31 Mart 2015 Salı

Yeni Bir Nakış, Yeni Bir Örtü


İyi akşamlar sevgili hobi ve nakış severler, nasılsınız? Bugün sizlere örtümden bahsedeceğim, ben çok sevdim, bakalım siz de sevecek misiniz? Bir süredir elimdeydi, sizlerle de paylaşmıştım ya hani, benimle birlikte seyahatlere bile çıktı, gezdi, geldi ve nihayet kullanıma hazır hale geldi. Biliyorsunuz daha önce denemediğim bir nakış çeşidi gördüm mü dayanamıyorum, heyecanımı yenemeyip hemen denemeye koyuluyorum, işte bu da onlardan biri..

Aslında kumaş, samimi davet sofraları için kullandığım bir örtüme çok benziyor ama, bu sefer üzeri İsviçre nakışı ile bezeli olan bu kumaş, Alman Keteni adı sanıyorum, Zweigart, daha farklı bir havada oldu..Kahve tonlarını severken bir de kareli olunca, hatta nakışı da beyaz olunca, işlemez de, kullanmaz da ne yaparsın? Daha önce de sözünü ettiğim gibi aslında oldukça kolay olan bu işleme, tamamlandığında dantele benzer görüntüsü ile bu dikiş-nakış işlerinden hiiç anlamayan, laf aramızda pek de hoşlanmayan bizim evin adamı tarafından bile gururla eşe-dosta gösterilir olmuştu daha bitmeden bile..

Ve, mutluyum örtümle, çok sevdim. Yeni bir taneye daha başlamak için sabırsızlanıyorum hatta.. 


Denemek isteyenler için yakından fotoğraflarım da var, dikkatli bakınca ne kolay olduğunu anlayacaksınız zaten. Biraz kareli kumaş, biraz beyaz ip, geri kalan teğellerin birbiri ile dansı..



Arkasına da ütü ile yapışan kumaş teladan geçirip, kenarlarını kıvırdım. İyi ki varsınız sevgili, pahalıcı, nazlı küçük esnaf, mahallemizin terzileri, sayenizde 1 ay sonraya gün alıp, kumaşın kendisinin 2 katı para ödemek istemeyince, kendim diktim, sanıyorum bu sebepten kendimi hayli geliştireceğim zaman içinde :))



Bahar geliyor ve ben bu bahar daha böyle çok şey işlemek istiyorum, belki amerikan servisler, belki kareli bir mutfak önlüğünün etek ucu, hatta bir runner, peki bira mutfak havlusu, hani şu torşon dediklerinden? Yaşadığım yeri güzelleştirecek o kadar çok şey yapabilirim ki bu kareli kumaşlarla ve bu İsviçre Nakışıyla? Aklınıza gelenleri benimle paylaşır mısınız? Neler neler yapsak bu bahar bunlarla? Hazır bu kolay işi çözmüşken ve tadını almışken? Neler olabilir sıradakiler bu bahar?



27 Mart 2015 Cuma

Çok Zeytinli



Herkese merhabalaarrr, nasılsınız? Harika bir hafta sonuna hazır mısınız? Şöyle güzel bir kahvaltıya, fırından eve yayılan kokularla sevdiklerinizi uyandırmaya, çok zeytinli pofuduk poğaçalara? Evet, gururla söyleyebilirim, ben hazırım..Bazen önceden yaptığım hazırlıklar sayesinde, sabahın o erken serinliğinde daha önceden hazırladıklarımı ısıtarak yapabiliyorum kahvaltı sürprizlerimi, tavsiye ederim herkese, akşam biraz çalışınca, ertesi sabah rahat ediyor insan, başkasına kahvaltıya davetli gitmiş kadar rahat oluyor hem de.. 


Günler akmıyor, çağlıyor sanki, Mart'ını da bitirdik başlamaya kıyamadığımız bu yepyeni yılın..Planlarımı hayata geçirmeye çabalarken, yeni yılın yeni hedeflerinden sapmamaya çalışırken, devam eden el işleri, her gün denediğim yeni yemek tarifleri, biraz blog, biraz internet, biraz kitap, biraz hareket derken, günleri hayata imzamızı attığımız o "altın an"ları yaratmadan geçirmemeye de gayret ediyorum. Yeni ayla birlikte aklımda yeni şeyler öğrenmek olsa da, duracağım galiba biraz bu baharın ilk ayında, duracağım ve baharı içime çekeceğim, bu ay yavaşlayacağım yani, sonrasına kalsın aklımdakilerin bir kısmı da artık.. Ama şimdi patatesli, zeytinli poğaça zamanı..Patatesi hamurunda, kendisi çok zeytinli, tam kahvaltılık..


2 Haşlanmış Patates     
2 Yumurta     
150 gr. Margarin     
1 tatlı kaşığı Tuz     
3 su bardağı Un     
1 pk. Kabartma Tozu     
1 kase Siyah Zeytin                  
Haşhaş

Haşlanmış patatesler rendelenir. 1 yumurta ve 1 yumurtanın akı, küp küp kesilmiş margarin, tuz, un   ve kabartma tozu yoğurulur. Ceviz büyüklüğünde parçalar koparılarak içlerine çekirdekleri çıkarılıp doğranmış siyah zeytinler yerleştirilerek kapatılır. Yağlı kağıt serili tepsiye dizilen poğaçaların üzerine yumurta sarısı sürülüp haşhaş serpilerek 180 C fırında 25 dak. Pişirilir.

Afiyet olsun, güzel bir hafta sonunun ardından tekrar görüşmek üzere..



26 Mart 2015 Perşembe

Şu Bahar Gelsin de Hele


Hala hafif buğulu çıkan sesimle buradayım işte ve biraz halsizliğim devam etse de, tamamım ben, iyiyim her zamanki gibi hayatımda yeri olan her şeylere yetişmeye çalışacak kadar..

Mesela pastalar..Bahar geliyor pastaları, içi ayva reçelli, üstü bahar bahar, kelebek kelebek..Hatta buğulu sesime en yakışan eski şarkılardan biri eşliğinde, "bahar çiçek çiçek gelince güzel"..


İğneler, iplikler, etaminler ağlamasın, onlara da vakit yaratıyorum..Blackwork üstü az kanaviçe, masa üstüne runner olacak kendileri, ama daha çook, var..İşleye söke, kör topal ilerliyoruz işte, sabrımı, dikkatimi ve el becerimi zorlayan işlerden, severim böyle "zor kızları" :)) Halsizim tamam, ama o kadar da değil, bitiririm ben bunu..


Ortalık kararıp, gözler gün ışığındaki keskinliğine veda edince, biraz basit, biraz kalın ipli, kalın kumaşlı işlere de kayıyorum. Elimden düşmüyor bu İsviçre Nakışı..Gösterişli ama kolay..Çabuk ilerliyor, çok zevkli..Tamamım dedim ya, örtüm bitsin, kahvaltı yapacağız üstünde, az bir şey kaldı..


Sonra yine mutfak, bahar yorgunluğuna karşı sebze yemekleri, sebzelerle kaybettiğimiz kalorilerden, şekerden, ödemden kurtulmak için pastalar..İyiyim dedim ya, şeker hamurları ile saatler geçirecek kıvama gelmişim işte demek ki..

Şöyle bir aklımdan geçirdiğimde elimdekileri gülümsüyorum. Aklımdakileri düşündüğümde daha da çok..Her zamanki gibi hayatımda yeri olan her şeylere yetişmeye çalıştıkça yaşadığımı hissediyorum, bunu hissettikçe yeni hayallere dalıyorum. Şu bahar gelsin de hele...


24 Mart 2015 Salı

Yaş-lı'dan Misafir Tepsisi


İyi günler herkese güneşli bir İstanbul gününden ve güneşin sıcacık ısıttığı bizim balkondan..Merak ettiniz biliyorum, ama iyiyim. Kısa bir şehir dışı ziyaretteydik, ama bünye aynı gün 6 derecenin ardından 28 dereceyi görüverince kaldıramadı, bir kaç günlük boğaz ağrısı, halsizlik, ateş bir gece yarısı hastanenin acilinde sonuçlandı. Domuz gribi olmadığıma sevindik, faranjit çıktı, ama galiba domuz faranjiti falan, çünkü oldukça ağır geçti..Hayatımda aynı anda bu kadar çok ilaç içmedim, antibiyotiklerden göz kapaklarıma hakim olamıyordum artık. Sonra hasta yatağında geçen misafirliği sona erdirip eve dönünce "canlandım" yeniden, evim, güzel evim, seni tekrar görmeden gidiyorum sanmıştım.. 


Misafirliğe eli boş da gitmedim, ayaklı polyester tepsimi yaldızlarla, yağlıboya eskitmelerle süsledim. Hatta hemen kullandık, pek sevdik, pek hoşumuza gitti..Ama hasta olunca inanın tadı yok hiç bir şeyin..Sağlıkla kullanılsın, iyi günlerde, neşeyle..Sağlığımız yerinde olsun, tekrar gidelim, kendi tepsilerimizle ağırlanalım, sağlıkları yerinde olsun, tekrar gidecek kapımız olsun başla memleketlerde..Zaman olsun, ömür olsun, başka bir şey lazım değil zaten bu dünyada..




Ben hep yaşlılık sadece yaşla ilgili bir sıfat zannederdim, galiba göz pınarlarına kolayca doluveren yaşlarla ilgili bir şeymiş aslında şu yaş-lı-lık dedikleri..Sağlığa ağla, hastalığa duygulan, baharın gelişine zırla, yürüyüşe çık, burnunu çekerek bahar dallarını okşa....

üüfff, yaş-lanıyorum artık, iki satır ağlayıp gelirim yine.. 


12 Mart 2015 Perşembe

Sevgililer Günü


Niye yılda bir gün olsun ki sevgililer günü? Sevmenin günü olur mu hiç? Ya da sevgiyi söylemenin zamanı? Deliye her gün bayram olur da, sevene her gün sevgililer günü olmaz mı? Hem de hiç beklenmeyen bir anda, hiç de önemli olmayan bir günde, hiç de özel olmayan bir saatte sevgililer günü kutlanmaz mı?

Sevgililer günü kutlu olsun tüm sevenlerin, sevilenlerin ve sevmek için bekleyemeyenlerin.. 


Nişastalı olduklarından kıtır kıtır ve hafif bu kurabiyelerin üzerlerine gıda kalemi ile notlar yazdım bu sefer, kişiye özel..

250 gr. Margarin     
1 su bardağı Pudra Şekeri     
2 Yumurta     
200 gr. Un     
340 gr. Mısır Nişastası     
1 pk. Vanilya 

Küp küp kesilmiş margarine diğer tüm malzeme ile birlikte yoğurulur. Kurabiye kalıpları ile kesilerek 175 C fırında 15 dak. Pişirilir. Soğuyan kurabiyeler isteğe göre şeker hamuru ile süslenerek servis yapılır.  

Afiyet Olsun.



11 Mart 2015 Çarşamba

Krem Renginin Büyüsü


Bir Hardanger daha..Şıklığı desenlerinde mi bilmiyorum ama, bu renklerin büyüsü beni alıp götürüyor. Nerede kullanılırsa yakışıyor bence ve üzerine ne koysanız, koyduğunuz şey başkalaşıyor. Krem, hani şu beyazın az kirlisi, hani, şu kahvenin solmuşu, bazılarının düşündüğünün aksine hiç de kişiliksiz değil, aksine öyle bir karakteri var ki, hem yanındaki her şeyin kendisini göstermesine izin veriyor, hem de sessizce ve güzelliğinin gururuyla ama alçak gönüllülükle göz kırpıyor onların yanından size..


İşlerken, ne kadar saysanız, ne kadar ipliklere dikkat etseniz de, delikleri kesene kadar o heyecan hiç bitmiyor, ya karşılıklı gelmezse, ya boşta kalan iplik kaçarsa, büzülürse, kesilirse? Hayat gibi bir şey şu Hardanger, elinden geleni yap, dikkatli ol, her şeyin yolunda gideceğini umut et, ama o kadar, gerisi..Gerisi sizin dışınızda bir şeyler işte..


Krem diyorduk, büyü diyorduk, nereden geldik buralara yine? Krem iyidir, güzel renktir, ağırbaşlıdır, sakindir, usludur..Ben her yerde, her odada, her renkle birlikte seviyorum..Maviye de yakıştırıyorum çok, yeşile de..Pembe ile birlikte canlandırıvermeyi de seviyorum, grinin yanında o vintage solgunluğunu da..Krem, hani şu beyazdan daha az kir gösteren, ama kahveden daha özenli kullanım isteyen..Seviyorum onu..

Mutlu akşamlar diliyorum benim gibi krem-severlere, üzerimde krem rengi bir kazakla..


10 Mart 2015 Salı

Kışa Veda




İyi akşamlar herkese buralardan, yağmur yok, hava gri ama soğuk değil artık eskisi kadar, direnemeyecek yine, biliyoruz hepimiz, gidiyor işte kış, son günleri, vedalaşıyoruz artık bir kış mevsimi ile daha..

Kışın son günlerini kapalı yerlerde geçiriyoruz, atlıkarınca manzarasında karamelli kahveler içiyoruz, hazırlanıyoruz vedaya..Evde oturuyoruz, sıcak çay ve kış kokulu bir şeyleri mideye indirirken, bu dolu dolu geçen unutulmaz kışı konuşuyor, düşünüyor ve el sallıyoruz arkasından.


Elmanın şekerli kokusu, üzümün mayhoş kokusu, portakalın, limonun tazeleyen ekşi kokusu, tarçının sıcak konusu, zencefilin acı kokusu, kokulu bir tart bu, kıştan en çok aklımızda kalmasını istediğimiz kokulardan bir demet, yazın o en sıcak günlerinden sıkılmaya başladığımızda ilk özleyeceğimiz kokulardan bir potpuri..Kışa jöleli elmalı tarttan daha güzel bir veda düşünülebilir mi?


2,5 su bardağı Un     
1 çorba kaşığı Toz şeker     
1 çay kaşığı Tuz     
5 çorba kaşığı Hazır Krema     
180 gr.Margarin    
Harcı: 
5 Elma     
2 çorba kaşığı Kuru Üzüm     
1 Portakalın Kabuğu     
1 Limonun Kabuğu     
Tarçın, Zencefil     
10 çorba kaşığı Toz şeker     
1 pk Tart Jöle

Bir kapta un, şeker, tuz, krema ve küp kesilmiş soğuk margarine yoğurulup buzdolabında bekletilir.

Bu sırada elmalar soyulup, çekirdekleri temizlenerek küp küp doğranır. Bir tencereye konup üzerine kuru üzüm, rendelenmiş portakal ve limon kabukları, tarçın, zencefil, şeker ve 2,5 su bardağı su eklenir. Kaynama başladığında içine tart jöle eklenip 1 dak. Pişirilir. Ocaktan alınıp oda sıcaklığında soğumaya bırakılır.

Hamur tart kalıbına uygun olarak açılarak, yağlanmış kalıba yerleştirilir. Hamurun üzerine çatalla delikler açılarak 180 C fırında 20 dak. Pişirilir. Fırından çıkan hamur bir kaç dakika bekletilip oda sıcaklığında geldiğinde üzerine elmalı harç yayılarak soğuyana kadar bekletilir. İyice soğuduğunda buzdolabına kaldırılır. Jöleli harç sertleşip kıvam aldığında servise hazır..Afiyet Olsun.



Şimdi gidip içine ayva dilimleri atılmış bir ıhlamur demleyeceğim, biraz yemek kanalları arasında gezinirken içtiğim ıhlamurun rehaveti ile bitireceğim geceyi, atlıkarıncaların müzikleri kulağımda ışıklı rüyalara bırakacağım kendimi..Son kış geceleri bunlar, son ayvalar, son ıhlamurlar, son battaniyeli gece uykuları..Veda zamanı artık kışa..


6 Mart 2015 Cuma

Bahane


Ne zamandır bizim sahilden fotoğraflar paylaşmıyordum, ama artık bizim buralarda sahilde daha uzun vakitler geçirme zamanlarımız başladı, spor için, hava almak için, düşünmek için, çay içmek için, bir şeyler yemek için, konuşmak için, buluşmak için, yani her tür bahane için deniz kenarındayız yine..


Bir sahil dönüşü, hiç de aklımda yokken, yine mayalı hamurlarla oynarken buluverdim kendimi..Undan ayrı iken mahsun duran o maya tanecikleri, ılık su ve sütle buluştuğunda bırakıverdiler avuçlarıma kendilerini, unla buluşup coştular, üzerlerini örtüp ılık bir uykunun kollarına bıraktığımda onları, ve gelip gidip üzerlerini açıp sevgiyle işaret parmağımla dürttüğümde o sarışın hamuru, nazlıca kıpırdadılar yerlerinde..Merakın, sevginin, ilginin şımarıklığıyla şiştikçe şiştiler..


1800'lü yıllara dayanan bu ekmekler ilk defa Parker House Hotel'de yapılmışlar, Boston'da..Bir klasik yani sözünü ettiğimiz, şişmesinler mi daha da? Belki de bunun için böyle başarılı, böyle lezzetli, böyle pamuklar..Tek başına bir ikram olabilecek kadar iyiler, ama yanında ev yapımı bir şeylerle? İşte asıl o zaman reçeller ekmekleri dişlemek için bahane, ekmekler reçel kavanozlarını sıyırmak için..Bahaneniz ne olursa olsun, bu ekmekleri denemek ve tatmak için bir tane bulabilirsiniz.. 


2,5 çay kaşığı Instant Maya     
1 su bardağı Ilık Süt     
1 kahve fincanı Ilık Su     
2 çorba kaşığı Toz şeker     
30 gr.Eritilmiş Margarin     
1 Yumurta     
3+1/4 su bardağı Un     
1 tatlı kaşığı Tuz
Üzeri İçin: 50 gr. Eritilmiş Margarin  

Tüm malzeme yoğurularak oda sıcaklığında üstü kapalı şekilde 90 dak. Bekletilir. Hamur unlanmış tezgahta açılarak kare kare kesilir. Üzerlerine eritilmiş margarine sürülür. Her bir kare muffin kalıbına yerleştirilip, uçları ortada toplanır. Oda sıcaklığında 30 dak. Daha bekletilir. 175 C fırında 25 dak. Pişirilir. Fırından alınınca üzerilerine su serpilip, bir mutfak havlusu örtülerek bir kaç dakika bekletildikten sonar servis yapılır.

Afiyet Olsun, güzel şeyler için bahaneleriniz bol olsun..

Herkese bol güneşli bir hafta sonu diliyorum..

Not: Hava yağmurlu olursa da, bahaneniz nemden saçlarınızın ve cildinizin faydalanması olsun şemsiyesiz dolaşmak için sağanak altında..İliklerine kadar en az bir defa ıslanmadan geçmemeli hiç bir kış..          




4 Mart 2015 Çarşamba

Çilekler ve Ev Pastası


İyi akşamlar, şimdi pasta konusunda öğrendiklerimi uygulama zamanı..Ama değiştirerek biraz, evirip çevirerek..Daha çok kalıba doldurma, kalıptan çıkarma, kaplama vs. kısımlarını uyguladım, tarifini pek değil..Çünkü doğal olsun istiyorum ben, katkı maddesiyle, hazır kimyasal karışımlarla gerçek olamayacak kadar mükemmel pastalardan çok, ev pastası istiyorum ben..Öbür türlü "zehirli kırmızı elmayı günahsız prensese uzatan kötü cadı" gibi hissediyorum kendimi pastamı birisine ikram ederken, her an "dur, ısırma" diye bağırıp ellerinden almak geliyor içimden.. 



İşte o yüzden bu pastayı bildiğimiz malzemelerle yaptım, her zamanki gibi, kabarması için akları ayrıca çırparak, kek karışımını "fold" ederek karıştırarak, yani spatula ile tek yöne doğru yavaş yavaş unu diğer malzemelerle karıştırırken, yumurtaları söndürmemeye çalışarak..Tarifteki nişasta da çok işime yaradı tabii sonucun başarısında..Evet, doğal oldu, ev pastası oldu işte..Gönül rahatlığıyla bebeğe, çocuğa yedirilebilecek cinsten..Şimdiden afiyet olsun, baharı karşılamak için harika bir pasta, "üşenmeyin, deneyin" derim..


3 Yumurta     
1,5 kahve fincanı Toz Şeker     
½ kahve fincanı Sıcak Su     
1,5 kahve fincanı Un    
 25 gr.Nişasta     
1 pk.Vanilya     
100 ml.Hazır Krema     
100 gr.Beyaz Çikolata     
1 pk.Krem Şanti     
1 çay bardağı Süt     
Çilek

Yumurtaların akları sarılarından ayrılır. Sarılar şekerle çırpılır. Su eklenir. Başka bir kapta aklar kar haline getirilir. Yumurta akları spatula ile tek yöne doğru karıştırılarak yumurta sarılarına parça parça yedirilir.  Bir kapta birbirine karıştırılan vanilya, un ve nişasta da aynı şekilde sürekli spatula ile tek yöne doğru karıştırılarak parça parça karışıma eklenir. Altına yağlı kağıt yerleştirilen, kenarları yağlanmamış kelepçeli bir kek kalıbına dökülerek 180 C fırında 35 dak. Pişirilir.

Krema bir tencerede ısıtılarak içine çikolata eklenir. Kek ve çikolatalı krema 1 gece buzdolabında bekletilir.

Ertesi gün kek ortadan kesilir. Çikolatalı krema çırpılarak kekelerin arasına sürülür. Üzerine doğranmış çilekler serpilir. Krem şanti sütle çırpılarak kekin üst ve yanları krem şanti ile kaplanarak çileklerle süslenir.

Afiyet Olsun, küçük olsun, sizin olsun..

Görüşmek üzere


3 Mart 2015 Salı

Bir Umut


Bir gün baharı karşılayıp, çiçeklenip, bir gün soğuktan donduğumuz günlerdeyiz..Kapıdan baktıran, kazma-kürek yaktıran Mart ayında..Ama sevdiğim gri göklere eşlik eden ağaç dallarındaki o bahar müjdecisi beyaz çiçekleri seviyorum ben..


O gri bulutlar, pencere önünde içilecek bir bardak çay için bahane, o beyaz bahar çiçekleri ise gelecek ılık günlerin habercisi, bahar umutlarımızın yeşermesi..Vergileri sebebiyle Mart ayı-dert ayı da derdi eskiler, ama peki ya umut? Baharı beklemenin, en sevdiğiniz kazakları son bir defa daha giyip gelecek kış yine giyebilmenin, çizmeleri boyayıp kaldırırken ömür olur da fırsat bulabilirsek alınacak yenilerinin düşleri? İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar derler, ama aslında bu umut olmasın asıl insanı yaşatan?  


Bu ekmeklik, gri bir sofra örtüsü hayaliyle boyandı örneğin..Bir tane edinmeli, şöyle keten, şöyle tiril tiril bir kumaş, şöyle peçeteleri ile birlikte ve gri örtü üzerine sakız beyazı tabaklarla kurulacak bir sofrada melekler eşlik etmeli evde pişen ekmek ikramlarına bu ekmeklikle..


Açık gri boyadım, koyu gri boyadım, zımparaladım, beyazlar, kesekağıtları, çikolata kahveler..Kuru fırçalarla geçtim de geçtim üzerlerinden..Gönlümce eskidiğine inanana kadar..Eskittikçe umutlandım, umutlandıkça beyaza boyadım melekçikleri.. 




Ortalarda yoktum ya bir süredir, öğrenmekle, kendimi geliştirmekle meşgulüm bu aralar..Şeker hamuru için bir kursa katıldım, pasta yapmayı öğrenmeye çalıştım, o püf noktalarını hayata geçirmek için denemelerle uğraştım..Yeni beceriler, yeni insanlar, yeni bir ben..Belki de hepsi birer umut..Bahar gelsin diye, baharda ben de çiçekleneyim diye, bu yıldan, bu yıla başladığımdan bir fazla çıkabileyim diye..Sadece bir umut.. 


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...