29 Ağustos 2014 Cuma

Salonda Bir Misafir


Tüm güzel blog arkadaşlarıma merhaba, nasılsınız?

Bugün salonda yeni bir misafirimiz var. Bolca mendillik fotoğrafı yayımlıyorum bugün sizler için.


Ahşap mendilliği eski fatura resimleri ile kapladım. Dekupaj resimlerini yapıştırdıktan sonra kenarlarına köşelerine biraz da kuru fırça ile beyaz sürerek, daha bir eski, tozlu ve flu bir görüntü vermek istedim.

Zaten bir obje beyaz olunca, her renkle birlikte kullanılabildiğinden, her odaya uygun oldu bu yeni mendillik.


Kenarından geçen kordonla da, tüm çıplaklığı gitti, giyiniverdi işte. 


Galiba kullanmaktan çok fikir olarak seviyorum ben mendilliği..Her ihtiyaç duyduğunuzda elinizin altında elinizi, burnunuzu, bir yeri, bir şeyi silecek tek kullanımlık bir harika..Bir de bu beyaz kağıt tomarları, böyle beyaz kağıt kaplı bir ahşabın arasından, ön köşesindeki minik broşa göz kırparak dışarı çıktıkça, daha da harika..


Bir kaç farklı faturayı birbirine ekledim, ama hiç belli olmuyor değil mi? Kağıtların üzerlerindeki çizgiler sağ olsun :)) 


Şimdi tahmin edin, kalkıp nereye gidiyorum?

Tabii ki yeni bir şeyler boyamaya..Çıkacağımız bir kaç seyahat öncesinde hobiledikçe hobiliyorum, elime fırça almadan geçecek günlere hazırlık yapıyorum..

28 Ağustos 2014 Perşembe

Bir Hobilemece Anında Dantel Fanus


Selam Dostlar,

Bazen, her zamanki el işlerimden sıkılıp, evin içinde "ne yapsam değişik" diye dolanırken, bir den aklıma geliveriyor.  Mağazalarda gördükçe, pahalı bulup almadığım dantel kaseler, internette gördüğüm uygulamalar ve evdeki bir kutuya doldurduğum anne yadigarı dantel örtüler bir araya gelince tam da el becerimin ve yaratıcılığımın eennn zirvesindeyken, yani bir hobilemece anında, ben de kendime bir dantel fanus yapıverdim sonunda..

Ooohhh, benim de var artık bir dantel fanusum, yaptım rahatladım :))


Belki daha güzel fotoğraflar da çekebilirdim ama, mutluluk ve zafer sarhoşluğuyla bu kadar oldu artık :)

Eski dantel örtüyü ıslatıp sıktım, beyaz tutkalla mıncıklayıp, üzerine stretch film kapladığım kasenin üzerine yerleştirip 1 gün beklettim. Geriye kalan zaten sadece üzerine boncuktan bir kulp yapmak, kolay kullanım için başka bir şeye gerek kalmıyor, sert mi sert, bir şey oluyor. Kek-kurabiye servislerinde kullanımı çok şık, belki banyoda sabunların üzerine de kapatabilirim, başka? Başka bununla neler yapabilirim önerilerinize bırakabilir misiniz?  


İyice eskici mi olmaya başladım bilemiyorum ama, bu küçük şeyler mutlu ediyor beni..Ve bazen, böyle bir şeyleri bir şeylere dönüştürürken, kendim de evinde üreterek mutlu küçük bir kıza dönüşüveriyorum..

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Gümüş, Mavi ve Beyaz


Herkese Selam, 

Bugün karşınızda eski gümüşlerin mavi-beyaza dönüşümü. Umarım seversiniz.


Eskitsem de, küflendirsem de, objelerin sade ve modern olmasından hoşlanıyorum, diğerleri kasvet veriyor bana, çok kolay sıkılıyorum. Beyazın da bir avantajı olarak, üzerine ekleyeceğiniz renklerle, yapacağınız eskitmelerle, evin içinde kendisi gibi sade ve modern diğer eşyalarla çok kolay gruplandırarak kullanabiliyorum.  


Mesela, eski gümüş şamdanları beyaza boyadıktan sonra zımparayla eskitip, eskitme pudrası ile mavi mavi küflendirdikten sonra, başka mavilere arkadaş ettim bugün..

Mavi demişken, sevgili Banu'nun mavi köşesini anmadan olur mu? Demirciden kaptığı sandalyelerle ve bir parça kot kumaşla yarattığı o atmosferi hatırlamadan? Hatırlamak isteyenler buradan, Banuca Birşeyler


Koyu renk üzerinde de güzel gösteriyor kendini beyazlar ve maviler..Daha karmaşık bir şeylere gerek yok ya da daha fazla renge, işte bu kadarcığı bile değiştiriverdi bizim evi bugün..


Bu akşamlık da bu kadar..Yine müzik dinleyerek elişleriyle, çeşitli denemelerle geçen bir günün ve akşamüstü saatlerinde uzun bir sahil yürüyüşünün ardından yorgun düştüm. Beyazları ve mavileri seyrederek gevşemeyi ve uykuya öyle geçmeyi planlıyorum artık. 

Herkese iyi geceler.. 



26 Ağustos 2014 Salı

Benim "Driftwood"larım


Merhaba, keyifler nasıl?

Deniz kenarından topladığım bir torba dolusu sürüklenmiş odun parçası ya da havalı ismiyle driftwood ile yaptım işte ben de bir şeyler..Yeni hayatlarına böyle iplerle birbirlerine bağlanmış bir duvar süsü olarak devam edecekler..Orijinal hallerine hiç ellemedim, ne boya, ne düzeltme, ama bu halleri ile öyle hoşlar ki, soluk bir ahşap rengi ve kadife bir doku..


Yalız tabii yine rahat duramadım ve bizden bir şeyler eklemek istedim, aralara ve en uca biraz nazar boncuğu ekledim, "nazarlardan korusun" diyerekten..Bu amaçla toplamamış olsam da, amaçsızca öyle duvarda asılı kalmalarına gönlüm razı gelmedi, bir misyon yüklemek istedim bizim odun parçalarına..Driftwood sanatının en özgün uygulamalarından biri olduğunu iddia etmek mümkün olmasa da, baktıkça bana neşe versin, size de fikir..Tatilden odun parçaları ile dönüp ne yapacağını bilemeyenler ve yeni tatile çıkıp odun parçası toplayacaklara ilham versin.. 


Şimdi, fırından gelen kokular beni mutfağa çağırıyor. Akşamüstü kahvesi saati yaklaşırken, hazırlıkları tamamlamalıyım.

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Tatlı


Tatlı bir esinti eşliğinde ve mis kokulu bir kahve yanında tatlı...Yan sandalyede tatlı sevgili ile birlikte..Tatlı bir an, tatlı anılar bırakarak geçti, gitti..Bu tat hep kalmalı aklımızda..Yaz-kış rüzgardan üşümeye başlayınca, doktorların kahve ve tatlıyı yasakladığı yaşlarda, geriye tatlı anılar kalmalı, bir de tatlı sevgili ki, tadı olsun şu hayatın..  

22 Ağustos 2014 Cuma

Bu Hafta Sonu


Serin bir hava, mis kokulu bir fincan kahve, okuyacak bir şeyler, huzur, sağlık, mutluluk..Böyle geçsin hepinizin hafta sonu..

21 Ağustos 2014 Perşembe

"Welcome to the Seaside" Tepsisi


Nasılsınız millet? Bugün tepsimle karşınızdayım, daha doğrusu kasamla, sandığımla hatta..Güzel bir meyve kasası bakınırken aklıma geldi tepsi gibi kutulardan alıp, çiziklerle sandık havası vermek, eskitmek ve mavi camlarımı içine yerleştirmek. Sonra da hayıflandım, neden daha önce aklıma gelmedi diye.. 

Biliyorum, genellikle internette gördüklerimiz, üzerinde meyve-sebze yazıları yazanlar, hatta meşrubat, kg, firma adı vs..Benimki farklı olsun istedim, ruhu olsun istedim ve kendi stencılımı kendim yaptım, hatta biraz da bu amaçla kahverengiye falan değil, mavi ile nil yeşili karışımı bir renge boyadım, kurşuni mavi diyebiliriz bu renge, galiba benim icadım bir isimle :))


Derken çalışmalar devam ederken, bir de resim eklemek istedim, dekupaj da yaptım şöyle hemen köşesine..


Yağlıboyayla eskitmeden de duramadım bu arada, gözünüzden kaçmamıştır zaten..Ama içinin eskitmesi beyazla, sadece ve sadece mavi camlarım şerefine..

Şimdilik hoşçakalın, yarın için tatlı yapmaya gidiyorum şimdi ben, çikolatalı mus..Kendinize iyi bakın..



20 Ağustos 2014 Çarşamba

Bizim Salon


Merhaba sevgili dostlar,

İnsan eskitip, boyayıp eşyaları değiştirip dururken, arada bir de vaktini geçirdiği mekanlara da yeni bir görünüş istiyor, renklerle oynamak ve bizim üzerine çay-kahve koymaktan çok ayak uzatmak ve cicilerimi sergilemek için kullandığımız orta sehpamıza yeni bir şeyler koyup kaldırmak istiyor.

Kim bana eşyalarından sıkıldığından bahsetse, salonunu değiştirme planlarını anlatsa, önce aynı renkten bir kaç yastık, örtü, vazo, mum vs. alıp, salona serpiştirmesini öneriyorum öncelikle..Bu değişim bile, duvarları boyamaktan çok daha pratik şekilde değiştiriveriyor salonları.. 

Ya da salon içinde yemek grubu ve oturma gruplarının yerlerini değiştirmek, bazen yeni bir eve sahip olmuş gibi yapıyor insanı. Bizim evde, neredeyse tüm komşularımızın aksine salonun girişinde yemek grubu, arka tarafında oturma grubu var ki, bu arka taraf daha geniş olduğundan, daha geniş bir alandan oturma imkanı sunuyor bize..Neden herkes dar olan kısıma sığmaya çalışıp, salonun en geniş kısmını büfe-gümüşlük-masa üçlüsüne terk ediyor, bilemiyorum, ama ben seçimimden memnunum, benim için oturma bölümünde ferahlık, gümüşlüğün konforundan önemli:))



Aslında bu ferahlıkta beyaz parkelerinde önemli rolü var tabii..Hem ferahlık hissi veriyor, geniş gösteriyor, hem de koyu renk parkeler gibi üzerindeki tozu göstermediğinden, her gün süpürmek gerekmiyor. Benim için ferahlık ne kadar önemliyse, şu kısa hayatı gün boyu temizlikle geçirmemek de önemli..Hele de bizim gibi 24 saat yoğun bir trafiğin akıp gittiği ana caddeye yakınsanız, toz her tür kararınızda aklınızdan hiç çıkarmamanız gereken konulardan biri..

Aslında kim kenti neye dönüştürmeye çalışırsa çalışsın, ben seviyorum bu eski binaları, onların ağır demir radyatörlerini, kalın duvarlarını, odalar arasındaki perde blok girinti-çıkıntılarını ve "balkon keyfine fransız" olmayan geniş balkonlarını..

Keskin hatlar, düz renkler, ton-sür-ton bir hava, baktığımda gözümü karıştırmayan, kafamı dağıtmayan bir sadelik. 


Kolay toz almayı sağlayacak kadar, evin içinde dolanırken çarpıp düşürmeyecek-döküp saçmayacak kadar aksesuar..Sadece bazen eklenen renkler, bazen misafirliğe gelir gibi salona şöyle bir uğrayıp, bir kaç gün kalıp vedalaşan yeni vazolar, mumlar...

Siz ne düşünüyorsunuz? Benim gibi sadelikçilerden misiniz, yoksa renge, desene, aksesuara aşıklardan mı?

Görüşmek üzere..

Meraklısına notlar: koltuklar, sehpalar: Tepe Home, yastıklar: Koçtaş, runner: English Home, sürahi ve kapaklı kavanoz: Esse, keyif: benim, kim karışır :))

19 Ağustos 2014 Salı

Hobilemece'de Eskitme Zamanı


İyi günler, umarım herkes iyidir..

Benden yeni bir eskitme daha ister misiniz? Bu seramik balığın ham halini gördüğümde, detaylarının bu kadar göz alıcı olabileceğini tahmin edememiştim aslında. Ve sizde nasıl bir duygu uyandırdı bilmiyorum ama, bu menekşe mavisi boyanmış balığın üstüne kuru fırça ile şöyle bir sürüp geçtiğim beyaz boyalar, bende indigo hissi yarattı. Sanki eskimiş bir kotmuş gibi, zamanında kusursuzca boyanmış bir şeyin eskiyip, dökülen boyasının altından beyaz alçısı çıkmış gibi.. Sevildiği için çok kullanılmış, eskidikçe daha da sevilmiş, yıllar geçmiş, her şeyle ve herkesle vedalaşılmış ama onunla hiç vedalaşılamamış tüm eşyalar gibi.. 


18 Ağustos 2014 Pazartesi

Hobilemece'nin Meşhuuur Eskitmelerinden, Paslı Fener




Nasıl geçiyor günleriniz? Sizler de benim gibi yazın bitişi ile başlayan indirimlerle sarhoş musunuz? Çalıştığımız günlerdeki rahatsız, dar, sıkıcı, renksiz kıyafetlerin yerine yeni bir şeyler koymak için doğru zamanlar bunlar ve kaçırmamak lazım.."İstanbul'un sıcaktır sonbaharı nasılsa" diyerek, "Allah ömür verirse seneye yazı da görürüz belki" diye umutlar besleyerek, bir kaç parça ile mutlu olmak lazım.. 

Ama o arada çalışmak da lazım, mesela şu eskitme işine eğiliyorum bu aralar, herhangi bir amaçla değil, sihir yapar gibi, sonunda çıkacak sürprizi merakla bekleyerek, çok ama çok da eğlenerek.. 




Bu pek de güzel olmayan feneri, haydi itiraf ediyorum korkunç feneri, "nasılsa eskiteceğim" diye aldım, rengini çok da umursamadan..Bana bizim zamanımızdaki devlet okullarında, devlet hastanelerindeki yarısı beyaz, yarısı gri o kasvetli koridor duvarlarını hatırlattı, ama neyse ki, kurtaracaktım ben onu, "pis-paslı-eski-püskü" yapacaktım ama, kurtaracaktım.. 



Ve eskittim..Önce kahverengiye boyadım, sonra terra-cotta ile, sünger ponpon fırça marifetiyle tabii yine, minik minik darbeler, üstüne oksit sarı ile dokunuşlar..Sıcak beyazla biraz daha gezinti tüm bu renklerin üstünde...Ne çok renk birikmiş zamanla evde, bunları kullanmak için de iyi bir bahaneymiş bu eskitmeler meğer..



Ve mat vernikle son nokta..İnsan dokunursa eline pas bulaşacak sanıyor, koyduğu yerde pas lekesi kalacak gibi..Görmüş geçirmiş bir fener oldu bu, gencecik ama tecrübeli..


Yarına yine bekliyorum, daha temiz bir eskitme var bu sefer, mavi-beyaz.. 

15 Ağustos 2014 Cuma

Galvaniz Deniz Yıldızı


Herkese merhaba, herkesin keyfi yerindedir umarım. Biz, gribi büyük ölçüde üzerimizden atmamızla birlikte hemen sokaklara vurduk kendimizi, Eminönü civarını keşifle geçen hareketli ama çok keyifli bir günün ardından, bugün tembellik günü..

Neyse, işte sonunda ben de kendime o dergilerde ve bloglarda gördüğüm galvaniz yıldızlardan yaptım.


Aslında ahşap olan yıldızı gittim geldim boyadım..Ponpon sünger fırça ile, ama her seferinde alttaki rengin tamamen kapanmasına izin vermeden, önce siyaha, sonra gümüş rengine, sonra kahverengiye boyadım. En son da gümüş ve siyahtan ponpon fırçaya aynı anda biraz biraz alarak son dokunuş..

Evet, hala galvaniz değil benim yıldızım, ahşap ama galvaniz gibi görünmüyor mu? Ve tabii, bir deniz yıldızı için fazla kusursuz benim yıldızımın kolları ama, önemli olan benim ona taktığım isim değil mi? Ve son olarak, ne dersiniz, bu eskitme işine biraz daha eğilsem, neler neler çıkarmaz mıyım ortaya?


14 Ağustos 2014 Perşembe

Milföy, Krema ve Çilek


İyice dekorasyona, süslemeye, maviye kaptırdım kendimi de mutfağı unuttum sanıyordunuz değil mi? Hiç unutur muyum? Rejimin bile pasta yenilebileninden yapıyorum, yemek için değil, yapma zevkinden mahrum kalmamak için..


Ama itiraf etmeliyim, hem sıcaklar hem de şu topuk ağrısından eskisi kadar uzun zaman geçirmiyorum mutfakta, yemekleri bile bir kaç günlük yapıp, biraz daha kısaltmaya çalışıyorum günlük mutfak mesailerini..Ama bu Çilekli Milföy Pastası pratik bir şey..Tadını anlatmama gerek yok, görünüşünü sizlerin yorumlarına bırakıyorum.. 

10 kare Milföy Hamuru     
Krema İçin: 
3,5 su bardağı Süt     
2 çorba kaşığı Mısır Nişastası     
4 çorba kaşığı Un     
1 pk.Vanilya     
12 çorba kaşığı Toz şeker     
100 gr.Margarin     
Pudra Şekeri     
Çilek

Milföy hamurları ortadan ikiye kesilerek 175 C fırında 25 dakika pişirilir. Krema için bir tencerede süt, nişasta, un, vanilya ve şeker çırpılarak ocakta koyulaşana kadar pişirilir. Ateşten alındığında içine margarin eklenerek çırpılır ve soğumaya bırakılır. Fırından çıkan milföy hamurları soğuyunca ortadan ikiye kesilir. İçine krema sürülür, dilimlenmiş çilekler yerleştirilir. Tekrar krema sürülerek kapatılır. Üzerlerine pudra şekeri serpilip, çileklerle süslenerek servis yapılır.

Benim gibi buzdolabında hep biraz milföy hamuru bulunduranlardansanız, ev halkının tatlı krizine girdiği bir akşam bu pastayı yapıp, bayağı bir hayır duası almanız mümkün..


Şimdi, "evdi, boyamaydı, maviydi, iyi gidiyorduk, nereden çıktı pasta" demeyin, süper eskitmelerle geliyorum, bekleyin beni..  

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Yine Kanaviçe Zamanı


Vazo isteyen ama sıradanlıktan çekinenler için, vazosu zevklerini yansıtsın isteyenler için ve en önemlisi, "benden başkasında olmasın"cılar için gelsin..


Seramik vazoya peçete dekupajı ile rengi evime, deseni hobime uygun bir vazo..Tek püf noktası, boyamaya geçmeden önce seramik objeyi verniklemek..Böylece sürdüğünüz ıslak boyayı emip, dalga yapmıyor, kilolarca boya harcatmıyor..Hatta belki su sızıntısına bile iyi geliyordur..


Süslendi, püslendi, çiçeklendi, baş köşeye yerleşti işte sonunda..


Hatta daha da baş köşeye kadar terfi etti, tam televizyonun yanına, kimselerin gözünü alamadığı o duvar kenarına..


Evet, bardakla, sürahiyle idare ediyorduk, giderebiliyorduk vazo ihtiyacımızı, hele eşimin hiiç ihtiyaç duyduğu bir şey değildi ama, sonucundan o da memnun kaldı, ee bayağı vazo üstüne kanaviçe işlenmiş gibi oldu, memnun kalmasa ayıp olmaz mıydı biraz?



İşte bir vazo hikayesi..Kırtasiyedeki mahsun seramik vazo, bizim evde baş köşenin gururlu konuğu...Ve bir boyama hikayesinin daha sonu..


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...