30 Ocak 2015 Cuma

Tatlı Günü


Lodos diyorlar, fırtına gelecek diyorlar, afet diyorlar, korkutuyorlar insanı..Umarım beklenen boyutta olmaz, umarım kimsenin burnu kanamaz. Ama bu güzel güneşli günde insan korkuyor pek uzaklaşamıyor buralardan, ne olur ne olmaz. O zaman evde bir şeyler yapmalı, evde vakit geçirmeli bugün. Biraz internet, belki biraz televizyon, biraz MFÖ dinleyerek tatlı keyfi mesela..Tam ortasındayım yağmurun, karın, soğuğun diyerekten..


Kaymaklı ekmek kadayıfı havasında bir tatlı yaptım, Kıbrıs Tatlısı..Tarif Hayat Cafe'den..Az biraz oynadım tarifle aslında..Hafif mi hafif, hafifliği hem tabandaki galeta unundan hem de üstündeki muhallebisinden..Aklımdaki bir tatlıyı daha denemenin mutluluğu bir yana, evde olmak güzel şey.. 

4 Yumurta 
2/3 su bardağı Toz Şeker
1 çay bardağı Sıvı yağ
1 su bardağı Galeta Unu
1 su bardağı Çekilmiş Ceviz
1 su bardağı Hindistan Cevizi
1 pk. Kabartma Tozu
1 pk.Vanilya
Kreması
1 lt. Süt
1 su bardağı Nişasta
1,5 çay bardağı  Toz Şeker
2 pk. Krem Şanti
Şerbeti
4 su bardağı Su
3 su bardağı  Toz Şeker
1 pk.Vanilya

Şerbet için su, şeker ve vanilya kaynatılıp, oda sıcaklığında soğumaya bırakılır. Bu arada kek için yumurtalarla şeker çırpılır. Diğer tüm malzeme de eklenerek, yağlanmış cam bir fırın kabına dökülerek 175 C fırında 25 dak. Pişirilir. Fırından çıktığında birkaç dakika bekletilip, üzerine şerbet dökülür.
Kreması için süt, şeker ve nişasta sürekli karıştırılarak muhallebi kıvamına gelene kadar pişirilir. Ateşten alınarak, içine toz krem şanti eklenerek mikserle çırpılır. Tatlının üzerine yayılır. En üste Hindistan cevizi serpilerek ve cevizlerle süslenerek buzdolabında bekletilir. 

Afiyet Olsun.


29 Ocak 2015 Perşembe

Yeni Bir Kutu

Evet, yaptım. Hep yapıyorum, hep de yapacağım,biliyorum. Kutu yapıyorum, seviyorum işte..Yapıp yapıp diziyorum işte..

Ama bu seferki dikiş kutusu. Daha önce hediye olarak yaptıklarımdan, acilen iş görsün diye kumaş kaplayıp ortaya çıkardıklarımdan çok farklı bu seferki, bir defa kutusu çok güzel, ham hali bile öyle güzeldi ki..Boyamaya kıyamadım bu kapağı camlı kutucuğu..


Dışında dekupajlar, stencıllar, boyanmış-kaplanmış ahşap objeler...İç kenarları kumaş kaplı..Her açıdan fotoğraflar çektim, çektikçe çekesim geldi, doyamadım..

Bu seferlik de böyle, okumalık değil, seyretmelik bir post olsun, boyalı basın gibi olsun, boyalı post olsun:)) 





27 Ocak 2015 Salı

Süt Şişesinin Süt Şişesine Dönüşümü


Yağmurlu, ıslak bir İstanbul gecesinden merhaba..Bu sefer, boyadığım bir süt şişesini paylaşmak istedim sizlerle..Kağıda bastığım şekil ve harfleri kesip kendime yaptığım bir stencılla ve tabii beyazla boyadım. Süt şişesiydi zaten, atmaya kıyamayıp ne yapayım derken, yine süt şişesi yaptım işte..

Evet, enamel boya kullandım, pişirmediğim için de en az 21 gün var önümüzde kullanıma açmak için ama, duramadım işte, saklayamadım, önce paylaşayım, sonra kullanayım dedim, hemen, beklemeden, acilen..Sütler kaymak tutar tutmaz :))
 





23 Ocak 2015 Cuma

Güzel Yerler


"Bazı insanlar güzel bir yer ararlar, diğerleri bir yeri güzel yaparlar"


Aslında tam Türkçesi ile, bazı insanlar yaşadıkları yeri güzelleştirirler. En lüks, en yeni, en büyük evler değildir onların ihtiyacı olan..En pahalı eşyaları aramazlar evleri için, ev modasının peşinden koşmazlar. Her yerde mutlu olabilirler, çünkü her yere kendilerinden bir iz bırakıp, dört duvardan oluşan her yeri kendi yuvaları yapabilirler. 

Ellerinin emeğidir, kendi zevkleridir evlerindekiler, tamamen modanın dışında rahat eşyalardır bazen, bazen de aileden kalma eskilerdir, ama öyle bir ahenkle bir araya gelir ki o evlerde o eşyalar, o renkler, o dokular, "başkası zaten olmazdı, yakışmazdı" dersiniz. Evleri kendileri gibi kokar, evleri kalpleri gibi atar onların. 

İşte ben o insanlara bayılıyorum..Blogumu sıkça ziyaret eden, beni hiç yalnız bırakmayan hangi blog dostumu ziyaret etsem, sayfalarında güzelleştirdikleri bir yer görüyorum, hiç birinin yuvasının güzelliğini ayıramıyorum birbirinden, hepsinin evleri o kadar "onlar" kokuyor, o kadar belli ki kalple döşendiği, sevgiyle yaşandığı..
  


Hayatım boyunca hep inandım bu söze, sadece evler için değil, işyerleri için, arabalar için, giysiler için, yemekler için, insana dair ne varsa onun için..Hep inandım bir insanın pek çok şeyi güzelleştirebileceğine hem de paraya en az ihtiyaç duyarak, maddeyle değil, kişiliğiyle, kalbiyle, ruhuyla..


Şimdi durun bir an, güzel olmadığını düşündüğünüz herhangi bir şeyi getirin aklınıza, biraz dokunuşunuzla, biraz kendinizden katışınızla, az emek, az biraz da sevgiyle güzelleştiremeyeceğiniz bir şey var mı gerçekten?

Elinizin değdiği her şeyin ve her yerin güzelleşeceği bir hafta sonu diliyorum hepinize..

20 Ocak 2015 Salı

Kahve Köşesi

Soğuklar geliyormuş yine..Ama olsun, sümbüller sardı ya her yanı, bahar geldi sanki kışın ortasında..



Bizim kapalı balkonumuzda yarattığımız kahve köşemiz ise zaten her mevsim bahar..Her zaman güllü, çiçekli minderleri, süsleri oldu bu köşenin evin genelindeki sadeliğe ve tek renge inat..Çünkü kahve köşemiz, en keyifli sohbetlerin adresi, hep güzel şeylerin konuşulduğu, arındırılmış bir kış bahçesi..

Şu aralar Sümbül Hanım'ın da aramıza katılmasıyla pembe pembe süsledim kahve köşemizi. Bir de minik etiket işleyiverdim kahveyi ve aşkı anlatan. Güllü mumlara da bu kanaviçe şekerliğimi yakıştırıverdim işte.. 




Yok yok, sadece kahve köşeme değil, her yere bahar gelmiş gibi, rüzgarlı gün batımları bile pembeleşmeye başladı baksanıza..


19 Ocak 2015 Pazartesi

Üşüyenler İçin


Güneşli bir gün ama, gölgelerde soğuk ısırmaya devam ediyor insanı. Olsun, biz giyeriz kazaklarımızı üşümeyiz, ama ya şişeler? Onların da kazak giymeye hakkı yok mu? Şöyle havalı bir atkı takmaya, kıştan da yazdan çıkardıkları keyfi çıkarmaya? 

"Hayattaki en iyi şeyler bedavadır" derler, sarılmak, gülmek, öpüşmek, aşk, uyku ve daha niceleri gibi..Ev için de böyle galiba, en güzelleri evde bulunup buluşturulanlarla bir anda ortaya çıkanlar, insanı gülümsetenler..


Bir kazak kolu gibi ördüm, sonra da yanlarını ve tabanını dikiverdim. Pirinç örgüden delikli modele geniş geniş yumuşak yumuşacık örüverdim bir gece vakti..Ve örerken, şişlerin tıkırtısı geceyi bölerken hep düşündüm hayatımı güzelleştiren o bedava şeylerin ne kadar da çoğuna sahip olduğuma şükrederek.. 



18 Ocak 2015 Pazar

Eskici

Bir şeyleri boyayıp, zımparalayıp eskitince ayrı bir güzel durmuyor mu sizce de? Yıllar önce Gaziantep'ten aldığım mırra takımının bakır tepsisi sarı ve yer yer kahverengileşmiş hali ile de eskiydi ama, üzerinde biraz çalışınca bu eskiliğini daha çok sevdim ben.


Zaten çok yeni, çok parlak bir şeyler galiba toprak tonlarındaki evimize pek de uymuyor ya da benim gönlüm öyle görmek istiyor eskitmelerime bahane olması için. Bana iş çıksın diye, aslından farklı olsun diye, elim değsin işte kullanmadan önce diye..

Bu tepsiyi de zımparalayarak başladım hafiften işin en başında. Sonra siyah boya, süngerle pat pat raw amber, burnt amber karışımı, az gri, az beyaz, iyice kuruyunca tekrar zımpara..



Mavi camlarımla birlikte böyle görünüyor işte yeni "eski" tepsim. Hepsinden eski görünen hepsinden yeni tepsim :)) 


17 Ocak 2015 Cumartesi

Kadayıflı mı Kadayıflı Uzun Bir Hikaye Ama Bu Sefer Tamamdır


Bu kadayıflı muhallebiyi daha önce de bir kaç defa yapmıştım. Eşim bir akraba evinde ilk yediği günden sonra müptelası olmuştu ve bundan önceki her denememde de çok başarılı bulmuştu sonucu..Ben mi? Hiç de değil..Yeterince kıtır değildi sanki kadayıflar, ya da yeterince tatlı, veya muhallebisi fazla akışkandı, bir seferinde de kadayıfı mı azdı ne? Aromasında bir eksiklik vardı bir seferinde, diğer seferinde sunumu pek tarumardı, insan içine çıkarmaya utanılacak cinsten:))

Aslında bu kadar azmetmem her seferinde, bırakırım gider, "bu da eksik kalsın bizim mutfaktan" derim ama, kadınlık gururu işte, aşçı inadı, başak burcu mükemmeliyetçiliği, sabırla çalıştım, pek çok tarif denedim.. Ama bu sefer tamamdır, oldu işte..Sevdim bu seferki tarifi de sonucunu da..Tarif esasen Süper Anne'den..Biraz oynadım ama, aslı esası buradan işte..

Hazır kavurulmuş kırılmış kadayıflardan kullandım ama, bu sefer sanki en baştan kavuruyormuşum gibi yağda çevirdim. (Aşağıdaki tarifte hazır kavurulmuş olmayan kadayıf için anlattım ki, her duruma uysun tarifimiz..)Bu aşamada şeker de ekledim ki, kadayıflarıma yağla birlikte eriyen şeker yapışsın ve kadayıflı kısım da içi kadar tatlı olsun. Bu kavurma işlemi sırasında ceviz de ilave ettim ki hem kıtırlığına kıtırlık eklensin, hem de cevizlerin kokusu olsun kadayıflı kısımda. Muhallebisine daha fazla krem şanti koydum ki, iyice sert olsun, pasta dilimi gibi kestiğim halde kalsın. İçine damla sakızı parçası yerine bu sefer damla sakızlı ciklet attım ki, daha bol sakızlı olsun. Kadayıfı bolca kullandım bu sefer aradığım kıtırlığa ulaşabilmek için, ama zaten bu sefer onları şekerle kavurduğum için bir saman yığını efektinden ziyade tadına tat kattı tatlının..

Neyse, bu tatlı hakkındaki blog tarihinin sanıyorum en uzun postunu burada noktalamanın zamanı geldi artık..İşte Kadayıflı Muhallebi tarifim..Henüz denemeyenler varsa, bu tarifle pazar günlerini şenlendirebilirler..Denenmiş, onaylanmış, yenmiş, yutulmuş, silinip süpürülmüş bir tarif sonuçta:))

Muhallebisi: 
5 su bardağı süt      
1 su bardağı toz şeker     
1 su bardağı un     
2 parça damla sakızlı şekersiz sakız     
2 paket kremşanti
Kadayıf için: 
250 gr kadayıf     
1 çay bardağı toz şeker     
45 gr.Margarin      
1 su bardağı iri dövülmüş ceviz

Kadayıf dondurucuda bekletilip, ezilerek parça parça kırıntı haline getirilir. Bir tavada yağ ile birlikte rengi dönene kadar kavurulur. İçine ceviz ve şeker de ilave edilip karıştırılarak, ateşten alınır. Muhallebisi için bir tencerede süt, şeker, un ve sakız sürekli karıştırılarak pişirilir. Koyulaştığında ocaktan alınıp, oda sıcaklığına gelene kadar bekletilir. Ilık hale gelen muhallebinin içine krem şanti toz olarak ilave edilip çırpılır. Bir tepsinin dibine kadayıfın yarısı yayılır. Üzerine muhallebi dökülüp, kalan kadayıf üzerine serpilir. Buzdolabında soğutularak servis yapılır.

Afiyet Olsun, tatlı pazarlar herkese..



16 Ocak 2015 Cuma

Deniz Fenerli Kutu

Bazen insan bir şeylere taktı mı takıyor, benim bir süredir deniz kabuklarına, deniz fenerlerine düşkünlüğüm gibi..Aslında pek yeni de değil, şimdiki bu evimize taşındığımız günden beri bir deniz feneri  resmi asılıdır örneğin banyoda..Banyoda resim çok severim ben, o soğuk fayansları ısıtıverir, orayı evin bir parçası yapar sanki.. 

Bu kutu da banyo için, banyo dolabının rafında misafir el havlularını içine koyduğum beyaz sepet yerine bir havlu kutusu..Aslında sadece denizli, deniz fenerli bir kutu yapmak istemem neticesinde ortaya çıkan bir ihtiyaç :))




Kutunun dışında, üzerine hamur kabartma yaptığım resmi kutunun iç kapağında kullanmayı da çok seviyorum, açıldığında da, kapandığında da aynı güzel manzara karşınızda..



Alışverişe çıktığımda rastladığım bir güzellikle son vereyim bugün, vitrindeki tüm taşlardan daha pırıltılı, tüm tasarımlardan daha benzersiz..Çoğu kadın mücevherlerin sıcağında ısınmayı tercih ederken, vitrinin lambaları yetmiş işte bu minik canı ısıtıp keyifli bir uykuya çekmeye..

Herkese mutlu bir hafta sonu diliyorum.



15 Ocak 2015 Perşembe

Yeniler, Yineler


Yağmurdu, kardı derken, kapanıp kalmıştık ne zamandır. Bu sabah dışarı attık kendimizi, biraz yürüyüş, biraz kahvaltı, biraz şehre tepeden bakış..Güzel bir hafta sonu yaklaşıyor. Elimde boyanıp eskitilecek bir metal tabağım var, zımparalanıp yenilecek bir tepsim, kafamda daha ne çok fikir..Çok işim var anlayacağınız. Yeni düşünceler, yeni planlar, yine projeler, yine hedefler..Zor olan hiç bir şey üretmeden durabilmek galiba insanoğlu için..

Bu işlerin arasında denenecek tarifler de var, pişirilecek sağlıklı sebze yemeklerinin yanında olmazsa olmazımız ekmekler..Bu gün haşhaşlı zeytinli ekmek var. Kek görünümünde, ekmek kıvamında..Zaten zeytinli ekmek meraklısıysanız benim gibi, işin içine bir de çıtır çıtır haşhaşlar eklendiğinde verdiği keyfe değmeyin artık:))

1 su bardağı Ilık Süt 
1,5 tatlı kaşığı Instant Maya
1,5 tatlı kaşığı Toz Şeker
3 çorba kaşığı Yoğurt   
1 çay bardağı Sıvı yağ
1 Yumurta
2 tatlı kaşığı Tuz
5 su bardağı Un
1 su bardağı Dilimlenmiş Siyah Zeytin
2 çorba kaşığı Haşhaş

Bir kapta süt, maya, şeker, yoğurt, sıvı yağ ve yumurta karıştırılır. Tuz serpilip un eklenir. Oda sıcaklığında üzeri kapalı şekilde 40 dak. Bekletilir. Hamura zeytin ve haşhaş ilave edilerek, yağlanmış uzun bir kek kalıbına üzeri düzeltilerek yayılıp 30 dak. daha üzeri kapalı
şekilde oda sıcaklığında bekletilir. 200 C fırında 30 dak. Pişirilir.

Afiyet Olsun. Aklınızdakileri hayata geçirebileceğiniz güzel bir gün olsun. 



14 Ocak 2015 Çarşamba

Kıyıya Vuranlar


"Kalp deniz, dil ise kıyıdır" demiş Hz. Mevlana, "denizde ne varsa kıyıya o vurur"..


Galiba sadece dil değil, el de böyle..Kalbinde ne varsa, elinden de o çıkıyor insanın. En soğuk havada bile o rehavet dolu, sıcak yaz günlerinin ateşi düşüveriyor insanın gönlüne de, karlı kışlı dekupaj resimleri değil, deniz tuzu kokulu bir şeyleri özlüyor insan, midye kabuklarıyla oynamak istiyor, mavi istiyor biraz, biraz dalga sesi, biraz martı çığlığı...

Biraz eskitme, biraz hamur kabartma, aslında sanat kili kabartma yani, biraz denizden gelenleri değerlendirmece..Yeter ki kıyıya vuranlar işe yarayacak şeyler olsun, insanların yüzünü güldürecek, asıldığı duvarlara değer katacak, tüketecek değil, üretecek şeyler olsun..Yeter ki kıyıya hep güzellikler vursun..

Hava hala serin ama, bu serin havalarda dışarıda oturup çay içmenin keyfi başka oluyor. Sıkı giyinirseniz, sahildeki cafelerin açık kısımlarının tek müşterisi olarak dalgaların sesi ve vapurların düdüklerini de çayınıza katık edebilirsiniz gerçekten sizin kıyıya vuranların istedikleriniz, yani kalbiniz olup olmadığını şöyle bir ölçüp tartarken..

Güzel bir akşam diliyorum herkese..



12 Ocak 2015 Pazartesi

Mısır

Bu hafta daha iyi havalara uyanacağımızı sanıyorken, hele de Pazar gününün o güneşinden sonra, yine yağmurla başladık güne, şu anda ise karla devam ediyoruz. Tamam, zamanıdır, kıştır falan ama, şöyle sahile kadar yürüyüp, denize karşı bir sıcak çay içmeye, biraz gazete karıştırmaya bile izin vermiyor ki bu yıl havalar..
  

Bugün yine evdeyiz anlaşılan, günü biraz kanaviçe ve bolca film seyretmekle geçirmekten başka yapacak bir şey yok..Bir de yine eve kokusunu yayacak, sadece kokusu ile bile içimizi ısıtacak bir şeyler pişirmekten başka..Ekmek gibi tabii.. 

Mısır ekmeğinin yeri başkadır ekmekler arasında..Daha çok çöreği andırır bana, dışarıda satılanlar çok sert gelirken, soğuk yemesi bayağı zorlarken insanı, evde pişenleri biraz daha kek gibi yaptığımdan sanıyorum, soğuduğunda bile boğazıma pek takılmadan yiyebiliyorum. Bu sefer de sütlü bir mısır ekmeği pişirdim ki, en yumuşaklarından biri oldu bu seferki..

Bu arada, yanında ev yapımı elma marmeladı ile de nefis oluyor, mısır ununun tatlılığına, elmaların ekşiliğini çok yakıştırıyorum ben..Tarifine gelince:

1,5 su bardağı Buğday Unu     
1 pk.Instant Maya     
2 su bardağı Mısır Unu     
100 gr.Margarin     
1 çorba kaşığı Toz Şeker     
1 tatlı kaşığı Tuz     
1,5 çay bardağı Ilık Süt

Tüm malzeme küp küp kesilmiş margarinle yoğurulur. Ekmek şekli verilerek yağlanmış tepsiye yerleştirilir. Üzeri kapalı şekilde oda sıcaklığında 45 dak. Bekletilir. 180 C fırında 30 dak. Pişirilir.

İşte bu kadarcık, afiyet olsun..       



11 Ocak 2015 Pazar

Çimenler Yayılmadan


"İyi bir yılın, bunlar gibi birçok "küçük şey”e bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü bu yıl?
Yayılın çimenlerin üzerine.....
Acele edin....
Er veya geç...
Çimenler yayılacak üzerinize..."

 Jacques Prevert


Bu yılı bu güzel takvimden izleyeceğim ben..Her sayfasında birbirinden nefis, birbirinden ilham verici pastalar var. Ve aldığım ilhamlarla ortaya bir şeyler çıkaracağım, söz verdim kendime..Üşenmeyeceğim, ertelemeyeceğim, sonraya bırakmayacağım hayatımızı güzelleştireceğini düşündüğüm hiç bir şeyi..Bu takvimdeki her ayın bir pastası gibi, her ayın tadı damağımızda kalsın istiyorum ve bu tatları ben yaratmalıyım, biliyorum. Acele ettiğimiz, özenmediğimiz, "olsun" diye, "adet yerini bulsun" diye yapılan ve bizi monotonluğa sürükleyen her şeyden kaçmalı bu yıl..Her aya imza atmalı, her tabağa farklı dokunmalı, evin her köşesini ayrı sevmeli, alınan ve verilen her nefeste yeniden doğulmalı..Yapacak iş çok yine bu yıl..

Şairin dediği ne kadar da doğru..Sağlıklı olduğuna sevinmeli insan, hiç sebepsiz hediyeler vermeli, oyuncaklar almalı kendine..Yaşamak için acele etmeli, çimenlere yayılmalı, çimenler üzerimize yayılmadan önce..



Ben pastalarımla, evimle meşgulken, evde maket faaliyetleri de devam ediyor tabii tam gaz..Bu yıl daha çok maket bitirilmeli, yenilerine başlanmalı..Elif onların daha çok fotoğraflarını paylaşmalı bu blogda..Çimenler üzerimize yayılmadan..

Herkese güzel bir hafta diliyorum..

"Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi?
Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç?
Ve siz onu hiç kokladınız mı?Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?
Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?
Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz?
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?
Çimlere uzandığınız oldu mu?
Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç?
Hiç suda taş kaydırdınız mı bu yıl?
Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?
Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz?
Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı?
Kaç kez mektup aldınız bu yıl?
Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?
Kimseyle barıştınız mı bu yıl?
Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez fark ettiniz bu yıl?
İyi bir yılın, bunlar gibi birçok "küçük şey”e
bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü bu yıl?
Yayılın çimenlerin üzerine.....
Acele edin....
Er veya geç...
Çimenler yayılacak üzerinize..."

 Jacques Prevert


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...