31 Temmuz 2015 Cuma

Dolabımın Süsleri


Reçel yapmayı pek bir sever oldum. Hazır pektinlerle çok daha kısa sürede yapılıyor ya, tabii bir de az miktarlarda yapınca. 2 elmayla, 4 armutla, 1 ayvayla hatta bir kavanoz reçel yapılabiliyor ki, bu da aynı reçelden bir fıçı yapıp 2 kış öğüre tıksıra aynı reçelin yendiği günlere inat, her kahvaltı için ayrı bir hoşluk yaratıyorlar..

Aslında çok da düşkün değilimdir ben reçele. Sabah kahvaltıların da görmesem aramam, kahvaltılıkları sayarken, peynir-zeytinle başladığım listemde een enn sonlardadır hatta ille listeye girecekse, neredeyse çayla birlikte..

Ama mutfak dolabını açınca oradan bana gülümseyen kapakları süslü, göbekleri etiketli reçel kavanozları, bana oranın bir ev mutfağı olduğunu hatırlatır. Reçel yaparken mutfakta, ocağın üzerinde ılınmaya bırakılan o yapış yapış tencereyi gidip gelip kontrol etmek, kavanozlara doldurduklarımı gelip gidip ters yüz etmek, bana işinin ehli maharetli, ev ekonomisinden anlayan, çok da becerikli bir ev kadını hissi verir sanki annemin o eski yemek kitabının kapağındaki çok bilmiş, beli önlüklü, eli kepçeli, ama saçları ondüleli pür makyaj ev kadını aslında benmişim gibi..

Fırından yeniş çıkan ekmeğim daha soğumadan hemen bir kaç dilimi yanında ev yapımı reçelle sunmak...Bir sanatçının tablosunun üzerindeki ipek örtüyü sıyırıvermesi ve izleyicilerden yükselen o beğeni-şaşkınlık karışımı uğultu ile mest oluvermesi işte..   

Pişirmeyi seven için her zaman da amaç kendi damak tadı olmuyor işte, ama neyse ki reçellerin her zaman bir alıcısı bulunuyor bizim evde..Tabii bu arada güzel süslenmiş bir kavanoz ev yapımı reçelin her zaman güzel bir hediye olduğunu da söylememe gerek bile yok sanıyorum.

Hafta sonunuz güzel geçsin, bereketli, sağlıklı, neşeli geçsin..


30 Temmuz 2015 Perşembe

Eski Günlerdeki Gibi


Bugün sıcağı göze aldım, üşenmedim ve eski günlerdeki gibi pazara çıktım. Annemle çıktığımız gibi, o kalabalık ailenin haftalık meyve sebze ihtiyacını nasıl o küçücük filelerle eve taşıdığımızı hatırlayıp bir kez daha şaşırarak; alışveriş yapan teyzelerin pazarcı esnafı ile az sitemli-az kaprisli tatlı atışmalarına şahit olup, annemin, pazarlık yapmaya hep sıkılan annemin, elindeki o az parayla biraz daha fazlasını ve biraz daha iyisini alabilme amacı ile pazar tezgahlarında söyledikleri, ısrarları, tembihleri kulağımda çınlayarak; bizim pazarda yiyecekten çok giysi ve ev eşyaları olduğuna bir defa daha hayret ederek...  


Öğlen için en güzel seçim ise Kıymalı Kiş, özellikle de böyle nostaljik bir gün için..Bizim evde buzdolabında her daim kavrulmuş  kıyma olurdu. Belki dondurucu icat olmadığından eti biraz daha uzun süre saklayabilmenin bir yolu olduğundan, belki de boşalan bir tencereyi, hemen biraz sebze ve kıyma ilavesi ile yeniden hızlıca doldurabilme ihtiyacından..Ama ben daha çok konunun okul dönüşü ekmek arası kısmı ile ilgilenirdim, hele de ekmeği ocakta közler gibi kızarttıktan sonra tütsülenmiş kokusu kıymanın yağlı kokusuna karıştığında..

Kişleri de aslında içlerindeki malzemeden de çok, ince hamuru yüzünden severim, hamur işi yiyor gibi hissettirmezler insana, hatta ıspanaklı falan olduklarında bayağı da sağlıklı olduğunu düşündürür. Amaaan, bugün, o günlerden değil..Bugün "eskiden Vita yerdik, bir şey olmazdı", "bir yemekte bir tencere biterdi, annem yemek yetiştiremezdi bize ama hepimiz sırım gibiydik" diye hatırlama günlerinden..Sağlık bugünlük ilk sırada olmasın, kocaman gülüşlerimiz olsun yüzümüzde, neşemiz olsun eski günlerdeki gibi..


1 Soğan     
3 çorba kaşığı Sıvı yağ     
500 gr.Kıyma     
3 çorba kaşığı Galeta Unu     
1 Havuç   
 1 tatlı kaşığı Tuz                               
1 tatlı kaşığı Karabiber                            
½ demet Maydanoz
1 Yumurta
Hamuru için:
4,5 su bardağı Un     
1 pk.Kabartma Tozu     
2 Yumurta     
200 gr.Margarin     
1 tatlı kaşığı Tuz
1 çay kaşığı Karabiber   
8 çorba kaşığı Süt

Soğan küp küp doğranıp sıvı yağda kavurulur. Kıyma ve galeta unu eklenip 3 dak. Daha pişirilir. Havuç küp küp doğranıp kıymaya eklenir. Tuz, karabiber ve kıyılmış maydanoz eklenip 3 dak. daha pişirilir. Soğumaya bırakılır. Bir kapta un, kabartma tozu, yumurtalar, küp küp kesilmiş margarin, tuz,i karabiber ve süt yoğurulur. Hamur 2 parçaya ayırılır. İlk parça yağlanmış kalıbın dibine, kenarları yüksek kalacak şekilde yayılır. Üzerine kıymalı karışım yayılır. Kalan hamur oklavayla açılıp, kıymanın üzerine örtülür. Yumurta sarısı sürülüp, 180 C   fırında 30 dak. Pişirilir. Fırından çıkınca 10 dak. dinlendirilip servis yapılır.     

Afiyet Olsun..



28 Temmuz 2015 Salı

Güz Gülleri


Biliyorsunuz, güz çocuğuyum ben, sonbahar aşkımdır. Yazla pek aram yoktur zaten ama, işte hava güzel, deniz güzel vs. diye avuturum bu aylarda kendimi. Ama şu ter meselesi yok mu? Şu günlere kadar idare edip gidiyorduk da, son günlerde bu ter olayı beni kendimden, üzerime geçirmem gereken her tür kumaştan, üzerine oturduğum her şeyden nefret ettirdi. Çok titiz, çok temiz olduğum söylenemez ama, Başak burcunun tüm hijyen merakını bünyesinde barındıran benim gibi sabun-deodorant ve çamaşır suyu hayranı birisi için ter, mümkün olsa insanın kendi bünyesini terk edip gitmesine sebep olabilecek kadar vahim bir durum. 


Özledim yani kendi mevsimimi artık, terlemeden evin içinde yaşamayı, mutfağa kapanıp saatlerce çıkmamayı, ocağın her gözünde ayrı bir şey kaynatıp-pişirip terlememeyi..Güze çağrı olsun diye, sesimi duyup koşup gelsin diye galiba dolap düzeltmelerine vurdum kendimi biraz da, e Başak dedik ya? Boşuna mı?


Konularına göre, boylarına göre, kullanım sıklıklarına göre sınıflandırıp kavanozları, internetten bulduğum  "personel use only" şu caanım etiketleri de ozalitçide sticker olarak bastırıp işe giriştim. Yıkanıp paklanan, boşalıp boşalıp baştan dolan kavanozlarımın birer de şık boneleri oldu yine en güllüsünden.  




Sonra? Sonra raflar düzenlendi, güz gülleri sardı erzak raflarını..Ama gelmedi..Güz henüz sesimi duyup gelmedi..Ben bu seneki tuzlu su hakkımı devretmeye hazırım sonraki yıla, biraz bulut, az yağmur, biraz hazan yaprağı? Yoksa o güne kadar tüm dolapları indirip baştan dizeceğim, askerdeki yavuklusunu bekleyen gelinlik kızlar gibi her rafta başka hayaller, başka ümitlerle..

Yoksa bu erzak rafı olayını hiç de dert etmeyenler daha mı şanslı? Peki etiketlenmemiş bir kavanoz, deterjanla köpük köpük silinmemiş bir raf , fiyonklanmamış bir kurdele yerine nasıl bir iz bırakabilir ki insan yürüdükçe ardında sedef parlaklığında bir sümük de bırakamıyorsa -yani henüz :))- şu hayatta? 



27 Temmuz 2015 Pazartesi

Sıcak Günler

Sıcak bir yaz yaşıyoruz. Sahil hala esiyor, ama gün içinde öyle eskisi gibi uzun yürüyüşler çarpıyor insanı..Kısa bir gezintinin ardından en iyisi, bu kavurucu sıcaklar geçene kadar daha çok evde vakit geçirmek belki de..

Evde olunca da okumalı, müzik dinlemeli, ama en çok da pişirmeli ve biraz da yemeli tabii..Ama hafif bir şeyler, mideye oturmayan, hatta ferahlatan bir şeyler..Bir de tabii mutfakta çok zaman geçirtmeyen..Ama mutfaktan saatlerce çıkmamış gibi görünen..Volovanlar gibi..

Peynirli volovanlarla baş başa bırakıyorum sizleri, belki sizin de yarınki keyfiniz bunlar olur.. 


8 kare Milföy Hamuru     
1 Salatalık     
4 çorba kaşığı Labne Peynir     
1 diş Sarımsak     
Dereotu     
Taze Nane     
Tuz          
1 Yumurta 

Salatalık rendelenip, suyu sıkılarak süzülür. İçine ince kıyılmış nane, dereotu, dövülmüş sarımsak, tuz ve labne peynir eklenerek karıştırılır. Buzdolabında  bekletilir. Milföy Hamurlarından kalıpla daireler kesilir. Dairelerin yarısının ortası daha küçük bir daire kalıp ile çıkarılır. Düz dairelerin üzerine çember şeklindekiler yumurta akı sürülerek yapıştırılır ve yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine dizilir. Alt kısımdaki dairenin üzerine çatalla delikler açılır. Üst kısımdaki çembere yumurta sarısı sürülerek 180 C fırında 20 dak. Pişirilir. Fırından çıkıp soğuyan volovanların içine peynirli karışım doldurularak dereotu ile süslenir. 

Afiyet Olsun.







24 Temmuz 2015 Cuma

Aceleye Gerek Yok


Biliyorum, çok kalmadı..Okul kayıtları için dönmeye başlayacak çocuklu ailelerle yıllık izinlerini bu yıl da bitirmiş çalışanlar yakında şehrin sokaklarını dolduracaklar, yazlık evler kapanacak, bu yıl da kışı oralarda geçirmeye cesaret bulamayan teyzeler-amcalar, kışlık evlerine dönecekler..Dönüşleri ile kalabalıklaşan sokaklara bakıp, İstanbul'un kalabalığından şikayet edecekler, bizim onların yokluğunda boş yollardan nasıl müzik dinleyerek geçip gittiğimizi hiç bilemeyecekler..İstanbul'un ılık sonbaharına şaşırıp, yazın kim bilir ne sıcak olduğunu düşünecekler, bütün yazı sabaha karşı battaniyeye sarılarak geçirdiğimizi hiç bilemeden..    


Günün en sıcak saatleri ise okuma zamanları..Rüzgarı arkamıza alarak kısa bir yürüyüş yapıp, hafifçe de üşümeye başlayıp eve döndüğümüzde, sıcak bir çayla yenilenirken şehirde olan bitene şöyle bir göz atıvermeli..Daha uzun çay-okuma keyifleri için limonata gibi bir sonbahar geliyor zaten, aceleye gerek yok.. 

Tatilciler, buralar çok kalabalık, çok sıkıntılı, çok sıcak, çok bunaltıcı, çok fena hala, biraz daha kalın gittiğiniz yerlerde, aceleye gerek yok :))


23 Temmuz 2015 Perşembe

Heyecanlar

Güzel Karamürsel'de, güzel bir havada, güzel insanlarla..Bugün işte böyle güzel geçti..


Çeşitli transferlerle meşgulüm ya bir yandan da, biraz da denemelerle geçiyor işte günlerim. Sıra rub-on transferlerdeydi..Ne yapacağımı bilemediğim kalan son bir kaç limonata bardağından ikisinde gerçekleşirdim denemelerimi, onları vazoya çevirme ümidiyle..

Belki cam üstüne olduğundan, uygulama sulu transferdeki kadar başarılı olmasa da, bu eksik-gedik-kopuk transferler eski bardaklarıma eski bir hava da vermediler değil.. 


Desenler ince, desenler zarif..Ne yalan söylemeli bütün sıkıntısına rağmen insanda tekrar tekrar deneme isteği de uyandırıyor. Bilmiyorum, şu an kesin bir şey söyleyip sonra yalancı çıkmak da istemem, bakalım, belki bir gün bir yerde, bir şeylerin üstünde, yine...


Görüyorsunuz, açık hava insana iyi geliyor, her daim umut veriyor insana, savaşma gücü veriyor, yeni şeyler deneme enerjisi veriyor, dışarının güzelliğini eve taşıma heyecanı veriyor..Önemli olan da bunu kaybetmemek belki de.."Yaşamak insanın nefes aldığı anlar değil, nefesinin kesildiği anlar"mış ya, belki de her tür güzelliği görmek, heyecanlanmak, hep bir önceki günden başka olmaktır yaşamak dedikleri..  Umutsuz, yılmış, sönmüş, susmuş anları yaşanan anlardan çıkarınca geriye pek de bir şey kalmıyorsa kötü, geç kalmayın atın biraz kendinizi dışarı..

Başka heyecanlarda yine buluşmak üzere, iyi geceler..




22 Temmuz 2015 Çarşamba

Benim İstanbul'um ve Fit Kek

Emirgan Korusu'na bir günde doyulamayacağını söylemiştim zaten, değil mi? Doyulamadı ve tekrarı hemen ertesi günü yapıldı. Yeşil, mavi, açık hava, çay..Hafta içlerini kendimize ayırmaya başladığımızdan beri İstanbul'un anlamı bunlar oldu bizim için..


Sıra beklememek, boş masa aramamak, gürültüden rahatsızlık duymadan gazete okuyabilmek, defalarca hatırlatmaya gerek kalmadan hızla geliveren siparişler, stressiz, neşeli, ince düşünceli görevliler..Başka bir dünya gibi geliyor olabilir eğer İstanbul'u hafta sonları yaşayanlardansanız ama, aslında böyle oluyor her yer o sakin zamanlarda..

İstanbul dışında bir yerde yaşamamış olmama rağmen yılların koşuşturmacaları yüzünden bu halini yeni keşfettiğim İstanbul hala şaşırtıyor beni bu sakin haliyle..Umarım burada çalışan herkes, en azından yıllık izin günlerinde İstanbul'un bu edalı, nazlı, suskun ama huzur dolu haline şahit olur bir gün..Ve aslında bu şehirde daha önce hiç de yaşamamış olduğunun farkına varır kaçma sebeplerini sıralamaya başlamadan önce ve bazen suçun şehirde değil de onu dolduran insanlarında olduğunu da hatırlayarak.. 


Ve bir de tarif..Sağlıklı, az şekerli..Selin Kutucular'dan..Afiyet Olsun..Benim İstanbul'umdan herkese selam olsun.. 



3 Yumurta      
1,5 çay bardağı Esmer Şeker     
1 çay bardağı Süt     
2 Elma     
100 gr.Ceviz İçi     
10 Kuru Kayısı          
1 tatlı kaşığı Tarçın      
2 su bardağı Kepekli Un        
1 pk.Kabartma Tozu  

 Yumurta ve şeker çırpılarak süt eklenir. Soyulup küp küp doğranmış elma, ceviz, tarçın, küp doğranmış kayısı, tarçın, kepekli un ve kabartma tozu eklenir. Kalıplara doldurularak  180 C fırında 30 dak. Pişirilir.  

Afiyet Olsun.



21 Temmuz 2015 Salı

Çiçek Çiçek


Emirgan Korusu'nda çiçek çiçek bir günün ardından, çiçek çiçek bir yorgunluk kahvesi, ama çiçek çiçek bir tepsinin içinde.. 

 


Ne Emirgan'a doymak mümkün ne de bu kolay transferlere..

İyi akşamlar herkese, çiçek çiçek..








20 Temmuz 2015 Pazartesi

Serin Hava, Sıcak Ekmek

İstanbul sıcak, sıcak olmasına sıcak ama, püfür püfür de esiyor. Önümüzdeki günlerde ne olur bilmiyorum ama, bugün öğlen yemeğini daha doğrusu öğlen pikniğini bile sahilde hiç terlemeden yaptık, yüzümüzü denize ve rüzgara vererek, denize giren çocukların şen çığlıklarını dinleyerek..  


Havalar bu kadar güzel, tam benim meşrebimce devam ettiğinden, mutfak faaliyetlerine de sorunsuz devam edebiliyorum neyse ki..Dura dinlene hamur yoğurmalar, fırının camına gözümü uydurup  o sıcak kokuyu içimi çekerken merakla beklemek, heyecanla tatmak, tattırmak..Kabul ediyorum, daha sıcak havalarda pek de yapılacak işler değil.. 


Bu tarif Martha Stewart'tan..Anlattığı kadar yumuşak ekmekler, anlattığı kadar çok kabarıyorlar, anlattığı kadar güzel kokuyorlar, anlattığı gibi yapınca her şey tamam oluyor, her şey anlattığı gibi, tavsiye ederim. 

Ben tarifin aslına uygun şekilde dikdörtgen bir tepsi kullandım ama, yuvarlak bir kek kalıbına dizerek, mutfak tarihinizin en pofuduk ve lezzetli çiçek ekmeklerini de yapabilirsiniz, eminim o görüntü çok daha hoş olacaktır.


½  pk.Instant Maya     
1,5 çay bardağı Ilık Su     
1 çay bardağı Süt     
1 tatlı kaşığı Tuz     
3 tatlı kaşığı Toz şeker     
1,5 Çırpılmış Yumurta     
100 gr.Eritilmiş Margarin     
9,5 çay bardağı Un 

Bir kapta maya, ılık su ve bir tutam şeker karıştırılır. Üzerine süt, tuz, şeker, yumurta, 50 gr. Eritilmiş margarine ve un eklenerek yoğurulur. Un serpilmiş tezgahta biraz daha yoğurulup, oda sıcaklığında üzeri kapalı şekilde 1 saat dinlendirilir. Hamur unlanmış tezgaha alınarak merdane ile açılarak 4 parmak büyüklüğünde kare kare kesilir. Her bir karenin üzerine eritilmiş yağ sürülür. Yağlanmış fırın tepsisine yerleştirilerek üzerlerine kalan yağ sürülür. Oda sıcaklığında 45 dak. Daha bekletilir. 175 C fırında 35 dak. Pişirilir. Fırından çıkınca üzerine nemli bir bez örtülerek bir kaç dakika bekletildikten sonra servis yapılır.

Afiyet Olsun.



17 Temmuz 2015 Cuma

İyi Bayramlar


Ağız tadıyla, sevdiklerinizle birlikte güzel bir bayram diliyorum. 

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Şen Tatilciler

Çalışıp ancak Bayram tatillerinde dinlenmeye fırsat bulanlar için bir tatil postu hazırlamak istedim bayram tatiline geri sayıma geçtiğimiz şu günlerde..Ama önce biraz yürüyüş yaptık, ozalitçiye uğradık, bolca etiket bastırdık kavanozlarım için-ki yakında çıkacak kokusu :))-, kırtasiyeydi, şurası burasıydı derken, biz de bayram alışverişine çıktık bir çeşit yani..


Sonra da güzel bir dondurma kapıp akşam için, döndük işte yine yuvaya..Az kaldı, etraf kalabalıklaşmaya başladığına göre, bizim de evde tatilimiz başlayacak. Tatil günlerinde genellikle mütemadiyen kuyruğa girilen ve para ödenen bu şehirde, tatil günleri evde keyif demek oluyor bizim için, yoksa yoruluyoruz o kalabalıklarda eğlenmek için çabalar, dinlenmek için sürünür, alışveriş için didinir, yemek yemek için paralanırken. Hele büyükşehirlerdeki son mesai bitimi ile bir yanardağdan püsküren lavlar misali sahil kasabalarına doğru yayılan akan o büyükşehirde yanmış-kavrulmuş-tatili haketmiş-aceleci-asabi tatilci akışına hiç girmeyeceğim bile, beni bilen biliyor, mümkün değil bizi aynı cümlede bile yazmak.. 



Evde geçen bayramlarda ev yapımı şekerlemelerle renk katarken gündelik hayata, daha bir özenli kurulan kahvaltı ve yemek masaları, şık çay fincanları ve çay sofraları, fonda güzel bir müzik ama bayram sabahı için mutlaka "oyun havaları", bol kahve, bol sohbet, bol işleme, bol okuma ama hep en şık kıyafetlerle, takarak, hatta takıp takıştırarak, tam da bayrama yakışırcasına..



Sonuçta bayram işte, yalnız başına değilse insan, her yerde güzel, her şekilde neşe veriyor insana..Daha bayrama zaman var ama, şimdiden mutlu bayramlar herkese, şeker tadında ve ev sıcaklığında.. 


14 Temmuz 2015 Salı

Üç Sütlü Post


Bulutlu ve serin bir İstanbul akşamından merhabalar..Bu yıl uzun saatler süren oruç, İstanbul'un bunaltmayan sıcağı, her gün başka bir yönden, başka bir bahane ile esen rüzgarı ile öyle güzel geçiyor ki..Hala klima açmadan oturabiliyoruz, hatta battaniye bile gerekiyor geceleri ki, en sevdiğim yaz halleridir bu haller:)) 

Daha önceki Ramazanlarda, hatta evde misafir de olduğunda, mutfakta uğraşırken dilim damağıma yapışır, gagasını rüzgara doğru açıp serinlemeye çalışan martılar misali pencerelerden sarkardım ağzım bir karış açık ama, bu sene, iyiyiz, çok şükür..


Tatlısız olmayan Ramazan geceleri için daha önce defalarca denediğim ve beni her seferinde sonucu ile bahtiyar eden Trileçe tarifimi tekrarladım bir defa daha..Kıvamı, kekini kuru bırakmayan ama çamura da çevirmeyen hafif tatlı süt şurubu ve bu tatlının sevilmesinde kendisine çok şey borçlu olduğumuz kıvamlı karamel sosu ile, Trileçe'yi denemeye niyetliyseniz, budur..

10 çorba kaşığı Toz Şeker       
5 Yumurta      
1 su bardağı Sıvı yağ       
5 çorba kaşığı İrmik       
10 çorba kaşığı Un       
1 pk.Vanilya     
1 pk.Kabartma Tozu
Şerbeti: 
4 su bardağı Süt      
5 çorba kaşığı Toz şeker     
200 gr.Hazır Krema
Karamel Sosu: 
3 çorba kaşığı Toz şeker      
200 gr. Hazır Krema     
15 gr.Margarin     

Yumurtaların akları toz şekerle çırpılır. Köpük köpük olduğunda sarılar eklenir ve çırpmaya devam edilir. Sıvı yağ, un, irmik, kabartma tozu ve vanilya da eklenerek çırpılır ve yağlanmış dikdörtgen bir tepsiye dökülerek 175 C fırında 45 dak. Pişirilir. Fırından alınan kek ılık hale gelirken, şerbeti için bir kapta krema, süt ve şeker çırpılır. Kek kare kare kesilerek şerbeti kepçe ile üzerine dökülüp 1 saat dinlenmeye bırakılır. Karamelli sos için bir tencerede şeker karamel haline getirilir ve sürekli karıştırılarak içine krema eklenir. Margarin ilave edilerek ocaktan alınır ve kekin üzerine gezdirilir. Buzdolabında en az 2 saat soğumaya bırakılır.

Afiyet Olsun.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...