29 Mart 2014 Cumartesi

Fıstıklı Ekler ve Oylar


Yeşil Başlı Gövel ördeklerle yarışan bu ince uzun, içi kremalı lezzetler, alında yağmurlu bir hafta sonuna neşe için hazırlandılar..Ama Seçim sonuçlarını takip edeceğimiz uzuun bir pazar günü televizyon karşısı eğlencesine de çok uygunlar..Hazırlıkları yapalım, oyları mutlaka ama mutlaka kullanalım ve sandıkları takip edelim...Eskiden bir Eurovision böyle takip edilirdi evlerde, bir de seçimler...Boş vermeyelim, atlamayalım, unutmayalım, duyarlı olalım.Oyumuzu kullanalım, sandığa gidemeyen yaşlılarımıza da destek olalım, kollarına girelim, yardımcı olalım.. 

Hamuru: 
1 su bardağı Su     
100 gr.Margarin     
½ çay kaşığı Toz şeker     
1,5 su bardağı Un     
4 Yumurta
Kreması: 
4 su bardağı Süt     
4 Yumurta     
8 çorba kaşığı Mısır Nişastası     
1 su bardağı Toz şeker     
1 çorba kaşığı Fıstık Ezmesi     
40 gr.Margarin
Üzeri: 
60 gr.Beyaz Çikolata     
Toz Antep Fıstığı    

Krema için bir tencerede süt ısıtılır. Ayrı bir kapta yumurta, nişasta ve şeker çırpılır. Kaynayan sütten   azar azar içine eklenip ılıştırıldıktan sonra karışım tencereye eklenip, sürekli çırpılarak koyulaşana kadar pişirilir. Ateşten alınıp içine yağ ve fıstık ezmesi eklenir. Soğumaya bırakılır. Oda ısısına geldiğinde buzdolabında 1 saat dinlendirilir.
Hamur için bir tencerede su, yağ ve şeker ısıtılır. Kaynamaya başlayınca içine un eklenir. Birkaç defa karıştırıldıktan sonra ateşten alınıp, soğumaya bırakılır. Hamur iyice soğuduğunda içine teker teker yumurtalar eklenerek mikserle çırpılır. Karışım krema sıkma torbasına doldurularak yağlı kağıt serilmiş bir tepsiye aralıklı olarak uzun uzun sıkılır. 200 C fırında 25 dak. Pişirilir. Hamurlar soğuduğunda buzdolabında bekleyen krema, sıkma torbasına doldurulup, bir kenarından hamurların içine sıkılır. Üzerlerine eritilmiş çikolata sürülüp, toz Antep fıstığı serpilerek servis yapılır. 

Afiyet Olsun


28 Mart 2014 Cuma

"An"lamak Lazım


Dışarıda yağmur başladı. Tıkır tıkır camlara vuran damlalar, klavyenin tuşlarının sesine eşlik ediyorlar. Şu an yağmuru duyuyorum, evin ılıklığını hissediyorum, her biri yerinde ve sağlıklı her bir organımı düşünüp, biraz önce mutfakta erittiğim çikolatanın kokusunu içime çekiyorum. Evet, işte olmak istediğim an, tam da bu an..Ne geçmiş, ne gelecek, ne dün, ne yarın, tam da bu an..

Ne sıklıkla hissediyorsunuz yaşadığınız "an"ı? O "şimdi"lerde mutluluğu yakalayabiliyor musunuz? Yoksa hep geçmişteki güzel günleri hatırlayarak ya da gelecekteki rahat günleri hayal ederek ıskalıyor musunuz "şu dakika"yı? Öncesi-sonrası yok, "şimdi" var, bunu unutmadan yaşamalı..Hafızamız, sıkıntıları siliyor yaşamaya devam edebilelim diye, yani geçmiş belki de o kadar güzel değildi..Ya gelecek, şimdi olduğu gibi bir çok sıkıntıyı da beraberinde getirmeyecek mi? Amaaan, gelince düşünürüz onları da, ama şimdi, şu anı yaşamaktan, gelecek için elimizden geldiğince önlem almaktan ve umut etmekten başka yapabileceğimiz bir şey yok.

Çünkü, aslında "şu an" dışında hiç bir şeye hükmedemiyoruz. Geçmiş geçti gitti, gelecek, kaderin sürprizleri ile yolda. Ama şimdi, şu an, yanınızdaki sevdiğinizin yüzüne bakın, ya da fotoğrafına, şu an onu görebilecek gözlerinizin varlığı, şu an bunları düşünebilmek, gidip ona dokunabilmek veya şu an onu hayal edip, yanınızda hissetmek..İşte bu "an", en güzel anı hayatın, ne geçmiştekilere benziyor, ne de geleceğe, yepyeni ve şu an yaşanmakta olan..Iskalamamalı, "an"lamalı.. 

27 Mart 2014 Perşembe

Ve Karşınızda, Yaşar..


Geçen yılın Ekim ayından beri elimdeydiler, gündemden hiç düşmediler..İşlemesi çok da kısa sürmüştü ama, yastık yapayım, nasıl yapayım, nasıl dikeyim, nereye dikeyim, ne renk olsun derken, günler ayları kovaladı, bizimkiler heep "yaşadı"..



Sonunda daha önce mutfak önlüğü diktiğim krem rengi duck kumaşında karar kıldım ve bizim kapalı balkondaki kahve köşesine bahar yenilemesi yaptım.



Elim değmişken, minderleri de yeniledim, takım olsun istedim. Artık tanıyorsunuz beni, takım seviyorum ben, ton sür ton seviyorum, yoksa gözüm karışıyor, aklım karışıyor, ruhum karışıyor..


Bu da benim "bahara merhaba"m oldu, herkese aydınlık, çiçek çiçek bir bahar diliyorum..


26 Mart 2014 Çarşamba

Dev Hizmet..Tek Postta İki Tarif :)


Aynı keki kullanarak yaptığım iki tarifi birlikte paylaşmak istedim bugün..İlki aslında pastadan çok turta görünümünde..Nemli ve yumuşacık pandispanyası ile işte Jöleli Pasta..


Tabanı: 
2 yumurta     
1 kahve fincanı Toz Şeker     
½  kahve fincanı Sıvı yağ     
1,5 kahve fincanı Un                 
1 pk.Vanilya     
1 çay kaşığı Kabartma Tozu
Üzeri İçin: 
½ pk. Çilekli Jöle     
3 kahve fincanı Sıcak Su     
4 Çilek     
3 Kırmızı Erik

Taban malzemesi bir arada çırpılıp, yağlanmış kelepçeli bir kek kalıbına dökülerek 180 C fırında 35 dak. Pişirilir. Fırından çıkınca soğumaya bırakılır. Kek iyice soğuduğunda jöle bir kasede sıcak suyla karıştırılır. Kekin üzerine meyveler dilimlenerek yerleştirilip, üzerlerine jöle dökülür. Buzdolabında 2 saat bekletildikten sonra kalıptan çıkarılarak servis yapılır. 





Ve işte, aynı pandispanya tarifini kullanarak hazırladığım Çilekli Küçük Pastalar bunlar da.. 


Pandispanyası: 
2 yumurta     
1 kahve fincanı Toz Şeker     
½  kahve fincanı Sıvı yağ     
1,5 kahve fincanı Un    
1 pk.Vanilya     
1 çay kaşığı Kabartma Tozu
Süslemesi:
500 gr.Çilek
2 çorba kaşığı Toz şeker
1 pk.Krem Şanti
1 su bardağı Süt      

Pandispanya malzemesi çırpılarak dikdörtgen bir tepsiye dökülerek  180 C fırında 35 dak. pişirilir. Fırından çıkınca soğumaya bırakılır. Bu arada, çileklerin birkaç tanesi süsleme için ayırıldıktan sonra kalanları dilimlenerek üzerlerine toz şeker serpilerek bir kenarda bekletilir. Krem şanti sütle çırpılır. Kekten bir kalıpla daireler kesilir. Dairelerin aralarına dilimlenmiş çilekler ve üzerlerine krem şanti yerleştirilir. Üzerlerine de biraz krem şanti konulup dilimlenmiş çileklerle süslenerek servis yapılır.  

Afiyet Olsun..


25 Mart 2014 Salı

Dışarıdaki Orman


Bazen sokaktan eve koşarcasına girer, kapıyı kapatırım hemen ardımdan. Dışarıdaki ormandan kaçarım evimin sessizliğine, huzuruna..Orada dillerinden anlamadığım yabani hayvanlar saldırmıştır, derileri renkten renge dönen sürüngenler, hiç ummadığım yerlerden çıkıp saldırmışlardır ya da hiçbiri değilse, beklenmedik bir deli yağmur çıkmış, tüm planlarım suya dönmüştür, yenilmemişimdir, ama yorulmuşumdur..Evime kaçarım dışarıdaki ormandan, evimin sessizliğine, huzuruna..


Onun için çok sevdim bu kapı süsü fikrini..Ham ketene işledim, dallarla çevirdim...


Kenarlara da light hamurdan, kurabiye kalıpları ile keserek yaptığım minik ağaçları, yıldızları iliştirdim..

Ve astım, dışarıdaki ormanı her özlediğimde çıkmak, ama sonra hep geri dönmek için, tam da kapının üzerine..


24 Mart 2014 Pazartesi

Bahar Yakışıyor İstanbul'a


Sabah mahmurluğunu atar atmaz, ki bu aralar bu oldukça uzun sürmeye başladı nedendir bilinmez, spor ayakkabıları geçirdiğimiz gibi Kandilli'de aldık soluğu bu gün..Nefes almak için, güneşlenmek için, baharı karşılamak için..

Çay, menemen ve gemilerle yarışan yunuslar..Bahar geliyor memleketime..Bahar çok yakışıyor İstanbul'a..İlk defa bir bahar, doğa ile birlikte uyanıyor ruhum, keyfim yerine geliyor ve sözlerini doğru dürüst hatırlayamadığım şarkıları mırıldanarak gülümsüyorum..Bahar yakışıyor bize..


23 Mart 2014 Pazar

Bulgar Ekmeği


Mutfaktaki en sevdiğim işlerden biridir ekmek yapmak. Ama makinada falan değil, şöyle yoğura yoğura, hamurun o yumuşak kıvamını avuçlarımda hissederek, mayalı ılık kokusunu burun direğimde hissederek..Hem zaten yeni mayalarla, başarısız olma şansı da öyle düşük ki, eskisi gibi değil, ılık su içinde köpürmesini dileyerek beklemiyorsunuz, mutlaka kabarıyor..İster bu güzel şekilli ekmeği, ister bir başkasını, ama mutfağınızda bir ekmek pişirin mutlaka, bağımlısı olacaksınız fırından eve dağılan o kokunun..  

200 gr.Ilık Süt     
1 çorba kaşığı Margarin     
2 Yumurta     
1 çay kaşığı Toz şeker     
1 tatlı kaşığı Tuz     
1 pk.Instant Maya     
600 gr. Un      
Margarin

Bir kapta ılık süt, 1 çorba kaşığı margarin, 1 yumurta, 1 yumurtanın akı, maya, tuz, şeker ve un yoğurulup oda sıcaklığında üzeri kapalı olarak 30 dak. Mayalanmaya bırakılır. Hamur 16 bezeye bölünür. 4 beze teker teker tabak büyüklüğünde açılarak aralarına oda ısısında margarin sürülerek üst süste konur ve sıkıca sarılır. Elde edilen silindirden üçgenler kesilip, yağlanmış bir fırın kabına sıkışık şekilde dizilir. Tüm hamurlar tamamlandığında üzerlerine yumurta sarısı sürülüp, oda ısısında 15 dak. daha mayalanmaya bırakılır. 200 C fırında 20 dak. pişirilir.

Afiyet Olsun, evinizden taze ekmek kokusu eksik olmasın..


22 Mart 2014 Cumartesi

Tomurcuk Kekler


Minicikler, baharın yeni yetme çiçeklerinin tomurcukları gibi..Tek lokmalık, tek ısırımlık..Ama tek lokmada, iki lezzet..Hem kış tadında, hem bahar tadındaki bu Mart ayı gibi..

250 gr.Margarin     
1 kahve fincanı Sıvı yağ     
5 Yumurta     
1+3/4 su bardağı Toz şeker     
1 kahve fincanı Süt     
3,5 su bardağı Un     
1,5 pk.Kabartma Tozu     
½ çay kaşığı Karbonat 
1 pk.Vanilya 
Tuz
25 gr.Kakao  

Margarin eritilir. Kakao hariç tüm malzeme ile birlikte çırpılır. Karışım ikiye ayrılarak yarısına kakao eklenir. Kalıplara önce biraz kakaolu, sonra da sade olmak üzere birlikte doldurulur. 175 C fırında 25 dak. Pişirilir. Üzerlerine pudra şekeri serpilerek servis yapılır.  

Afiyet Olsun..


21 Mart 2014 Cuma

Herkes Gördüğüdür Aslında


Şöyle bir durup bakınca kendinize, etrafınıza ve hayata, ne görüyorsunuz? Huzur mu hayatınızda gördüğünüz? Sevgi dolu insanlar mı tüm çevreniz? Ya siz? kendine güvenen, akıllı, marifetli? İşte ne görüyorsa insan, bilmeli ki, kendisindedir kaynağı her şeyin.

Güzellikleri fark eden göz, güzellikleri arayandır, gördüğü yerde hemen, şıp diye tanıyabilendir, çünkü öyledir, öyle bakar her yere.. Kıskançlar, kıskançlık dolu bakışları çok iyi tanır, onlar kıskançları görürler herkesten daha net hem de, zalimler zalimleri tanır gözlerinden..

Ondandır ki, beni yalnız bırakmayan, postlarıma yorumlar bırakan dostlar, sadece güzel olanları görüyorlar bu blogda, hep huzur bulduklarını söylüyorlar, her çabayı takdir ediyorlar, olmuş ya da olmamış, ona akıtılan teri onlar görüyorlar, çünkü onlar tanıyorlar bu ter damlacıklarını, biliyorlar bir şeyler üretme dürtüsünü, ne heyecanla yapıldığını, yazıldığını, yayınlandığını ve onların içlerindeki tüm güzellikler, sözcük oluyor, bana doğru akıyor..Ben, heyecanlanıyorum, gaza geliyorum, gidip başka başka bloglarda, binbir emek üretilenlere aynı heyecanla bakıyor, içimden geçenleri paylaşıyorum, o blog başkasına, sevgiler, iyi dilekler bir zincir oluyor, bizi hayata bağlıyor, sabah uyanmamız için bir sebep oluyor bazen, bazen de yeni bir yumak yün satın almamız için..Bu zincir insanları birbirine bağlıyor, yaşı, dili, dini ortadan kaldırıyor, hepimizi birer küçük kız çocuğu yapıyor aynı mahallenin apartman boşluklarında evcilik oynayan, birbirine komşuculuğa giden..

Kötüler, zalimler, gaddarlar, kalp kırıp sevinenler, kıskançlıktan kötülük dileyenler mi? Bilmem, hiçbirimiz fark etmiyoruz onları, onlar fark edilmemenin siniri ile gittikçe daha da çok bağırırlarken, bizim kulaklarımız ses duvarını aşan bu bağırışları artık duymamaya başlıyor, yerini müzik sesleri alıyor, kuş cıvıltıları, martı kahkahaları.. Biz sadece bunları görüyoruz; iyilik, güzellik, neşe, umut..Herkes gördüğüdür aslında..

20 Mart 2014 Perşembe

Ev ve Evi Ev Yapanlar




İnsan çalışırken anlıyor ki, evden ve içindeki eşyalardan daha değerlisi, evde geçirilen zamanlar..Ev işlerini yetiştirme telaşı olmadan, evde kalıp usta beklemeden, hasta olup yatmadan, sadece ve sadece evde geçirilen zamanlar..



Sonra, bir gün evde daha fazla zaman geçirebilmeye başlayınca insan anlıyor ki, evde geçirilen zamanlardan daha da değerlisi, paylaşılan anlar..Üreterek, sevgi ile, huzur ile, sakin ve telaşsız.. 



Sessiz, sakin, öylesine geçiverirken günler ve kovalarken birbirini aylar, yıllar, anlıyorsunuz ki, o zamana attığınız her bir çentik, bir gülüş, bir kahkaha, bir zevkli dokunuş, bir özenli davranış, bir renk armonisi, bir estetik çaba bir anda farklı kılıveririyor hayatınızı..


 

Her sabah, işe gidermiş gibi özenle giyinip kuşanıp, misafir gelecekmiş gibi evi süsleyip, ilk yemeğinizmiş gibi en iyi örtüler ve süslenmiş yemeklerle sofralar kurup hayata tam ortasından asılmakla anlam kazanıyor evde geçen o uzun zamanlar..Tabii bir de o özenleri, o süsleri sizinle paylaşanlarla..Yoksa ev de, evin içindeki eşyalar da, evde geçirilen zamanlar da, herkesinkinden farksız, soluk, anlamsız ve ruhsuz..İlle de içindeki nefesler.. 



19 Mart 2014 Çarşamba

Kruvasan Çalışmaları


Bir süredir üzerinde çalıştığım konulardan biri de Kruvasan..Geçen yılın son akşamüstü kahvesini kruvasan-erimiş çikolata-çilek üçlüsüyle geçirirken karar verdim, azmettim. Sıkça kruvasan yaparak, en iyisine ulaşmaya çalışıyorum. Fransa'da sabah kahvaltılarından öğün arası atıştırmalarına sürekli yediğim kruvasanları ben artık sadece pazar kahvaltıları için yapıyorum şimdilerde..Ama oldu olanlar diyerek, yanında bal ve kaymakla:)) Kahvaltıya bu lezzeti yetiştirmek için, hem de pazar pazar her zamankinden yaklaşık 2 saat önce kalkmak gerektiğinden, hak etmiyor muyum bu kadarcığını da?

Ama sonuç güzel, denemeye değer, günün her saatine yakışır zaten, uykusuzluğa gelemeyenler günün her saatinde deneyebilirler..

   5  su bardağı Un
   2 pk.Instant Maya
   175 gr. Margarin
   1 çorba kaşığı Toz Şeker
   1 tatlı kaşığı Tuz
   1 su bardağı Süt
   3 Yumurta
       
Bir kapta maya, tuz ve şeker ılık sütle karıştırılır.Un eklenip, 10 dak. oda sıcaklığında üzeri kapalı şekilde bekletilir.    
       Süre sonunda üzerine 50 gr. küp küp kesilmiş margarin ve 2 yumurta eklenerek yoğurulur. Oda sıcaklığında üzeri kapalı şekilde 30 dak. bekletilir.      
        Süre sonunda hamur unlanmış tezgahta oklava ile 1 parmak kalınlığında açılır. Hamur 3 parça gibi düşünülerek alt ve üst parçaya oda sıcaklığında 50 gr. margarin sürülerek, yağlanmış iki kenar ortaya katlanır. Ortadan tekrar katlanarak, elde edilen kare hamur 10 dak. buzdolabında bekletilir.      
       Süre sonunda hamur unlanmış tezgahta oklava ile tekrar 1 parmak kalınlığında açılır. Yine Hamur 3 parça gibi düşünülerek alt ve üst parçaya oda sıcaklığında 50 gr. margarin sürülerek, yağlanmış iki kenar ortaya katlanır. Ortadan tekrar katlanarak, elde edilen kare hamur 10 dak. daha buzdolabında bekletilir.      
      Süre sonunda hamur unlanmış tezgahta oklava ile son bir kez daha 1 parmak kalınlığında açılır. 
      Yine Hamur 3 parça gibi düşünülerek alt ve üst parçaya oda sıcaklığında bu defa 25 gr. margarin sürülerek, yağlanmış iki kenar ortaya katlanır. Ortadan tekrar katlanarak, elde edilen kare hamur 10 dak. daha buzdolabında bekletilir.    
       Buzdolabından alınan hamur yine unlanmış tezgahta oklava ile bu sefer daha ince bir dikdörtgen şeklinde açılır. Dikdörtgenden tabanı 5 parmak genişliğinde uzun üçgenler kesilir. Geniş kenardan başlayarak sigara böreği gibi yuvarlanır. Yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine aralıklı olarak dizilir ve oda sıcaklığında üzeri örtülü şekilde 10 dak. bekletilir. Üzerlerine yumurta sarısı sürülerek 200 C fırında 15 dak. pişirilir. 
       

       Afiyet Olsun.



18 Mart 2014 Salı

Kısaydı Ama Çok Güzeldi





Geçen yılın kısa tatillerinden biri...Her kısa tatil gibi çok güzeldi ya da her tatil gibi çok kısa..

iyi akşamlar

17 Mart 2014 Pazartesi

İrlandalı Kızlar


İki kız..Sahildeler.. Nedense hüzün oldu bende uyandırdığı duygu..Hoşuma giderek, ama biraz da hüzünle işledim..


Sanki kasvetli bir gündeler.. Bu kasvet bana biraz Joyce hatırlattı, ama çözemedim yine de Dublin'in kasveti mi yoksa benim Ulysses'i anlama mücadelem sırasında ruhuma basan mı? Yoksa Anayasa Hukuku dersinde anlatılan "İrlandalı kız" mı? Bilmiyorum..Neler birikiyor kim bilir beynimizde yıllar içinde, yıllar sonra duygulara, önyargılara, beklentilere dönüşmek üzere? 

Ama sevdim bu hüzünlü iki minik kızı ve suyun içindeki ayacıklarını..Uzaktan geçen yelkenliler umut oldu, gökteki martılar gülümseme..Sevdim ben bu benim deyimimle "İrlandalı kızlar"ı.


İşlemek isteyenler için bu da şeması, kolay gelsin..


16 Mart 2014 Pazar

Fıstanaklı Revani


Bu yeşil beyaz güzel, en başarılı revani tariflerimden biri..Yeşilliği içindeki ıspanaktan..Ve tabii ıspanağın hoş bir kokusu da var rengi ile birlikte..Ama siz siz olun, tutucu beylere ikram ederken, "fıstık" yeşili vurgusunda ısrar edin "ıspanak"tan önce, yoksa işiniz hiiç kolay değil..Ben ıspanaklı olduğunu söylediğimde ise aldığım tepki şuydu "niye ki?"..:))

1 su bardağı Sıvı yağ
3 Yumurta
1 su bardağı Toz şeker
1 su bardağı Süt
1 çay bardağı Un
1.5 su bardağı İrmik
1 çay kaşığı Karbonat
1 su bardağı Ceviz 
200 gr. Ispanak

Şerbeti:
3 su bardağı Toz şeker
4 su bardağı Su
5 yemek kaşığı Bal
1/2 Limonun Suyu

Süslemek İçin:
Kaymak
Antep Fıstığı



Şerbeti için su,bal ve şeker kaynatılır. Limon suyu eklenerek ocaktan alınır ve soğumaya bırakılır.
Ispanaklar yıkanıp, 15 dakika haşlanır ve suyu süzülüp, püre yapılır.
Bir kapta yağ, yumurta,şeker ve süt çırpılır. İçine ıspanak püresi eklenir.  Un,irmik, karbonat ve ceviz içi ilave edilir. Geniş kenarlı bir fırın kabı yağlanıp, karışım içine boşaltılır. 170 C fırında 35 dak. pişirilir.
Fırından çıkan sıcak tatlının üzerine soğuk şerbet dökülür. Önce oda ısısında, sonar da buzdolabında en az 2 saat bekletildikten sonra kaymak ve Antep fıstığı ile süslenerek servis yapılır.


15 Mart 2014 Cumartesi

Yürüyüş Sonrası Ballı Cevizli Kurabiye


Bahar kendini hissettirmeye başlamışken, son kış güneşlerinde enerji depolamak için son günler..Ama sahillerde hala biraz serinlik var, bir bere, bir kulaklık bulunmalı yanınızda..Kış güneşi altında biraz yürüyüp, biraz da oturup soluklandıktan sonra, temiz hava ve oksijenden sarhoş, yanaklar soğuktan uyuşmuş eve dönünce en güzel şey, kahve ve kurabiye..Bedenin yaktığı tüm kalorileri kutlamak için, vücuda giren bol D vitaminine hoş geldin demek için ve şımartmak için kendinizi..

1 Yumurta   
1 çay bardağı Toz şeker   
1 çay kaşığı Tarçın   
1 pk.Vanilya   
2 çorba kaşığı Bal
1 çay bardağı Sıvı yağ                          
1 çay bardağı Dövülmüş Ceviz
2,5 su bardağı Un                                 
1 pk.Kabartma Tozu   



Yumurta ile şeker çırpılır. İçine tarçın, vanilya, bal, yağ, ceviz, un ve kabartma tozu eklenerek yoğurulur. Unlanmış tezgahta 0,5 cm.açılarak kurabiye kalıplarıyla kesilir. Yağlanmış tepsiye dizilerek 180 C fırında 15 dak.pişirilir.        

Afiyet Olsun..Bu hafta sonu kış güneşiniz bol olsun..


14 Mart 2014 Cuma

Biz İstanbullular..


Ömrümün yarısında buradan başka yer görmediğim için, her yer burası gibi sanmıştım, herkes buralı gibi...Ama diğer yarısına geçtiğimde ömrümün anladım ki, eller var bizim ele benzemez, diller var bizim dile benzemez..Üstelik haberlerde, hava durumunda ilk sırada yer almaya o kadar alışınca insan, İstanbul'a kar yağmadan ülkeye kış gelmeyince mesela, ya da sadece bu şehrin elektrik-su kesintileri haber olunca, burada başlayan filmlerin oralara gitmesi bazen hayli de vakit alınca, oralar tenha sanıyor, oralardaki 60 milyonu hiiç fark etmeden..Ve farklılıkları ilk farkettiğinde şaşırıyor aynı topraklardaki binbir renge..

Biz buralılar, "nerelisin" diye sormayız hiç kimseye mesela..İstanbul'dadır ya artık, doğru yolu bulmuştur ya sonunda, bizdendir, sormaya gerek mi var? Dinini de merak etmeyiz kimsenin, inancını da, bize ne ki? Bu şehirde herkese yetecek kadar camimiz var, kilisemiz, havramız, sinagoğumuz, ateşimiz, havamız, suyumuz, gerisi kişi ile inancı arasında..Ama unutmayız birbirimizi, müslümanlar kandillerde helva götürürler hristiyan komşularına, onlardan çörek gelir..Bayramlaşırız birbirimizin bayramlarında..

Bizim burada çabuktur her işimiz, bir gün önce planlar, ertesi gün hızla harekete geçeriz, aheste yürümeyiz, yoksa yetişemeyiz hiç bir yere..Zamanımız kıymetlidir, taşı toprağı değil ama saatleri altındır bu şehrin, evden 15 dakika geç çıkmak bazen bütün bir güne mal olur, biliriz..

Biz buralılar politik değilizdir, bize ikram yapıldığında istersek isteriz, yoksa yok, ısrardan hoşlanmayız, özgürlüğümüze müdahaleden, üstümüze üstümüze varılmasından hoşlanmayız..Misafire de aynen böyle, sorarız, çay-kahve? İstiyorsa tamam, istemiyorsa da tamam.."teklif var, ısrar yok" bizim lafımız..Biz çocuklar da dahil her bireyi, aklı başında, istediğini, istemediğini bilen, aklı başında "ergen" kabul ederiz.. 

Biz burada, hepimiz birer küçük İstanbul'uz aslında; güzelliğinin farkındalığıyla kibirli, bir yanı yaşlanırken bir yanı günden güne gençleşen, gereğinden hızlı büyümekten yorgun, bütün kalabalığına rağmen terk edilmiş, görünüşte dimdik ama yüreği ezik, hep canlı, hep de heyecanlı...

Bugün neden paylaştım bunları? Çünkü tekrar etmek istedim bir defa daha, "buradan başka İstanbul yok".
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...