28 Şubat 2014 Cuma

Yok, Ben O Kadar Fedakar Değilim


Bizim kuşaktaki anne babaların kendilerini unuturcasına, feda edercesine gayretlerine bakıp soruyorum ve hep benzer cevabı alıyorum, "çocuğum için, her şeyi onun için yapıyorum"..Ne çok emek vermesi gerekiyor, ne çok sıkıntıya katlanması, neler neler yapması gerekiyor şu bizim kuşağın "çocukları" için?

Kredisi yeni biten evden hemen bir büyüğüne taşınmak gerekiyor mesela, sitelerden sitelere, villalardan villalara taşınmak gerekiyor ve yüzyıllarca sürecek konut kredileri artık neredeyse birbirleriyle kapatılıyor..Karşılığında, her gün daha da esneyen şu "esnek çalışma saatleri" sonucunda, o güzel evlerde çocukları sadece gece uyurken odalarında uzaktan seyredebiliyorlar..Oysa bir çocuk için en güzel yuva, anne baba sevgisini doyasıya içlerine çekebildikleri o sıcak kucaklar değil miydi eskiden?

Arabaların kasaları değişiyor, modelleri değişiyor, gittikçe daha yüksek, daha büyük arazi araçlarına dönüşüyorlar ve bunları kovalamak, iş yerindeki arkadaşınkinden daha "iyi" bir arabaya sahip olabilmek gerekiyor yine sadece "çocuğumuz" için..Daha çok da benzin almalıyız tabii, egzoz dumanımızla havayı ve doğayı kirletmeyi de ihmal etmeden, ve dünyadaki son damlayı bitirmeden gitmemeliyiz buralardan ki, "çocuğumuz için" iyi bir gelecek olsun..."İyi hayat" zaten "motor hacmi" demek değil mi artık? Ayakkabısı delik çocuklardan hiç haberdar etmediğimiz çocuğumuzu pamuklar arasında, bulutlar arasında seyahat ettirip, onun "yürek hacmi"ne hiç yatırım yapmamak değil mi?   Karşılığında, direksiyon başında, yemek masasında, hatta tuvalette dahi hiç irtibatı kesilmeyen o iş yerlerine, o işlere harcanan ama asla yeterli gelmeyen akıllar var, yetenekler var, ruhlar var...Oysa bir çocuk için en güzel seyahat, babasının ensesinden aşağı sarkıttığı bacaklarını göğsüne kahkahalarla vurduğu bir akşamüstü gezintisi değil miydi eskiden?

Yurt dışındaki en yeni markalar burada artık, tüm aile Barbie'ler gibi birbiri ile uyumlu, çeşit çeşit giyinmeli ve nasılsa kredi kartı ile ödeneceğinden etiketine bile bakmadan sepetlere doldurulmalı mağazalarda göze takılan her şey..Sadece anne baba değil çocuklar da bir giydiğini bir daha giymemeli bu devirde, "bir giydiği" bile olmayan hemen yan mahalledeki tüm o mülteci çocuklara inat.. Karşılığında, maliyetinin düşüklüğü ve yönetiminin kolaylığı sebebi ile "kullan at personel" modelini benimseyen iş yerlerindeki yetkin değil ama kurnaz yöneticilerin maliyetleri aşağı, daha da aşağı çekebilmek için her gün bir yenisi ile uyandıkları projelere onlar kadar gönülden inanmak, ama onlardan fazla çalışmak gerekiyor..Bu projelerde çalışırken de çocuğun ilk konuşmasını, ilk adımını, ilk şiirini, ilk gösterisini, son şarkısını hep kaçırmak, hep ıskalamak.. Oysa bir çocuk için en güzel giysi, uyuyakaldığı misafirlikten dönüşte üşümesin diye üstüne örtülen o mis kokulu anne hırkası değil miydi eskiden?

Çocuklar için katlanılan lüks restoranların "sabahtan akşama" açık büfe brunchları, "her şey dahil" tatil köyleri,  "her şey bir arada" alışveriş merkezleri, "her şey paralı" özel okulları...Karşılığında "sabahtan gece yarısına" "her şey dahil" karmakarışık görev tanımları ile çalışılan, özel hayata izin vermeyen bir çalışma düzeni; hedef ve performansların siz yaklaştıkça daha da yükseğe çıktığı amansız bir yarış ve birbirlerini televizyon karşısında uyuklarkenki hali dışında hatırlayamayan aile fertleri; "iyi hayat" uğruna altında ezildikleri krediler ve borçlar sebebi ile artık çıkacak sesi bile kalmadığından, hafta sonlarını da evdeki bilgisayarda iş yerinde yarım kalan işlerini tamamlamaya çalışmakla geçiren anne babalar....

Hepsi de çocuklar için mi gerçekten? Yoksa arkadaşlara anlatmak için mi çıkılan o tatiller, akrabalardan geri kalmamak için mi seçilen o özel okullar, komşular için mi sık sık değiştirilen o koltuk takımları? İnanıyorum çocuklar içindir mutlaka çocuklar için, çocuklar da değişmiş besbelli. Daha çok çalışmak gerekiyor, çocuğa her istediğini vermek..Ben mi? Yok, ben o kadar fedakar değilim..



26 Şubat 2014 Çarşamba

I love Cooking


Bunu zaten bilmeyen yok artık...Pişirmeyi seviyorum, pişirirken önlük kullanmaya da bayılıyorum. Dikince seviniyorum, işlerken mutlu oluyorum. Toprak tonlarında huzur buluyorum. İşte hepsinin bir araya geldiği bir çalışma..


Anchor Butik'in Haziran-Temmuz-Ağustos 2013 sayısından..Deneyecekler için ölçüler etek ucu 65 cm., en üst kenar 25 cm., yükseklik 85 cm. Duck kumaş kullandım, işlemeye de uygun, tok duruşu ile mutfak önlüklerine de...İşlemesi de sap işi, yani çok pratik, çok hızlı...



Bu da, bu sevimli deseni bir yerlerde kullanmak isteyenlere gelsin..Seviyorum önlükleri ve önlüklerle pişirmeyi....


24 Şubat 2014 Pazartesi

Tepsiyi Nasıl Yaptım?


Söz verdiğim gibi, tepsiyi anlattım bugün de..Deneyeceklere kolay gelsin..

Tepsiyi, nemli bezle tozlarını sildikten sonra, koyu renkle 1 kat boyadım. Kuruyunca 1 kat daha boyayıp, zımparaladım. 


Nemli bezle tekrar tozlarını sildikten sonra tepsinin üzerine, kenar ve köşelere daha yoğun olmak üzere beyaz mum sürdüm.Yine nemli bezle silerek mumun fazlasını ve pütürlü kısımlarını aldım.


Tepsiyi beyaz boya ile boyadım. Kuruyunca 1 kat daha beyaz ile boyadım. 


Zımpara ile kenar ve köşeler daha yoğun olmak üzere her tarafını zımparaladım. Zımpara tozlarını nemli bir bezle silerek temizledim.


Transfer yapılacak resmi, herhangi bir kırtasiyede siyah beyaz, ince bir kağıda ve eğer yazı içeriyorsa ters olarak bastırmanız önemli..Resmi, oyarak, mümkün olduğunca girinti çıkıntılarına göre kestim. Transfer tutkalını fırça ile resmin ön yüzüne, ortadan kenarlara doğru sürdüm. Kağıdı tepsiye ters olarak ve bir taraftan diğer tarafa doğru sıvazlayarak yapıştırdım. 


Plastik bir spatula ile üzerinden birkaç defa geçerek tutkalın fazlasının kenarlardan çıkmasını sağladım. Temiz pamuklu bir bezle üzerine tampon yaparak tutkalın fazlasını temizledim ve 8 saat kurumaya bıraktım. 

Süre sonunda resmin üzerine fırça ile su sürdüm. Elim ile ortadan kenarlara doğru ovalayarak ve elimi arada nemlendirerek resmi soydum.

Tepsinin üzerine, kurşun kalem ve cetvelle çizgiler çizip, çizgilerin üzerini zımparalayarak, ahşap aralıkları görüntüsünü verdim. Resmin ve çizgilerin üzerine elimle keten yağı sürerek, fazlasını pamuklu bezle sildim.

Ertesi gün 3-4 kat sprey vernikle vernikledim.


Ve bunlar da kullandığım resimlerim, ihtiyacı olanlara gelsin..Kolay gelsin... 



22 Şubat 2014 Cumartesi

Gece Sohbeti için Çikolatalı Armutlu Kek


Bazen insan günlük koşuşturmacalara kaptırdığında kendisini, bir de bakıyor ki, en çok da aynı evde yaşadığı insanları unutmuş..Cümleler kısalmaya başlamış, yüzüne, gözlerine bakmayalı belki de günler geçmiş...Sesini arka fonda televizyon olmadan duymayalı kaç zaman geçmiş belki de.."Nasılsın" diye sormayalı çook olmuş...

Buna düşmemeye çok dikkat ediyorum...İnsan en çok, "yokluğunda acı çekeceği kişileri yok sayarak yaşarmış" ya, ben öyle olmasın istiyorum. Bazı geceler, birbirimizi televizyondan çalıyoruz, gazeteden, kitaptan, internetten...Fonda eski bir şarkı, elimizde çaylar, birbirimize dönüp soruyoruz "nasılsın?".."Bıraktığım yerde misin, olduğunu sandığım yerde misin" anlamına da geliyor bu, "içinde birikenler varsa dinleyeyim, sırtındaki yüke bir omuz da ben vereyim" anlamına da..Benim anladığım farklı belki de, onun anladığı farklı. Sonuçta farklı insanlarız biz, kafamız başka, gönlümüz başka gözlerimiz aynı ufka çevrili de olsa...Ama kesin olan bir şey var ki, o gece çaydanlığın altı söndüğünde, biz artık eski biz olmuyoruz, daha iyi tanıyoruz birbirimizi, daha iyi anlıyoruz...

İşte bu kek, öyle bir gece sohbetinin eşlikçisi...Bir çatal darbesi ile dağılıveren hafif bir kekin içinde taze meyveler, kuru üzüm ve çikolata...Çok kolay dağılıveren ama her dem taze, her dem tatlı...Aşk gibi...

1 su bardağı Mısır Unu   
1 su bardağı Toz şeker   
125 gr.Margarin   
4 Yumurta   
1 pk.Vanilya
1,5 su bardağı Un           
1 pk.Kabartma Tozu      
1 tutam Tuz          
40 gr.Çikolata
1 çay bardağı Kuru Üzüm                                      
2 Armut 

Kek kalıbı yağlanıp, içine biraz mısır unu serpilip, silkelenir. Bir kapta şeker, küp doğranmış yağ, yumurta, vanilya, mısır unu, un, kabartma tozu ve tuz 5 dak. çırpılır. Ufalanmış çikolata ve üzümle karıştırılır. Karışım kek kalıbına dökülür. 2 armut soyulup ince ince dilimlenir. Hafif bastırılarak hamurun üzerine dizilir. Üzerine 1 çorba kaşığı toz şeker serpilir. 170 C fırında 50 dak.pişirilir.        

Afiyet Olsun, Aşk Olsun..  


21 Şubat 2014 Cuma

Tükenmek


Çalıştığım dönemlerde fark etmiştim ki, sürekli bir şeyler almak gerekiyordu, bunun için de çalışmak..Ya da çalışmak gerekiyordu ya zaten, hazır çalışırken de bir şeyler almak..Her şeyde ne çok ayrıntı vardı, farklı farklı ürünler çıkıyordu ve gündüz başka, gece başka işte çalışsa insan, yine de yetişmesi zordu alınacaklara..

Sonra bir gün, tüketmek için çalışmaktan vazgeçtik..Elimizdeki kadarıyla tüketme yolunu seçtik ve baktık ki, tüketilecek şey o kadar da çok değil, eğer önceliğiniz tüketmek değil üretmekse..Gününüzün büyük kısmını "AVM'den alınacaklar" ile değil "insanlara verilecekler"i düşünerek geçiriyorsanız, zaten önceliğiniz de para olmuyor, gezdiğiniz yerler de AVMler..Farkına varmaya başlıyorsunuz ki, çocukluğunuzdaki o "mahrumiyetlerle" geçen hayatın sadeliğmiş insana tek gereken..  

Her odaya televizyon gerekmezmiş mesela, her odaya tv yayını, beyazlara inci beyazlığı veren deterjanla, renklileri daha parlak yapan deterjan aynı olunca da küsmüyormuş çamaşırlar..Buzu veren, saati gösteren, yok yok hatta alışveriş listesini gösteren buzdolaplarının her gün bir yenisi de çıksa, sonuçta hepsi aynı soğutuyormuş bir şişe suyu...

Halı şampuanı, yer şampuanı, tekstil şampuanı, mutfak temizleyicisi, banyo temizleyicisi, fırın temizleyicisi,ankastre temizleyicisi, onun temizleyicisi, bunun temizleyicisi...Arap sabunu bunların hepsini yapabiliyormuş meğer..Bir şişe elma sirkesinde bulaşık makinası parlatıcısındaki ışıltı, yağ çözücülerdeki maharet, çamaşır suyundaki dezenfektan gizliymiş meğer..

Otuz altıncısı aramıza daha yeni katılan ayakkabıların hepsinin yerini rahat bir spor ayakkabı tutarmış, "grinin elli tonu" paltolarla uzunlu kısalı o montların yerini hafif bir rüzgarlık...Alüminyumundan çeliğine geçer geçmez teflonuna atladığımız, seramiği daha sağlıklı derken, dökme demirden toprağına her ay bir yenisi "daha sağlıklı" icat edilen tencerelerin hepsinde aynıymış makarnanın tadı...

Yılda bir belki kullanılan saç şekillendirme şeyleri, kahveyi hiç bir zaman ocakta kaynayan su ısısına getirmeyi beceremeyen kahve makinaları, fırın varken neden ihtiyaç duyulduğu bilinmeyen mikrodalgalar, bin beş yüz parçasının her kullanımdan sonra yıkanmasının zorluğu sebebiyle uzun süredir kutusunda inzivaya çekilen mutfak robotları, ekmek makinaları, narenciye sıkacakları, ekmek kızartma makinaları, yumurta pişirme makinaları, onun makinası, bunun makinası, raflara-dolaplara yükmüş sadece...

Evde şöyle bir tur atın dolapları, çekmeceleri hızlıca açıp kapayarak, göreceksiniz bunca yıllık çalışma nelere gitmiş, aslında bunlar için miymiş o emekler? "çalışıp para kazanmalıyız ki daha çok alalım" derken "daha çok alalım ki, çalışıp para kazanalım"a mı dönüşmüş hayatınız?

Bu tüketim yarışında kazananı görmedim ben...En zenginin en zengini var, en büyük evin daha büyüğü..Ama mutluluk, herkesin yüreği ölçüsünde, sevdası ölçüsünde, herkesinki büyük...Tüketimde yarışmanın sonu yok, sevgide ise zaman öyle kısa ki...




20 Şubat 2014 Perşembe

Güzel Bir Gün


Herkese parklarda, bahçelerde, çimenli, çiçekli, harika bir gün diliyorum..

19 Şubat 2014 Çarşamba

Açmam Açamam


Bu sıkıcı havada insanın canı hiçbir şey istemiyor aslında..Oturduğum yerden pencereye her bakışımda, bir dağ otelinde kalıyoruz sanıyorum ve aşağıya ineyim, boşalmadan açık büfeyi talan edenler arasına katılayım duygusuna kapılıyorum, perdeyi aralayıp dışarıya her bakışımda, bir gece aniden kasabaya inen siste yaşanan ürkütücü olayları anlatan bir korku filminde sanıyorum kendimi..Öyle gel-gitliyim yani, keyifsiz, tatsız, öyle işte, "beni bu havalar mahvetti" makamından...

Peynirli açmam güzel oldu ama...Açmanın pofuduk hamuru ile beyaz peynirin tuzu...Özellikle de insanın dışarıya pek çıkmak istemediği böyle kasvetli günler için birebir..Git yoğur, dön yoğur, hem vakit geçiyor, hem çayın yanında sıcak sıcak ruhunu ısıtıyor insanın..

4 su bardağı Un     
200 gr.Margarin     
200 gr.Beyaz Peynir     
1 çorba kaşığı Toz şeker     
1 çorba kaşığı Maya     
1 çorba kaşığı Tuz     
2 Yumurta Sarısı     
Çörek otu 

Bir kasede un, 1,5 su bardağı ılık su, 50 gr. Küp küp kesilmiş margarin, maya, şeker ve tuz yoğurulur. Arada un serpilerek ele yapışmayacak bir kıvam alana kadar yoğurmaya devam edilir. Üzeri kapalı olarak oda sıcaklığında 20 dak. Bekletilir. Hamur 10 parçaya bölünür. Her beze el ile bastırılarak yassı hale getirilir ve içine birer tatlı kaşığı margarin ve peynir konularak rulo yapılır. Rulolar yine üstleri kapalı olarak oda sıcaklığında 10 dak. Daha dinlendirilir. Her bir rulo unlanmış tezgahta uzatılıp, ikiye katlanarak burgu yapılır ve yağlanmış tepsiye dizilir. Üzerlerine yumurta sarısı sürülüp çörek otu serpilerek 15 dak. Daha dinlendirilir. 180 C fırında 25 dak. Pişirilir. 

Afiyet Olsun..


17 Şubat 2014 Pazartesi

Ceremony


Uzuun beyaz bir tepsiyi nişan tepsisi gibi boyadım..Hatta Kraliyet nişanı bile diyebiliriz orijinal resme eklediğim taçlarla..


Üzerinin çizgileri de eksik değil hani, o kadar eski, kesin kral 1. feşmekandan kalmadır :)) Bunun da yapımını anlatacağım önümüzdeki günlerde, bilenlere hatırlatma olsun, bilmeyenlere umarım faydam dokunur. Boyamayla işim olmaz diyenlere de fikir versin, böyle bir dekorasyon objesi, bulunduğu yeri değiştirivermez mi?


16 Şubat 2014 Pazar

Çilekli Cheesecake


Bugünkü planım, ev..Evden hiç çıkmadan, hatta uzandığım yerden bile doğrulmadan dergi okuyacağım, İtalyan yemek dergilerimin eski sayılarını tekrar tekrar hatmedeceğim, göz ucuyla televizyondaki yemek kanallarına bakacağım, kahve içeceğim, yine uzanacağım. Uzuuun bir gün olacak yani benim ve bedenim için..

Bu keyfi hak etmek için tabii dün geceden çalışmalara başladım. Kahvenin yanına bir şeyler lazım olacak, biliyorum huyumu çünkü..Orada burada çilekler belirmeye başlamışken, kaçırmamalı, çilekli bir şeyler yapmalıydım, yaptım..Anlatıp hemen kaçıyorum, dergiler bekler beni, tarifler, yeni yeni denenesi tarifler... Herkese mutlu, huzurlu ve sakin bir pazar diliyorum..

Tabanı: 
1 pk. Yulaflı Bisküvi     
45 gr.Eritilmiş Margarin     
1 çorba kaşığı Kakaolu Fındık Kreması     
1 çorba kaşığı Toz şeker     
1 çorba Kaşığı Kakao     
Tuz
Üzeri: 
250 gr.Çilek     
2 çorba kaşığı Toz şeker     
1 pk.Vanilya     
2 Jelatin     
225 gr.Labne Peynir     
½  çay bardağı Pudra Şekeri     
½ çay bardağı Hazır Krema    




Taban için tüm malzemeler rondodan geçirilip, kelepçeli bir kek kalıbının tabanına yayılır. Buzdolabına kaldırılır. Çilekler püre yapılıp küçük bir tencereye alınıp, içine toz şeker ve vanilyanın yarısı eklenip ısıtılır. İçine jelatinler atılıp, eriyene kadar karıştırılır ve soğumaya bırakılır. Bir kapta peynir, pudra şekeri, krema, kalan vanilya ve çilek püresinden ¾ çay bardağı çırpılır. Bisküvili tabanın üzerine yayılır. Kalan çilek püresi de en üste dökülüp, buzdolabında 1 gece bekletilir. Servis sırasında çikolataya batırılmış çileklerle süslenir.

Afiyet Olsun.


15 Şubat 2014 Cumartesi

Diyet Piknik



Güneş yok, ama o kadar da soğuk değil doğrusu..Yağmur bile yağıyor ama, ıslatmıyor. Tam benim havalarım..Kaçırmamak lazım bu havaları..Terlemeden dolaşmak, üşümeden piknik yapmak için, sıcak kahvenin tadına varmak, kurabiye ile ısınmak için var bu havalar sanki.. 


Hemen, hızlı bir kurabiye pişirdim önce, ama diyet olanlardan, malum dün akşamın "sevgililer günü menüsü"nü eritmek lazım..Sonra bir termosa sıcacık kahve, sevdiğim yanımda, martılar tepemizde, adalar karşımızda, kediler ayaklarımızın dibinde...O unutulmayacak fotoğraflardan birini daha ekledik kalbimizin albümüne, daha ne olsun...Afiyet Olsun...

1 Ayva                             
1,5 su bardağı Esmer Şeker   
1 su bardağı Kepekli Un  
 1+1/3 su bardağı Un
2 çorba kaşığı Nişasta      
1 Yumurta                        
100 gr.Margarin              
½ pk.Kabartma Tozu


Ayva soyulup dilimlenir. Ayva dilimleri ve çekirdekleri ½ su bardağı şekerle ve ½ su bardağı suyla tencereye alınır. Kısık ateşte iyice yumuşayana kadar pişirilir. Çekirdekler tencereden alınarak püre yapılır. Bir kapta unlar, nişasta, 1 su bardağı şeker, yumurta, küp kesilmiş margarin ve kabartma tozu hamur yapılır. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparılarak kurabiye şekli verilir ve ortaları çukurlaştırılarak yağlanmış fırın tepsisine dizilir. Kurabiyelerin ortalarına ayva püresi doldurulur. 200 C fırında 15 dak.pişirilir.  


14 Şubat 2014 Cuma

Sevgiliye


Sevgiliye en güzel hediye ya çikolatadır bence, ya da kurabiye..Bir kere lezzetlidir, açsa karın doyurur, toksa göz..Ağızda bıraktığı tat, hafızaya kazınır..İşte sevgiliye bir kurabiye..Herkesin sevgililer günü kutlu olsun, sevgilisi heep yanında olsun, yedikleri hep birlikte afiyet olsun..

125 gr.Margarin
2/3 su bardağı Pudra Şekeri     
1 Yumurtanın Akı     
1 pk.Vanilya     
2 su bardağı Un

Tüm malzeme yoğurulur. 20 dak. buzdolabında dinlendirilir. Şekilli kalıplarla kesilerek yağlanmış tepsiye dizilir. 175 C fırında 15 dak. pişirilir. Soğuyunca şeker hamuru ile süslenerek servis yapılır.    


13 Şubat 2014 Perşembe

Giriş-Gelişme


Genişçe bir girişimiz olduğu için şanslıyım. Kirada oturduğumuz ilk evimizde de böyleydi, ama kendi evimizde girişin beyaz, bembeyaz olmasını özellikle istedik. İçeri girerken, içimiz açılsın istedik, sadece bizim değil, içeriye her girenin..Daha kapıda, misafirlerimize, içeride dertleri konuşmayacağımızın, hep pırıl pırıl geleceklerden söz edeceğimizin, her neyse sırtlarındaki o ağır yükler, bir ucundan da, hem de hiçbir şey söylemeden, tutacağımızın garantisi olsun istedik..Biz aslında bir "giriş" değil, bir "duruş" hayal ettik..Hoş geldin derken, hoş gideceğini de söylemek istedik gelenlere..

Geçen yıllara bakınca, "giriş" amacına ulaşmış gibi, inşallah "duruş" da tamamdır..

12 Şubat 2014 Çarşamba

Biberiyeli Kalp


Madem ki kış kapris yaptı bu yıl, gelmedi, biz de unuttuk onu..Akşamları cafelerin açık kısımlarında, biraz ısıtıcı desteği alsak da, açık havada kahve içiyoruz, tatlı yiyoruz, tatlı sohbetler ediyoruz.."Tamam, öyle olsun, sen kaybettin" diyoruz kışa, atkıları, eldivenleri yerlerine kaldırırken, "kardan adam" heveslerimizi onlarla birlikte kaldırıyoruz dolaplara..

Madem bahardan bahsediyoruz artık, hem de sevgililer gününün ayak sesleri duyuluyor iyice, işte kalpli bir kapı süsü.. 


Ketene işleyip, arkasını desenli bir kumaştan yaptım. Beğendiyseniz, buradan ulaşabilirsiniz tık tık 



Bahar düştü aklımıza bir defa, artık bizi tutabilene aşk olsun:))

11 Şubat 2014 Salı

Sırtımı Yasladıklarım...


Yastıkları seviyorum. Sırtımı yaslamaktan çok yapmayı, koltukların üzerinde görmeyi, yastıklı fotoğraflara bakmayı, mağazalardaki yastıkları incelemeyi... 


Zaman zaman değiştiriyorum da, ama bazen, çok vurulup aldıklarım olursa, vazgeçmem kolay olmuyor, yanına yöresine bir şeyler ekleyerek hep onlarla yaşarmışım gibi geliyor, şimdiki bu yastıklarımda olduğu gibi..Aklımda var bir şeyler yeni yastık projelerim var, ama bunların yerine değil, sadece yanlarına..


O güzel, ışıltılı, bol yastıklı dekorasyon fotoğraflarına ne kadar hayran olsam da, o kadar çok yastıkla dolu koltuklarda, rahat edemiyorum çok..Kendime yer bulamıyorum, kaidemi sığdıramıyorum galiba, otururken hepsini koltukların yanına yığmak, salondan kalkıp giderken yerlerine yerleştirmek geçiyor içimden..Nedir ki sırrı çook ama çook yastıklı koltuklar üzerine hem günü yaslayıp, hem rahat etmek..Hem 6-8 yastığı hem de kendinizi o koltuğa sığdırabilmek ve o yastıkları heep ama heep düzenli tutabilmek? 

Bu sırra erene kadar, az yastık, öz yastık...

10 Şubat 2014 Pazartesi

Zencefilli Kalpler


Kurabiyenin her türlüsünü severim ben..Şeklini değiştirip her tür özel güne uygun bir tane yapabilirsiniz, yılbaşına, sevgililer gününe, doğum günlerine...Ya da hiç şekil vermezsiniz, öylesine, doğal, kendi halinde pişmiş, ama anne kurabiyesi tadında...

Ya da çok süslü, yeme de yanında yap, yeme de kutusunda sakla türünde..Veya yeni moda şekliyle üst üste koyup kremayla birbirine yapıştırarak, kurdeleyle birbirlerine bağlayarak...Üstelik evde çayın yanına yakışır, ofiste kahvenin, pikniğe de götürebilirsiniz, ev ziyaretinde şık bir kutu içinde hediye olarak da...Sokakta minik bir çocuğa çantanızdan çıkarıp uzatmanız da mümkün, parktaki bankta öpüşen iki genç sevgilinin kucağına bırakmanız da...Güzeldir kurabiyeler, baharatlıysa daha güzel, kalpliyse en güzel....

2,5 su bardağı Un     
1 çay kaşığı Karbonat     
1 çay kaşığı Zencefil     
125 gr.Margarin     
1,5 su bardağı Esmer Şeker     
1 Yumurta     
2 çorba kaşığı Bal 
Süslemek İçin:Şeker Hamuru  

Tüm malzeme yoğurulur. Merdane ile açılarak kurabiye kalıpları ile kesilir. 180 C fırında 15 dak. Pişirilir. Soğuyunca şeker hamurları ile süslenir.                 

Afiyet Olsun.

8 Şubat 2014 Cumartesi

Kepekli Kraliçe


Diyet bir muffin tarifi bu..Ama bu keki bir deneyin, artık diğerlerini istemeyecek canınız, heep diyette kalmak isteyeceksiniz.. 

2 yumurta     
1,5 çay bardağı Esmer Şeker     
1 çay bardağı Sıvıyağ     
1 çay bardağı Süt     
1 Portakalın Rendelenmiş Kabuğu     
1 pk.Vanilya     
1 pk.Kabartma Tozu     
3 çay bardağı kepekli Un   
Süslemek İçin:Bitter Çikolata

Tüm malzeme çırpılıp, kağıt kalıplara doldurularak 150 C fırında 20 dak. Pişirilir. Bu arada eritilen çikolata ile yağlı kağıt üzerine sıkılan desenler soğumaya bırakılır. Kekler soğuduğunda çikolata desenler biraz erimiş çikolata ile keklerin üzerine yapıştırılarak servis yapılır.

Afiyet Olsun.. 


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...