolaplarında banyoları gizli Safranbolu, göz gözü görmeyen kebap dumanları
arasında Kahramanmaraş, her köşesi insana ayrı ferahlık veren
Balıkesir, kar yağarken yaka bağır açık dolaşıp da hastalanmayacağınız kayısısı
tatlı, hurması tatlı, ama en çok da mütevazı insanı ile Malatya, kocaman ve modern
evleri ile bakırcıları sırt sırta vermiş, farklı bir zamanda yaşayan Gaziantep,
kurşuni havasıyla Ankara, sessiz sahillerinden sanki çığlıklar yükselen
Çanakkale, sevgi yolu belki de köşebaşında dağıtılan lokmaya çıkan İzmir, sıcacık
sularıyla Denizli, sonbaharı bana pek hüzünlü gelen Düzce, şehrin içinden akan o kapkara suya
el birliği ile can veren suları gibi sıcacık insanları ile Eskişehir, şehrin sarı rengine renkli poşular karışırken kendinizi masal diyarlarından birinde zannedebileceğiniz Şanlıurfa, şık
kafeleri ve gençleriyle Aydın, teleferiğin oradaki soba kenarında yenilen sucuk ekmeği ile sıcak sularla yıkanmaktan tertemiz Bursa, tepelerinde kar yokken bile serin Kocaeli, yakın ama uzak, güler yüzlü
ama hüzünlü Yalova, yarıkkaya
rüzgarı lagos kokuları taşıyan Hatay, yeşil çimler, alabalık, peynir ve her
şeyiyle üçüncü memleketim Sakarya ve yeşili ile ve gölü ile ama en çok da Sünnet
Gölü ile Bolu...
İnsanoğlu kuş misali geziyor, balık misali hafızası ona oyunlar oynuyor sürekli, bir unutuyor, bir hatırlıyor...Ama özlüyor insan içinde doyduğu, uyuduğu, uyandığı her şehri ayrı ayrı özlüyor..Selam olsun buradan gittiğim ve henüz gitmediğim tüm şehirlere ve kuşlara..
çok hoş bir yazı olmuş duygularıma tercuman oldunuz,önce babamla şimdi de eşimle geziyorum diyar diyar ,hiç şikayet etmiyorum çünkü heryerin ayrı bir tadı güzelliği var ama çocuklar artık ilkokula başlayacak kalıcı olmak istiyorum burada ama devlet ha bire yeni yönetmelik çıkarıyor,hayırlısı olsun diyorum...
YanıtlaSilgezmek değişik yerleri görmek cok güzel ben cok seviyorum tşkler güzel paylaşımınız için banada beklerim sevgiler
YanıtlaSilNe güzel anlatmışsın şehirleri Elifçim ve üstelik benim şehrim de var içlerinde, güler yüzlü ama hüzünlü...
YanıtlaSil