31 Ağustos 2012 Cuma

Limonlu Tartöletler


Özellikle ekşi severler için tadları da nefis, ama görünüşleri var ya, ona söyleyecek söz bulamıyorum. Hele o minik bezeciklerin yerken hüp diye ağzınıza atlamaları yok muuu? Bu hafta sonu bir değişiklik isterseniz, denemenizi öneririm, yapımı çok da pratik aslında..  

Tabanı:
150 gr.Margarin    
3 çorba kaşığı Toz şeker    
2 su bardağı Un    
1 Yumurta    
Tuz
İçi:
4 Yumurta Sarısı            
5 çorba kaşığı Toz şeker    
2 tatlı kaşığı Rendelenmiş Limon Kabuğu
1 kahve fincanı Limon Suyu 
40 gr.Margarin
Merengi:
1 Yumurta Akı       
3,5 çorba kaşığı Toz şeker        


İçi için cam bir kase, ocakta  kaynar su dolu bir tencerenin içine yerleştirilir. Kaseye yumurta sarıları, şeker, limon kabuğu, limon suyu ve margarine konularak, sürekli karıştırılarak kıvam alıncaya kadar pişirilir. Ocaktan alınıp soğumaya bırakılır.
Küçük tart kalıpları yağlanır. Bir kapta küp küp kesilmiş margarine, şeker, un, yumurta ve bir tutam tuz yoğurularak tart kalıplarına yerleştirilir. Üzerlerine çatalla bir kaç delik açılıp, içlerine bir parka alüminyum folyo içine konmuş bir kaç kuru fasulye tanesi yerleştirilir. 180 C fırında 15 dak. pişirilir.
Tartlar soğuyunca içlerine limonlu karışım doldurulur. Bir kasede yumurta akı mikserle çırpılarak kar haline getirilir. Çırpmaya devam edilirken içine azar azar şeker eklenir. Karışım krema torbasına doldurularak tartöletlerin üzerlerine birer parka sıkılır. 180 C fırında 8 dak. Pişirilip, fırından alınır.         

Afiyet Olsun.

30 Ağustos 2012 Perşembe

Ve Takımın Son Parçaları


Evden uzaklara gittiyseniz, mutlaka yanınızda olması geken bir kaç şey daha var. Çoğunlukla yanınızdayken pek kullanmasanız da, eğer yanınıza almadıysanız, aksilik bu ya, mutlaka lazım oluverir, murphy kanunu gereği- ki yerçekimi kanunundan daha çok inanırım ben buna :)

Biri ilaç, yaşımız gereği de gerekiyor zaten, ama onun dışında aspirin, ağrı kesici, alerji hapı, yanık merhemi vs. için her yaşa gerekli- yine bir not ekleyeyim, artık tanıyorsunuz beni, biraz fazla temkinliyim galiba, ondan da olabilir bunlar hep :)  

Biri de iğne, iplik, düğme, vs...Gerçi genellikle otellerde olur bu kitlerden ya da ev gezmesinde bulursunuz kaldığınız evde ama, bizim bir farkımız olmalı diğer insanlardan değil mi ya? Elinden iğnesi ipliği düşmeyenler olarak..


İlaç torbamın şişeleri var...


Dikiş setimin dışı etamin, içi keçe..


Kapağına da yazdım adını..


Kareli kumaştan minik bir cebin içine yerleştirdim iğneleri, iplikleri, düğmeleri ve minik kurdele parçaları ile kapanıyor.

Aklıma gelenler için yaptığım torbalar böylece bitti, şimdi test etme vakti, bakalım kullanışlılar mı gerçekten de.. O arada sizin aklınıza başka bir şeyler için torbalar, setler, kap kacaklar gelirse paylaşın, onlara da bir şeyler düşüneyim, elim değimişken dikerim, işlerim gider, ondan mı korkucam yaaa:)

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Fındıklı Tarçınlı Kurabiye


Üzerindeki fındık ayrı bir tat veriyor, ama en çok da, pastanelerde satılan kurabiyelere çok ama çok benzemesi hoşuma gidiyor, çok profesyonel duruyorlar doğrusu tabakta..

4,5 su bardağı Un                 
250 gr.Margarin    
2 Yumurta    
1 çay bardağı Sıvı yağ    
1 su bardağı Toz şeker           
1 paket Kabartma Tozu               
1 paket Vanilya
1 tatlı kaşığı Tarçın               
1,5 su bardağı çekilmiş Fındık 

Sıvı yağ, margarin, toz şeker ve 1 tam yumurta ve 1 yumurtanın sarısı çatalla karıştırılır. Üzerine un, vanilya, kabartma tozu, tarçın ve ½ su bardağı fındık eklenip yoğurulur. 10 dak.buzdolabında bekletilir. Top top şekil verilip, önce yumurta akı, sonra kalan fındığa bulanıp, yağlanmış tepsiye dizilir. 200 C fırında 25 dakika pişirilir.   

Afiyet Olsun.

28 Ağustos 2012 Salı

Seyahat Takımı


Bu da seyahat takımlarının mavili olanı, erkek için olanı yani. Yine 3 parça yaptım.


Traş takımı, kozmetik vs. için olanı..


çamaşır torbası..


ayakkabılar, terlikler için olanı.. İşlemek isteyenler için mümkün olduğunca yakından çektim, umarım şema gibi kullanabilirsiniz.


Bu da dolu halleri. Kendime yaptığımdan tek farkı, kenarlarda dantel yerine beyaz kurdele kullandım, bir de özellikle de ayakkabı torbası başta olmak üzere benim torbalardan biraz daha büyük olmaları.

Bir kaç işim daha kaldı, böylece bitiyor seyahat takımlarım..

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Marmelatlı Kurabiye II


Yaa, çok seviyorum ben marmelatlı kurabiyeleri, ne yapiim? Daha önce de bir tane tarif vermiştim, bunun çok benzeri, ama bu da çok güzel olunca dayanamadım, bunu da paylaşmak istedim. Bu sefer, tereyağına alışkın bir misafirimiz için tereyağlı yaptım, tadına doyulmaz oldu tabii, kokusu, kıtırlığı başka oldu. Hangi yağla olursa olsun, marmelatlı kurabiye güzel bir şey...

1 çay bardağı Pudra Şekeri    
150 gr. Margarin    
2 Yumurta    
1 Limon    
1 pk.Vanilya    
3 su bardağı Un                      
Marmelat                
Toz şeker

Pudra şekeri ile küçük küçük kesilmiş margarin elle ovalanır. Yumurta, limon kabuğunun rendesi, vanilya ve un eklenip yoğurulur. Ceviz büyüklüğünde parçalar koparılarak yuvarlanır ve ortaları çukurlaştırıp, ortalarına birer çay kaşığı marmelat konur. Marmelatın üzerine toz şeker serpilip, 175 C fırında 20 dakika pişirilir.   

Afiyet Olsun, yeni haftanız marmelatlı kurabiye tadında geçsin.

24 Ağustos 2012 Cuma

Seyahat Takımım


Bilmiyorum sizler seyahat sezonunu kapattınız mı ama, ben yeni başlıyorum. Hep söylüyorum, sonbahar çocuğuyum diye, havalar serinledikçe benim içim içime sığmaz, hareketlenirim.

Geçen ay tatile giderken fark ettim ki, ben bazı eşyalarımı poşetlere koyuyorum bavula koymadan önce ve çok ayıpladım kendimi, kendime yakıştıramadım, hem kokoş, hem hobici olup da market poşeti kullanmak zoruma gitti, hemen el attım konuya, bu torbaları diktim kendime. 


Pembe beyaz kumaş torbalarımın üzerine de, konularına göre işlediğim kanaviçeleri diktim. Mesela çamaşır torbası için bu..Kirliler, temizler, neyse artık..

Ayakkabı, terlik...


Kozmetik malzemeleri, güneş yağı yazları, parfümler, kolonyalar falanlar, filanlar. Bu torbanın içine torba ile birlikte bir de şeffaf kilitli poşet diktim, içindeki malzemeler akarsa diye -bkz. detaycı, pimpirikli, temkinli, hijyenik başak ruhum :)-


Bunlar da dolu halleri. Benim takım tamam, ama bir de adam var birlikte seyahatlere çıktığım, onsuz olur mu? Onun torbalarına da devam ediyorum, bitsin, hemen paylaşacağım. Kıskanmasın yazık, yalnız dantel kullanamayacağım onun torbalarında, pek sevmiyor dantel falan, nedense :) 

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Yine Cupcake, Bu Sefer Zencefilli Cupcake


Çok güzel bir kitaba rastladım, kitapçıda görür görmez eve koştum, internetten verdim siparişimi, bu tür kitaplarda inmternet ile kitapçı arasında oldukça fark oluyor çünkü nedense? şimdi onunla dolaşıyorum evin içinde ve mutfağa dalıp dalıp denemeler yapıyorum habire.


Bu tarif de bu kitaptan, çok güzel, nemli bir kek. Ganajla kaplanıyor ki bu çikolatalı katman ayrıca nefis bir tat ekliyor bu baharatlı kekciklere. Ben üstünü şeker hamurundan minik yıldızlarla süsledim. Çok karmaşık süslemeleri pek sevmiyorum, biliyorsunuz. Bence güzel pasta, az mıncıklananlar oluyor her zaman :)


120 gr.Margarin      
1 çay bardağı Esmer Şeker    
4 çorba kaşığı Glikoz    
4 çorba kaşığı Pekmez
1,5 çay bardağı Süt  
2 Yumurta                             
1,5 çay kaşığı Vanilya   
1 çay kaşığı Kabartma Tozu                                    
2 su bardağı Un             
1 tatlı kaşığı Zencefil
1 çay kaşığı Yenibahar
Ganaj için: 200 gr.Krema    
200 gr.Bitter Çikolata
Süslemek İçin:Şeker Hamuru

Fırın 175 C.ye ısıtılır. Tepsiye cupcake kağıtları dizilir. Derin bir kasede küp küp kesilmiş margarine, şeker, glikoz, pekmez, süt, yumurtalar, vanilya, zencefil ve yenibahar çırpılır. Un ve kabartma tozu eklenip çırpmaya devam edilir. Cupcake kağıtlarının 2/3’ü kek karışımı ile doldurularak fırında 20 dak. Pişirilir. Kekler fırından çıkarılıp tepside 5 dak. Daha bekletilip, tepsiden alınarak soğumaya bırakılır.
Küçük bir tavada krema ısıtılarak, çikolatalar içine kırılır ve çikolatalar tamamen eriyince ocaktan alınıp karıştırılır. Henüz ılıkken her bir kekin üzerine dökülerek pürüzsüz bir çikolata katmanı oluşması sağlanır.
Üzerleri şeker hamurundan şekilli parçalarla süslenerek servis yapılır.   

18 Ağustos 2012 Cumartesi

İyi Bayramlar



Şeker, öpücük ve çocuk kahkalarıyla dolu mutlu bir bayram diliyorum herkese. Her gününüz bayram çoşkusu ile geçsin.

17 Ağustos 2012 Cuma

Aşçı Bonesi


Hiç aklımda yoktu aslında ama, Derya'lı Günler'de görünce, hemen denemek istedim ve bu acemiliğimle tek seferde harika şekilde başardım, olayın heyecanını hemen sizlerle de paylaşmak istedim.

Bone için önce alnınızı ölçüyorsunuz, ki bu ölçü sanıyorum herkeslerde 55-58 arası bir şey çıkacak. Antropoloji şeylerine girmeyelim şimdi, Türklerin standart kafa ölçüsünü bilmiyorum ama, görebildiğim kadarı ile bizim kadınların kafa çapları birbirine yakın :)

Puantiyeli kumaşı bu şekilde ve 12 cm. genişliğinde, yanlardan dikiş için 2 cm. de pay ekleyerek kestim.  benimki oldu 60 cm boy, 12 cm. en. Sonra bu rakamın 10 eksiği yani 50 cm. çapında bir daire kestim. Eski bir tuniğimdi, kumaşı tülbente veya mermerşahiye benziyor, tavsiye ederim, kafa hava alıyor, pek de hafif oluyor.

Sonra beyaz dairenin kenarlarında hep aynı yöne doğru birer parmak iğneleyerek pililer yaptım, diktim, bunu da puantiyeli olan 60 cm.lik kumaşa diktim.


Eee, çok sade bir bone beni tabii kesmez, arkasına bir de bordo fiyonk ekledim, rahatladım :)


Vee, daha önce diktiğim puantiyeli mutfak önlüğümle takım oldu. Onu daha önce anlatmıştım, hani cupcake hatırına diktiğim buradaki önlüğüm. Çok kolay ve çok az bir kumaşla oluyor, deneyin, derim..

16 Ağustos 2012 Perşembe

Dolama Çörek

Tuzlucular için geliyor,  mayalı olduğundan pek pofuduk, pek bir katmer katmer, sahura hamur işi olmadan oturmayanlar için özellikle de.

2,5 çay bardağı Süt  
1 çorba kaşığı Sıvı yağ  
20 gr.Maya  
1 tatlı kaşığı Toz şeker  
125 gr.Margarin       
4 su bardağı Un             
1 Yumurta   
Tuz                                    
Susam

Ilık süt, şeker ve maya karıştırılır. İçine yağ, tuz ve un eklenip yoğurulur. Hamur 12 bezeye ayırılır. Her beze servis tabağı büyüklüğünde açılır. Yumuşamış margarin elle açılan hamurların üzerine sürülerek, üst üste dizilir. Rulo yapılarak buzdolabında 3 saat bekletilir. Dolaptan alınca rulolar 1 cm.aralıklarla kesilir. Hamurlar uzatılarak şeritler yapılır ve her şerit kendi etrafında dolanarak yağlanmış tepsiye dizilir. Oda sıcaklığında 30 dak.bekletilir. Üzerlerine yumurta sarısı sürülüp susam serpilerek 200 C fırında 20 dak. pişirilir.   

Afiyet Olsun.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Kapı Ağırlığı


Benim çocukluğumda İstanbul, komşuya geçilirken kapıların kilitlenmediği, aralık bırakılıp çıkılıverildiği bir yerdi. Çünkü hırsızlık daha gelmemişti şehre, haset, kıskançlık palazlanmamıştı daha bu kadar, gerçi kimsenin evinde bir diğerinden farklı olan, çalınacak pek bir şey de yoktu ya...

İşte o günlerde annenin arkasından sen de sokağa çıkacaksan (biz sokakta oynardık o zamanlar), ya da sen de katılacaksan o komşu ziyaretine, annen seslenirdi, "kapıya bir terlik sıkıştır" derdi, kapıda kalmayalım dönüşte diye.. İşte bu ayakkabıları işlemek de oradan aklıma geldi benim. 


İki yüzünde iki ayakkabı olan bu kapı ağırlığını diktim.


Üst kısma da bir tutacak yaptım ki, rahatça taşınabilsin.


İçine de bolca boncuk elyaf ve saksılara, vazolara doldurulan o küçük beyaz taşlardan doldurdum. Bir torba alıp, torbası ile olduğu gibi yerleştirdim, hem tok durdu, hem de kumaşların başına bir şey gelirse, oraya buraya saçılmalarını önler diye düşündüm.  


Artık, hafif hafif rüzgarların başladığı bu günlerde sokak kapısına değilse bile, balkon kapısına ben de ayakkabı sıkıştırıyorum, alışkanlıklar kolay bırakılmıyor demek ki :) 

14 Ağustos 2012 Salı

Ev Kurabiyesi


Annelerin yaptığı o sade kurabiyelerden... Okuldan eve dönüşte evde sizi bekler bulduğunuzda en tatlı sürprizlerden biri olurdu bu tarz kurabiyeler, o zamanlar bu kadar çeşitli bisküvi, çikolata falan yoktu, olanlarda pahalıydı nedense. Kırmızı elma, anne elinde çıkma kurabiyeler ve gofretler...

Bu gece Kadir Gecesi, akşam otururken çayın yanına yoksa bir şeyler, bu ev kurabiyelerinden pişirin, evi saran o şekerli ve ılık kokuyla birlikte "güzel atlara binip giden o güzel insanları" aklınızdan geçirip, birer dua da onlar için okuyun.

125 gr.Margarin    
2 Yumurta                   
1 çay bardağı Yoğurt    
1 çay bardağı Toz şeker    
3 su bardağı Un     
½ pk.Kabartma Tozu

Margarin küçük küçük kesilerek 1 yumurta, yoğurt, şeker ve kabartma tozu ile yoğurulur. Un eklenip, hamur yapılıp, Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparılıp yuvarlatılır ve hafif yassıltılarak yağlanmış tepsiye dizilir. Üzerlerine 1 yumurtanın sarısı sürülüp, biraz toz şeker serpilerek 175 C fırında 25 dak. kadar pişirilir.

Afiyet OLsun, herkesin Kadir Gecesi mübarek olsun.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Fular Süsleme


Zaten bayılıyorum puantiyeye, bir de bu eşarba rastlayınca tamam dedim, bundan bir fular yapayım, lacivert bluzlarımla boynuma dolayıp dolanayım :) Kenarını nasıl süslesem derken bu ponponlu sutaşında karar kıldım.


Eşarbı üçgen şeklinde kesip, kestiğim kenarını makinada diktim. Sutaşını da el dikişiyle 3 kenara tutturdum. Tamamdır, puantiyeli fularla hazırım ben sonbahara, gel artık sonbaharım, güzüm, bekliyorum..

10 Ağustos 2012 Cuma

Profiterol


Kim demiş profiterol zor diye? Ben bu tarifi ne zaman uygulasam, koca koca pofuduk toplar yapabiliyorum, yazın da yanında dondurmayla nefis oluyorlar. "Bayramlık tariflerden" kabul edin, bayramda mutlaka deneyin..

2,5 çay bardağı Su    
50 gr.Margarin                
1,5 su bardağı Un    
2 çorba kaşığı Mısır Nişastası
4 Yumurta                
1 çay kaşığı Kabartma Tozu                             
2 tatlı kaşığı Toz şeker
Krema:
3 çorba kaşığı Un    
1 su bardağı Toz şeker        
½ kg.Süt    
50 gr.Margarin
1 paket Vanilya                    
1 Limon Kabuğu Rendesi 

1 pk.Hazır Çikolata Sosu

Su, yağ ve şeker küçük bir tencerede kaynatılır. Un ve nişasta eklenip 1 dakika karıştırılarak pişirilir. Hamur soğuyunca mikserle teker teker yumurtalar yedirilir. Kabartma tozu eklenir. Yağlanmış ve yağlı kağıt serilmiş tepsiye krema torbası ile ceviz büyüklüğünde bezeler halinde sıkılır. Önceden ısıtılan 200 C fırında 40 dakika pişirilir. Krema için bir tencereye un ve şeker konur, limon kabuğu ve süt ile karıştırılarak pişirilir. Ocaktan indirilip vanilya ve margarin ilave edilir, soğumaya bırakılır. Bezeler soğuyunca içlerine krema sıkma torbası ile krema doldurulur ve üzerine çikolata sosu dökülür.   

Afiyet Olsun

9 Ağustos 2012 Perşembe

Kızlı Toka Kutusu


Bu sefer kararlıyım, saçlarım tarihinin en uzun haline gelene kadar kestirmeyeceğim, uzatacağım da uzatacağım. Renk renk tokalarıma, taçlarıma her geçen gün yenilerini ekleyeceğim, Rapunzel olamasam da, ona yakın bir şeyler olmadan girmeyeceğim "yaşlılık" yaşlarıma. Bu kutuyu da bu amaçla yaptım işte.


Üzerini güzel bir kız yüzü süslüyor, saçlarının köşesine de stickerdan metal çiçekler iliştirdim toka gibi, bayıldım bu metal stickerlara, galiba daha önce de paylaşmıştım. Dekupaj yaptığım bu kız yüzünün etrafını, krem zeminin üzerine açık kahve, mavi ve yeşil renkleri tamponlayarak sisli, puslu bir hale getirmeye çalıştım. Hatta başardım da :)
  

Kenarlarına da yeşil, mavi çizgiler yaptım, maskeleme bandı ile kapatıp, ponpon sünger fırça ile tamponlayarak. Sonra da zımpara ile eskittim, üstüne de açık kahverengi boya ile süpürerek daha da eskittim. Etrafına da en son aldığım, bayıldığım için kullanmadan duramadığım puantiyeli kurdeleden yapıştırdım. 


Kutumun içini düz renk bıraktım ki, aradığım tokayı kolay bulayım. Ama kenarlarına da biraz açık kahve tamponlayarak, hafif desen, doku ve eskilik vermeden duramadım.


İşte kutum, toka kutum benim, canıımm, ayyy...:)

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Elmalı Cevizli Rulo


Ah o çocukluğumuzun elmalı'ları... Komşu teyzelerimizin en güzel pişirdiği kurabiyeler bunlardı sanki, evdeki aynı tadı vermezdi bana nedense?

Bu da onlar gibi, yumuşacık, az şekerli bir hamur içinde elma marmeladı kıvamında bol şekerli bir iç, tarçın kokulu...


100 gr.Margarin              
1 su bardağı Yoğurt    
1 çay kaşığı Tuz    
Pudra Şekeri
1 paket Kabartma Tozu   
3,5 su bardağı Un       
4 Elma                   
1 su bardağı Ceviz İçi
1 tatlı kaşığı Tarçın          
1 çorba kaşığı+1 çay bardağı Toz şeker

Elmalar rendelenip, bir tencerede dövülmüş ceviz, tarçın ve 1 çay bardağı toz şeker ile 5 dakika pişirilir. Bir kapta un, tuz, kabartma tozu, küçük küçük kesilmiş margarin, yoğurt ve 1 çorba kaşığı toz şeker yoğurulur. Hamur 10 bezeye ayırılır. Her beze merdaneyle yarım cm. kalınlığında açılır. Kenarına elmalı harç konup, yan kenarları içe katlanarak, rulo şeklinde sarılır. Yağlanmış tepsiye dizilerek 200 C fırında 25 dak. pişirilir. Soğuyunca üzerine pudra şekeri serpilerek servis yapılır.

Afiyet Olsun

7 Ağustos 2012 Salı

Kanvas Transfer Pano


Bu resme bayıldım ben. Sıcaktan çok bunalıp kışı özlediğimden mi, yoksa bir sonbahar çocuğu olarak kırmızı yapraklı o ağaçlar bana Eylül'ü hatırlattığından mı bilemiyorum..


Yapı marketten aldığım boş kanvas panoyu önce kirli beyaza boyadım, sonra resmi transfer tutkalı ile kanvasa geçirdim. Üzerinde ve resimle kanvasın birleşme yerlerinde de kuru fırçaya aldığım boyalarla biraz darbeler vurdum ki, transfer değil, boyama gibi dursun.


Üzerindeki bazı ağaç ve çalı kümelerinin üstüne de boyut vermek için yaldızlı ağaççıklar yapıştırdım. Sol köşeye bir fiyonk, sağ köşeye uçuşan gümüş rengi kış kelebekleri, alt kısma da dantel ve kurdeleler. İşte hazııırr, sahibini beklemeye başladı...

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Az Şekerli Bir Yazı


Bugün, birkaç aydır süren tip 2 diyabet (şeker) mücadelemizde ulaştığımız olumlu noktaya giderken öğrendiklerimi paylaşmak istiyorum sizlerle. Bazılarınızın bildiklerinin tekrarı olur belki, bazılarınız kendiniz veya yakınlarınız için faydalı ipuçları bulabilirsiniz. Ama aklınıza yatan önerilerimi dahi mutlaka doktorunuza danışarak uygulamaya geçin, çünkü herkesin sahip olduğu hastalıklar, aldığı ilaçlar, metabolizması ve yaşı farklı, herkesin hepsinden tamamen aynı faydaları sağlaması beklenemez, değil mi?

Öncelikle bu süreçte öğrendiğimiz temel şey “şeker, şekerli şeyler yemekten” olan bir hastalık değil. Sebebi karbonhidratların fazlalığı, vücudun bunları yakıp şekere dönüştürmesi, bir anlamda da enerji fazlalığı yani. Şeker hastalığı nasıl size şekeri çağrıştırıyorsa, karbonhidrat deyince de ekmek, makarna, börek düşündünüz değil mi? Oysa armut, yoğurt, cola, mantar, havuç, lahana ve neredeyse tüm yiyeceklerimiz karbonhidrat içeriyor. Dolayısı ile anlamışsınızdır zaten, şekerinizi dengelemek için şekersiz yemek, karbonhidratsız yemek mümkün değil, önemli olan bunları dengelemek. Zaten bu hastalıkta amacınız şekerinizi düşürmek değil, dengelemek olmalı, çünkü hipoglisemi de (şeker düşüklüğü) en az şekerin yüksekliği kadar tehlikeli.

Şimdi de kendi yöntemlerimize geçiyorum artık, bu konudaki daha fazla tıbbi ve kimyevi bilgi aşar benim boyumu çünkü, ben internette, kitap, gazete, dergi ve televizyonlardan tüm öğrendiklerimden çıkardığım sonuçlarla oluşturduğum tarza geçeyim:

  1. Kilo fazlanızdan kurtulmalısınız. Derler ki, “vücut ağırlığınızın %5-10’unu vermeniz, diyabetle savaşta çok önemli katkı sağlar” ve aynen dedikleri doğru..Biz Türk Diyabet Cemiyeti’nin diyet örneklerinden, doktorumuzun önerdiği kalori miktarını içeren bir listeyi kullandık. Listeyi kullanırken gördük ki, okullarında asit-bazları, hücrelerin bölünmesini vs. yalayıp yutan biz, dengeli beslenme denen şeyi bilmiyormuşuz. Çünkü kilo verdirmese bile, 3 ana, 3 ara öğünden oluşan, ekmek, salata, et, sebze, meyve, yoğurt, peynir içeren bu listeler ile protein, kalsiyum, vitamin eksikliğiniz varsa, onlar bile çözülebilir.
  2. Bir tabağın dörde bölünmüş gibi, ekmek/tahıl, yoğurt/peynir, yeşillik ve ana yemek olarak da sebze veya et içermesi gerektiğini bu şekilde öğrenmiş olduk. Yıllarca “dengeli beslenme” denen şeyi “her şeyden yemek lazım” diye özetlerken, her öğünde, az miktarlarda olduğunu bilmiyormuşuz. Çorba ve ekmekle geçiştirdiğimiz öğünlerin karbonhidrat yüklemesi olduğunu bilmeden, hafif geçiştirdik sanıyormuşuz, sadece salata yiyip kalktığımız yemekler bizi niye sağlıklı yapmıyor diye şaşırırken aslında halimizmiş aslında şaşılacak olan. Lütfen, özellikle çocuklarınıza anlatın bu tabağı 4’e bölme işini, onlar beslenmeyi bizim yaşımızda, bir hastalıkla öğrenmek zorunda kalmasınlar.
  3. Kilo vermek, biriken şekeri yani enerjiyi yakabilmek ve yeni aldıklarınızı da biriktirmeden harcamak için hareket etmelisiniz. Doktorlar pilates, aerobik falan değil “yürüyüş yeter” diyorlar, “sadece 30-40 dakikalık bir yürüyüş”.  Tempolu şekilde 10-15 dakika ile başlayınca, gün geçtikçe 2 saatten erken dönmek istemeyeceksiniz eve. Tabii süreyi bu kadar uzattığınızda belli aralıklarla dinlenip öyle devam etmeyi de unutmayın, şekeri düşüreyim derken dizleri, ayak bileklerini falan sakatlamayın bir yaştan sonra. Her şeyin fazlası zararlı, karbonhidrat gibi, dengeli olmak lazım her şeyde.
  4. Eğer karın bölgenizde de yağ probleminiz varsa, bunun birazı deri altındaki yağ, bir kısmı da karaciğerinizin yağlanması olabilir ve bu da karaciğerin düzgün çalışmasına engel olup, şekere sebep olabilir. Unutmayın, vücudunuzun dışındaki yağlar gibi, iç organlarınızın etrafı da yağ bağlıyor siz şişmanladıkça. O yüzden ölçülü yemek yerken, doğru şeyler yerken, daha fazla hareket ederken, mekik çekmek gibi karın bölgenizi özellikle çalıştıracak hareketleri de unutmayın, karaciğerinizi rahat ettirmelisiniz biraz. Üzerindeki yağların ağırlığı ile neye uğradığını şaşıran bir karaciğerin çalışmasında da problemler olacaktır tabii ki.  
  5. Beyaz un hızla yakılıyor, hızla şekere dönüşüyor ve dengelerinizi alt üst ediyor. Kepekli, çavdarlı, tam buğday vs. bir tür ekmek tercih edin. 
  6.  Peyniriniz, yoğurdunuz, sütünüzü yarım yağlı tercih edin. Nasıl olsa gereken yağı fazlasıyla yemeklerinizin kendisinden alıyorsunuz, bari buradan kar edin.
  7. Çayları, kahveleri şekersiz için ya da doktorunuzun önerdiği miktarı aşmayacak şekilde tatlandırıcı kullanın. Lüzumsuz yere beyaz şeker depo etmenin anlamı yok, ayrıca bu süreçte öğrendim ki esmer şekerin de beyazdan aman aman bir farkı yok, kendinizi boşuna kandırmayın, eziyet etmeyin. 
  8. Biz günde iki defa da bitki çayı içtik. Kekik, zeytin yaprağı, hibiskus, kuşburnu, mahlep, ısırgan otunun şekere faydalı olduğunu zaten biliyordum, ama bir de bunların hepsini bir araya getiren hazır çay poşetleri yapmışlar, aktardan alıp kullandığımız ve bir sabah, bir akşam günde 2 defa 3 dak. demleyerek içtiğimiz bu çaylardan çok fayda gördük. Doktorunuz da onaylarsa, denemenizi tavsiye ederim. 
  9. Kuruyemişlerin çiğ olanlarını tercih edin. Özellikle de bademin, cevizin. Arada insan ağzına bir şeyler atmak istediğinde 3-5 çiğ badem veya ceviz, sizi oyalayacağı gibi, içindeki omega yağları damarlarınız için faydalı. Damar geçirgenliğini artırıp vücudunuzda üretilen insülin hormonunun etkin kullanımına, yani şekerinizin de dengede tutulmasına yardımcı oluyormuş. Ama tabii, bir kilo da yemeyin bir oturuşta, en az şekeriniz kadar dengeli olmalısınız siz de, unutmayın, madde 1-kilo verilecek. Çiğ olması da, sanıyorum kavrulurken içindeki yağların yanmaması ve vücutta kullanılabilmesi için, ama zaten çiğ olanın tadı daha güzelmiş, biz yeni fark ettik bunu bu yaştan sonra. 
  10. Ara öğünleri atlamayın, “aman acıkmadım ki, ne gerek var” demeyin. Vücudun açlıkta ve toklukta ürettiği iki tip insülin var, vücudunuzun dengede olması için de ihtiyacınız var bu ara öğünlere, metabolizmanızı çalıştırıp kilo vermek için de, açlığınızı hafif bastırıp ana öğünde yemeklere saldırmamak için de.  
  11. Ara öğünlerde meyve yediğiniz zaman yanına süt, yoğurt ya da peynir de yiyin.(Muzun yanında süt içmek, karpuzla peynir yemek, yoğurdun içine armut doğrayıp yemek gibi). Bisküvi, kek, kurabiye yiyecekseniz, yanına sütlü kahve için. Özellikle tip 2 diyabette bu protein katkıları hem şekerin yavaş yükselmesini sağlayacak, hem de vücudun üretilen insülini etkin olarak kullanmasını sağlayacak, yani şekerinizi dengeleyecek. Meyve bulabildiğiniz ama süt, yoğurt bulamadığınız durumlarda, mesela işyerinde, meyvanın yanında birkaç kepekli bisküvi yerseniz, kepeğin şekeri yavaş yükselten özelliği ile meyvenin şekerini dengelersiniz. Yalnız “aman ne faydalıymış” diyerek yoğurda süte çok fazla yüklenmeyin, hem kilo alırsınız, hem de bunların içindeki karbonhidratlar sebebi ile şekeriniz yükselir. Ne diyorduk, “DENGE”.  
  12. Ara öğünlerde her meyvayı yiyebilirsiniz, ama porsiyonlarına dikkat ederek. 1 elma yiyebilirsiniz, ama bunun yerine 15 tane üzüm de olabilir, ama koca bir salkım değil, 15 tane. Ya da 5 erik, veya 3 kayısı. Kuru meyve isterseniz 1 yemek kaşığı kuru üzüm veya 3 kuru kayısı. Tabii bu durumda şöyle sulu güzel bir elma yemek insanın hem gözünü hem karnını daha çok doyuruyor tabii. Ama “kilo vereceğim”, “her şey yasak hiçbir şey yiyemiyorum”, “canım bir şey istemiyor, meyve yiyip yatayım” diye bir kucak dolusu meyve yiyip yattığınızda şüpheniz olmasın, fırlayacak o şeker.  
  13. Hem ara öğünlerde yanında süt, yoğurt, peynirle birlikte meyve yerken, hem de sütlü tatlılar falan yerken, mutlaka tarçın da serpin. Hatta günde en az 1 çay kaşığı dolusu tarçın tüketin. Şekeri dengelediği söylenir, bizde de işe yaradı. 
  14. Tarçın konusunda biz işi biraz daha da ileri götürdük, akşam çaylarında demliğin içine siyah çayla birlikte 1 çubuk tarçın, birkaç da karanfil atmaya başladık. Tarçın şekerimizi düşürsün, karanfil koku versin, ikisi birlikte şekersiz içtiğimiz çayımızın keyfini geri getirsin istedik, bizde işe yaradı.  
  15. Yemekleri az yağlı yapın, mümkün olduğunca da zeytinyağı kullanın. Özellikle salatalarda ve yemek piştikten sonra üzerine gezdirmek şeklinde. Çünkü zeytinyağının da damarlar için faydası çok önemli (bkz.6.madde) 
  16. Baklagiller, (kuru fasulye, nohut, mercimek vs) bildiğimiz tüm faydalarının yanında, şekerin de yavaş yükselmesine sebep olduğundan, seviyoruz onlarıJ  
  17. Et ürünlerinde karbonhidrat yok, ama karbonhidrat yok diye sürekli et yiyerek, gut olmanın manası da yok. Şeker, aynı zamanda bir damar hastalığıdır. Kandaki fazla glikoz, tortu şeklinde damarlarda birikir, o yüzdendir zaten şeker kontrol altına alınmaz da çok fazla glikoz birikirse damarlarda damar tıkanıklığı olur, kalp krizi geçirilir, damardan pıhtı çıkar, beyne gider felç eder, başka damara gider, orayı tıkar. Bu sebeplerle zaten risk altındaki damarları daha fazla zorlamamak lazım, iyi kolesterolü artırmak, kötü kolesterolü ve trigliseridi düşürmek lazım. Yani katı yağları çok yememek, yağlı yağlı etlere saldırmamak lazım. 
  18. Bu süreçte balığın çok faydasını gördük. Hem hafif, hem kilo yapmıyor, hem yanına sadece bol yeşil salata eklenerek harika bir öğün oluyor, hem iyi kolesterolü artırıyor, trigliseridi düşürüyor. Omega yağları da damar için lazım zaten, madde 8’de söylediğim gibi. Özellikle somon, hamsi, palamut, uskumru falan gibi yağlı balıklar, ama bence hepsi. Ama tabii kızartma değil, ızgara, buğulama falan. Yanık yağın zararlarından kaçınmak lazım, aynen madde 8’de de söylediğim mantıkla. Haftada 2-3 defa balıkla beslenin, kolesterolünüzdeki değişikliği göreceksiniz.  
  19. Sebze yemekleri süper tabii, her öğünde sebzeyi öneriyorum. Hele de zeytinyağlılar. Kilo vermek için de iyi, az karbonhidrat içerdikleri içinde, hatta patlıcan, kabak, brokoli gibi bazılarının düşürdüğü de söyleniyor, bizde de işe yaradı. 
  20. Yemeklerde yeşil salata hem de içine bolca maydanoz, dereotu, nane doğranmış  yeşil salata çok faydalı. Çünkü marulun, kıvırcığın lifleri şekerinizin yavaş yükselmesine yardımcı olurken, diğer yeşilliklerin şekeri düşürme özelliği var. Ayrıca bu yeşillikler kalsiyum açısından da zengin olduklarından, hem şeker düşecek, hem kemik erimesi yavaşlayacak, daha ne olsun? 
  21. Salatalara bolca elma sirkesi gezdirin. Elma sirkesi şekeri düşürüyor, diyorlar. Bizde de işe yaradı . 
  22. Daha az tuz yemek, burada da çok önemli. Adı şeker diye şekere odaklanmayın, ilk hafta masaya tuzluk getirmeyin, daha sonra yemeklere koyduğunuz tuz miktarını azaltın, bir de bakmışsınız çook ama çook az tuz size yeter olmuş. Bunun şekeriniz üzerindeki olumlu etkisini de göreceksiniz. 
  23. Tuzun eksikliğini baharatlarla giderebilirsiniz. Mesela kırmızı pul biber, hem ağız tadınıza katkıda bulunur, hem de metabolizmanızı hızlandırır. Hızlı metabolizma, daha fazla enerji harcama, daha çok şeker harcama, daha düşük şeker yani… 
  24. Tüm ana ve ara öğünlerinizin saatleri belli olsun ve hep aynı saatlerde yemeye özen gösterin. Özen gösterin ki, vücudunuz da bir saatin çalıştığı gibi tıkır tıkır, aynı saatlerde açlık, aynı saatlerde tokluk insülini salgılasın, vücudunuzu hep dengede tutsun. Yoksa zaten sizin fazla karbonhidratlı önceki hayatınıza uyum sağlamaya çalışırken yorulmuş karaciğeriniz, üzerine daha fazla yüklenirseniz bir gün iyice zıvanadan çıkıp, kendi kendini emekli edebilirmiş, yani bir tür tip 1, şeker ilacından insülin iğnesine geçiş özetle.  
  25. Bolca su içmek burada da önemli, sistemin daha sağlıklı çalışmasına yardım ediyor, metabolizmanız hızlıca çalışırken, yediklerinizi sindirirken, hep su gerekiyor size. Su yerine geçsin diye sodaya, kolaya, gazlı içeceklere yüklenmeyin. Gazı olan tüm içeceklerde o gaz için sodyum gerekiyor, yani bol sodyum, yüksek tansiyon yapar, sıvı alacağım derken tansiyonunuzla oynamayın. 
  26. Aynı şekilde suyun yerine meyve sularını da koymaya çalışmayın. Hem şişmanlarsınız, hem de ara öğünde 1 elma veya 1 portakal yiyip, hem gözünüzü, hem midenizi doyurup kalkacağınıza, bir bardak meyve suyunda en az 4-5 meyveyi yutmuş olursunuz. Posa alamazsınız, meyvenin sadece şekeri kalır geriye. Yani şekeriniz yükselir.  
  27. Markete alışverişe gittiğinizde ambalajların üstleri okuma alışkanlığını kazanın. Sadece içinde E bilmem kaçlı katkı maddelerini kontrol etmek için değil, onları anlamak da çok zor zaten ya, orası ayrı, besin değerleri tablosu için. Tahmin etmediğiniz ürünlerde bir karbonhidrat var, paketi atıp kaçasınız gelir. Amacımız yeteri kadar karbonhidrat almak olduğundan, gereksiz karbonhidrat alımları bizi zora sokar. Özellikle de “light”ın az yağlı, yağlı gibi kanunlarla düzenlenmiş bir tanımlama olmadığını bilerek, bir isim, brand name olduğunu bilerek, “Öz Bacım Light Mantısı” gibi bile kullanılmasının mümkün olduğunu bilerek light, diyet, şekersiz vs. gördüğünüze yapışmayın. Bu süreçte fark ettim ki, bazı light bisküvilerin yerine normal olanlarını yerseniz, daha az karbonhidrat alıyorsunuz (!) 
  28. Yine markette, işlenmiş gıdaları pek tercih etmeyin. Bembeyaz un, şeker, tuz da böyle, hazır yiyecekler, konserveler, şarküteri ürünleri de. Vücut, tanıyamadığı bu şeylere ne tepki vereceğini de şaşırıyor, zaten yorulmuş bünyenin daha fazla üstüne gitmeyin. 
  29. Bu süreçte öğrendik “Karbonhidrat Sayımı”nı. Doç.Dyt. Emel Özer Türkiye’nin ilk Diyabet Diyetisyeni. “Diyabetliler için Hayatı Kolaylaştırma Kılavuzu” adlı kitabını çok ama çok tavsiye ediyorum. İster tip 1, ister tip 2 diyabetli olun, isterseniz de hiçbir sorununuz olmasın karbonhidratlarla, ama vücudumuzun nasıl çalıştığını, hangi gıdaya nasıl tepki verdiğini, yemek masasında tabaklara ailemizin yemeklerin koyarken 1 porsiyonun ne anlama geldiğini anlayabilmek için alın, okuyun.



  1. Karbonhidrat sayımına göre, her şeyi ama her şeyi yiyebilirsiniz, ama porsiyonlarına, içerdiği karbonhidratlara, size sağlayacağı faydaya, içerdiği yağa bakarak, dengeli beslenme kuralları çerçevesinde. Aynen diyabeti olmayan, ama sağlıklı beslenmek için bunlara dikkat etmesi gereken bireylerde olduğu gibi.  
  2. Bir de karbonhidratını sayıyorum nasılsa diye, tamamen kepeksiz, yağlı, besleyici değeri az gıdalara yönelmeyin. Karbonhidratı daha az diye çikolata yememelisiniz ekmek yerine örneğin. Ve her şeyi yiyin ama parça parça, az az, gün be gün. Aynı gün börekleri, pastaları, tatlıları yemeye çalışmayın, bir yere kaçmıyorlar. Bir gün bir parça börek yersiniz gün içinde ara öğünde, başka bir gün hafif bir tatlı yaparsınız. Kararında yemek, hiç yiyememekten iyidir.  
  3. Tüm yazı boyunca hep şekerin dengelenmesini vurgulamaya çalıştım. Amaç sadece düşürmek olsa, gün boyu aç kalırsınız, düşer. Ama bu sizi hipoglisemiye götürür, düşer bayılırsınız, ani şeker düşmesini ani şeker yükselmeleri izler, vücudunuzu yıpratırsınız. Bunun için ara öğünlere dikkat etmelisiniz, hiç karbonhidrat almadan yaşamaya kalkmamalısınız, kilo vermek için aç gezmemelisiniz, şekerden kurtulayım diye günde 5 saat spor yapayım gibi tehlikeli düşüncelere kapılmamalısınız. Ama oldu da şekeriniz aniden düştü, şekerli meyve, şeker falan gibi aniden yükseltecek bir şeye saldırmayın, biraz kepekli ekmek (madde 4’te söylediğim sebepten) ve birazcık da peynir (madde 10’da söylediğim sebepten) ile yavaşça yükseltin şekerinizi. Siz dengeyi bozdukça, vücudunuzda daha çok bozrak reaksiyon vermesin.

Diyabet hastalığı olmayanlar için son sözüm de. Şekerinizi kontrol ettirmek için her yemekten sonra uyku bastırmasını, deli gibi su içerek gece boyu tuvalete gitmeyi falan beklemeyin. Unutmayın bunlar, zaten diyabet başladığında başlıyor, bu devirde artık daha başlamadan farkına varmalı insan. Hele de genetik faktörler çok önemli, annenizde, hatta hem annenizde hem babanızda, hatta hatta anneniz, babanız, ağabeyiniz, ablanız hepsinde varsa, büyük ikramiyeye o ölçüde yakınsınız, mutlaka ölçtürün, gerekli önlemleri alın, hayat tarzınızı şimdiden değiştirin.      

Bu uzun hikayenin sonu, diyabetlilerin anlayacağı şekliyle hba1c: 5, AKŞ: 86. Diyabete uzak arkadaşların anlayacağı şekliyle “maşallahı var”. Herkese mutlu sonlar diliyorum, umarım bu yazıdan fayda sağlayanlar çok olur, umarım bu çok kolay ipuçlarını günlük hayatında uygulamaya başlayanlar olur aranızda. Unutmayın ki, şu an nüfusun % 13’ü diyabetliymiş, bir kısmımız diyabetinin farkında değil ve diyorlar ki, kontrol altına alınmayan şeker, yaklaşık 15 yıl sonra insülin iğnesi kullanımı ihtiyacına sebep olabiliyor.



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...